10✼

62 6 0
                                    

Sapphire,

Saat tik tak ederek odayı daha da gergin bir hale sürüklerken kalbim sıkıştı. Fedor arkamda duruyordu. Şu an tek önemli olan buydu. En azından benim için. Sahi neden gelmişti? Neden şimdi gelmişti?

Adımları harekete geçtiği haberini verdiğinde yavaşça yutkundum. Sol tarafımdaki koltuğa yaklaştı. Otururken gözlerim sağa kaydı.

Marki Corio boğazını temizledi. Ceketinin önünü sol koluyla düzeltip tek kaşını kaldırdı. "İmparatoru burada görmek büyük şeref", diyerek önümdeki kanepeden kalkmadan başını eğdi.

"Marki", dedi Fedor unutmak için her gece dua ettiğim huzurlu sesiyle. "Benim iznim dahi olmadan kraliçelerimi sorguya çekmek cüretini nereden aldın?" Gözlerimi kaldırıp Corio'nun yüzüne baktım. Onun buna yetkisi olduğunu sanmıştım. Sahi kont Alcander benim uygun olduğum bir vakitte ifade vereceğimi söylemişti. Saraya gelir gelmez, kolumdan çekiştirip beni buraya getiren Marki Corio'ydu.

Corio, "Zaman kaybetmek istemedik, majesteleri", diyerek başını eğdi. Yere bakarken kaçış aradığından gözleri hareket hâlindeydi. "Bildiğiniz üzere eğer geç kalırsak o kişiyi bulmakta zorlanırdık."

Fedor ayağa kalktığında Corio da onunla kalktı. Fedor Corio'ya yaklaşıp kısık ve tehditkâr sesle konuştu. "Bir daha asla benim iznim olmadan kraliçelerime yaklaşma, marki."

"Emredersiniz, majesteleri." Marki Corio baş eğdiği sırada salona Alcander girdi.

Marki fırsattan istifade ederek salonu terk ederken Alcander giden Corio'nun peşinden bakıp konuşmuştu. "Bence aşırıya kaçtınız, majesteleri!" Fedor'a bakarak kaşlarını çattı.

"Hayır, aşırıya kaçmadım, kendimi durdurdum." Ellerini arkada birleştirip başını kaldırdı "Çünkü onu öldürmeyi düşünüyordum." Fedor artık eskisi gibi, olduğu gibi davranmıyor. Çok agresif ve çabuk kararlar veriyor. Markiyi öylesine tehdit etmek akıl işi değil. Savaş onu değiştirmiş olmalı.

Kraliçe Aidios sağımdaki kanepeden kalktığında yanında oturan leydi Terrina da kalkmıştı. Aidios hızlı adımlarla önümden geçti; solumdaki Fedor ve Alcander'e yaklaştı. Giyindiği su yeşili elbisenin sağ kolunda kocaman deniz çiçeği vardı. Saçını arkada topuz yaptırmıştı. Baş eğerek hafifçe gülümsedi. "İmparatorun döndüğünü duydum. Hastalığım yüzünden daha önce sizi selamlamaya gelemedim." Hastalık mı? Tek kaşımı kaldırdım. Sen hasta değilsin ki? "Lütfen bana sizi galibiyetiniz yüzünden tebrik etmeyen bir tek ben kaldım söylemeyin!" Ellerini önünde birleştirmişti. "Sizin için çok endişelendim."

"Yeni döndüm, kraliçe." Neler oluyor? İkilinin aşk dolu anlarını izlemek istemiyorum. Gözlerim Terrina'ya kaydığında hayranlıkla ikiliye bakıyordu. En nihayetinde Aidios da benimle aynı haklara sahip kraliçeydi onların gözünde. Yeniden ikiliye bakıp derin nefes almamak için kendimi zorladım. Aşk garip bir şeymiş, hiç sevmedim. İnsanı aciz hissettiriyor.

Fedor boğazını temizleyip konuşmaya devam etti: "Benim için endişelenip üzülmenize gerek yok. Buz kralı lakabının bir iltifat olduğunu düşünmüyorsun, değil mi, kraliçe?" Tek kaşını kaldırarak başını hafif aşağı eğmişti.

Aidios gözlerini kırpıştırdı. "Hayır!" Eğdiği kafasını kaldırıp Fedor'a baktı ve gülümsedi. "Çünkü bu yakışıklı olduğunuz anlamına geliyor??"

Fedor ne diyeceğini bilemez. Tedirgince gözlerimi kaçırttım. Aidios'un aptallığı sınır tanımıyordu. Ama diğer taraftan... Fedor bunu tatlı bulabilirdi?

"Majesteleri... ah..." Ne yapıyorsun? Neden inliyorsun? Alcander bir şaşkınca Aidios'a bakmıştı. Yüzünü üzgünce büzüştürdü. "Siz yokken gerçekten zor zamanlar geçiriyordum." Elimi yumruk hâline sokmamak için kendimle hayli savaş verdim. "Galiba bayılacağım!" Fedor'un koluna ahtapot gibi sarıldı. Yok artık!

Lanet - Kristal TaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin