14✼

59 5 0
                                    

Sapphire,

Gözlerimi yavaşça açtığımda önümde şaşkın bir şekilde sağına bakan marki Corio ile karşılaştım. Hayal mi, bilmiyorum, ama az önce Fedor'un sesini duyduğuma emindim. Garip şey, diye düşündüm içim sımsıcak olmuştu, oysa burası ne kadar soğuk... Marki Corio'nun baktığı istikamete gözlerim kaydığında gördüğüm adamla buz kesildim adeta. Burada ne işi vardı? Yoksa bana cezayı kendisi mi vermek istiyordu?

Fedor hızlı adımlarla gelip, Corio'nun önünde durduğunda, marki sadece baş eğebilmişti. "İmparatoruma, selam olsun", dedi bozguna uğramış sesiyle.

"Ben sana", dedi Fedor kızdığını belli eden bir tınla, "kraliçelerimden uzak duracaksın, demedim mi?!"

"Ben... Ben sadece adaleti sağlamak-"

"Marki." Fedor'un soğuk sesi az önceki öfkesine kıyasla bu defa gayet sakindi. "Sana mı kaldı kraliçeyi sorgulamak?"

"İmparatorum, size yemin ederim ki amacım size, sarayımıza ve dahi hanedanımıza ihanet etmek değildi." Marki Corio, Fedor'un kuzeni diyebiliyordum. Babası düktü, fakat kendisi çocuk yaşlardan itibaren Fedor'la, savaşlara girdiği için marki unvanı almıştı. Gerçi babasıyla ailevi sorunları olduğuyla ilgili cemiyette dedikodular da dönüyordu. "Sadece Ateş imparatorluğunda olan çiçekten alınmış bir zehir olduğundan-"

"Ne zamandan beri net kanıt olmadan insan idam eder olmuşuz?" Fedor'un gözündeki soğuk kalbinin derinlerinden gelmiyordu. O soğuk oraya ait değildi. En azından ben böyle olmasını umuyordum. "Görünen o ki", dedi az önceki bağıran sesini kalınlaştırarak, "ben yokken bazı şeyler zıvanadan çıkmış." Derin nefes aldı. Gözlerini sıkıca kapattığında sakinleşmeye çalıştığını anladım. "Dışarı çık, marki." Marki Corio baş eğdikten sonra adamlarıyla beraber dışarı çıkmıştı.

Kocaman, ölümü hatırlatan soğuk bir odada Fedor'la baş başa kalmıştık. Sessizlik bizi yutuyordu ve çiğniyordu.

Bana doğru hareketlendiğinde yanıma varmasını bekledim. Önüme baktım, ona bakmak istemiyordum. Gölgesi üzerime düştüğünde kısa sürede omuzlarım pelerini ile buluştu. "Nasıl bu hâlde gelebilirsin? Havanın soğuk olduğunu biliyordun." Ateş imparatorluğuna geldiğim günden itibaren soğuk hayatımın bir parçası olmuştu. Beni acıtan bir parça. Belki de bu daha öncedendir... Gözlerim kalkıp Fedor'u buldu. Fedor'la tanıştığım günden itibaren? "Nasıl olur da hapse öyleyece girmeyi kabul edersiniz? Siz bir kraliçesiniz ayrıca da prenses!" Bugün her zamankinden daha gürültülü. "Gururunuz hiç mi yok?" Bu hödük özür dilemeye çalışıyor salakça konuşmasına bakmayın. Fedor'a hödük yakıştırması doğru mu bilemem ama... bildiğim tek şey... hayır, sinirlenmemeliyim. Öfke de beklentilerden meydana gelir. Ona karşı hiçbir duygumu belli etmek istemiyorum.

"Beni duymuyor musun, kraliçe?!" Sessizliğim onun canını sıkmışa benziyor. Bıkkınca nefes verdi. Önümde dikiliyordu.

"Sen böyle bağırıyorken nasıl duymayabilirim?" İmparatorla resmi olmayan bir konuşma mı? Canıma susamış olmalıyım? Onun yüzünde uyanan rahatlama boynunda sinirden beliren damarları kapattı. Gözlerini gözlerimden indirmişti. Fırsat bilip dudaklarımı yeniden araladım. "Duyguların girdabına rağmen kesin olan bir şey var, imparatorum." Ona doğru bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattım. "Kraliçenizi korumakta başarısız oldunuz."

Tökezlemiş gibiydi. Kocaman olmuş gözler bu duruma ya da önündeki kadına hayret eden bir ifade barındırıyordu. "Konuşmana dikkat et, kraliçe." Kaşları çatıldı. "Karşında kim olduğunu unuttun mu?" Bana yönelttiği bakışlar soğuktan ziyade buz gibiydi.

Gülümsedim. Çünkü acı çekerken gülen birisini asla yenemezsin. "Asıl siz karşınızda kim olduğunu unuttunuz, imparator. Hem de yıllardır." İşte geliyor gelmekte olan. Fedor'la birazdan başlayacak olan büyük kavgamızın ilk pırıltılarıydı bunlar. Hep böyle olurdu. Ben bir şey söylerdim ve o patlardı.

Lanet - Kristal TaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin