22. Bölüm

4 1 0
                                    

  Eren tam bir şeyler söylemek için doğruluyorken Onur geldi. Bir yandan elini Eren'in sırtına koyup kalkmasına engel oluyorken bir yandan da şu sözleri söylüyordu.

-Merhaba Pelin, merhaba Erenciğim

"Erenciğim" lafını vurgulayarak söylemişti. Eren ise bana sanki bakışlarıyla bir şeyler anlatmak istermişçesine bakmıştı. Ama ben bakara pek anlam yükleyebilen biri değildim. Benim bir şey anlamadığımı anlayınca sabır çekercesine gözlerini yumup derin bir nefes aldı ve doğruldu. O sırada içeriden Yağmur koşup geldi. Tam bana bir şey diyecekken Onur ve Eren'i görüp susmuştu ve benim bacağıma sıkıca sarılmıştı. Buna şaşırmıştım kendi kendime "Bu kızcağız neden bunlardan korksun ki?" diye düşünürken. Onur'un Yağmur'a elini uzattığını fark ettim. Onur elini uzatıp ardından da şu sözleri eklemişti:

-Merhaba Ufaklık.

Ama bu hareketine ve sözlerine karşılık Damla daha da benim bacağımı sıkarak arkama doğru geçmişti. Onur Yağmur'dan bir karşılık alamayınca uzattığı elini havaya kaldırarak sallayarak "Görüşüz Ufaklık" demişti. Sonrasında ise Eren'in kolunu sıkıca kavrayıp resmen Eren'i sürükleyerek oradan ayrılmıştı. Onlar gittikten sonra Yağmur "İnşAllah bir daha görüşmeyiz" demişti onların arkasından nefretle bakarak. Bunu ne kadar kendi kendine söyleniyor gibi söylese de ben tam dibinde olduğum için duymuştum.  Bu çocuğa ne oldu da bu kadar nefret dolu onlara karşı? Diye düşünürken merakıma çözüm olarak hem de Yağmur'un içini açıp rahatlaması için onunla konuşmayı seçip diz çökmüştüm. Ben diz çökünce Yağmur da mecburen benim dizimden ayrılmış tam karşımda duruyordu. "Neden korktun, niye sinirlendin?" demiştim onu korkutmamaya çalışarak. Onu ilk gördüğümdeki gibi güven dolu bakışlarımı sunmuştum ona.  O da bana tatlı tatlı  sunmuştu. Gözlerinin içine bakarken hafif hafif onlarda ufak gözyaşı göllerinin oluştuğunu fark ettim. Ben o gölleri fark edince hemen kollarını boynuma doladı. Kıyafetim ince olduğu için omzuma düşürdüğü göz yaşlarını hissetmiştim. Sırtına onu desteklercesine onu sakinleştirmek için 2 kere hafifçe vurmuştum. O da omzuma kafasını yatırmıştı. Yüzü kafama dönüktü. Hafifçe fısıldadı. "Anlatmasam" Bir kelime, Bir kelime beni o kadar etkilemişti ki... Onu kucağıma alıp binaya taşırken gözlerimden düşen, inmek için izin almayan damlaları fark etmemiştim. Bir kelime kadar şey barındırıyordu ki...Acı, hüzün, kırıklık... evet "kırıklık" hayal kırıklığı değil, iç kırıklığı insanın içinin param parça olması. Ufacık kalbin parçalanması. Nasıl dayanabilir ki bu ufacık çocuk bu kırıklığa? Biz bile dayanamazken hatta bazı kişiler -etmemesi gerekirken- isyan ederken... Biz bile zar zor dayanıyorken bu kız dayanıp içine atmıştı. Bu kızın dayanıklı olacağı şimdiden belliydi. Zorluklara göğüs gereceğini şimdiden belli ediyordu. Mecburen böyle olsa da böyle devam edeceği belliydi. Böyle alışmıştı çünkü. "Can çıkar huy çıkmaz" demişler ne olsa. Mecburen de olsa mecburen alışsa da hayatının devamında bu özelliği çok yardımcı olacaktı ona inşAllah. İçeri girip Yağmur'u Patron'un onun için ve yeğeni için yaptırdığı oyun alına bırakıp annesinin yanına gittim. Dicle ablanın yanındaki ona pansuman yapan kıza kaş göz yapıp biraz yanından ayrılmasını istedim. Dicle ablanın yanına oturduğumda onun yaralı halini her gördüğümde olduğu gibi yüreğim sızlamıştı. Ama ben bunu belli etmemeye çalışarak asıl gelme amacıma odaklandım. Elimdeki telefondan Onur'un sosyal medyada paylaştığı normal yüzünün belli olduğu bir fotoğrafı seçip Dicle Abla'ya gösterdim.

-Abla Yağmur bu kişiyi nereden tanıyor?

Lafı hiç uzatmaya gerek yoktu. Direkt girmiştim konuya. Ben soruyu sorunca Dicle abla derin bir iç çekti ve anlatmaya başladı. 

-Bir gün tek başına gelmişti yine kocamla konuşuyordu. Kocam da nedenini sorunca babasının öldüğünü o yüzden artık onun gelmesi gerektiğini söylemişti. Ben sadece kulak misafiri oldum. Yağmur da görmüştür belki o gelince. Dahasını bilmiyorum. Sadece bu kadar biliyorum Pelin gerçekten...

Daha devam etmemesi için elimi kaldırıp onu susturmuştum. Sanki kimseyi ne kadar bildiğine inandıramıyormuşçasına beni inandırmaya çalışıyordu. Yalvarıyordu resmen inanmam için. Ben de ona izin vermeyip onu durdurmuştum. Onu dinledikten sonra ayağa kalkıp yaralarını temizleyen ablaya yerine geçmesi için işaret verip dışarı çıktım. Yağmur2un neler yaşadığını düşündükçe içim parçalanıyordu. Şu an kırılıyordum işte. Yorgun hissediyordum parçalanmanın etkisiyle. dışardaki çardağa oturmak için yöneldim. Ama tam oturacakken gücüm iyice tükenip yere düşmeme, oturmama neden oldu. Gözüm kolumdaki saate kaydığında saatin bayağı geç olduğunu fark ettim. Tam gitmek için kalktığım da amcamın geldiğini gördüm. Elinde değişik bir alet vardı. Şu kolumdaki şeye benziyordu ama daha teknolojik gibiydi. Üstü sarıydı altında ise kolumun yarısını saracak şekilde geneli mavi ucu siyah olan bir şey vardı. Yanıma yavaş yavaş yaklaştı. 

-Pelin bunu sana Patron verecekti ama şuan meşgul olunca beni gönderdi.

dedi ve karşıma oturup bana elindekini uzattı. 

-Bunu görevlerde ve savaşlarda hem yönlendirmek için hem de bilgi almak için kullanacaksın.

Ben elimdekini incelerken benden cevap beklemeden kalkıp uzaklaşmıştı. Ben de koluma takıp koluma organize olmasını beklemeye başladım. Açıldığın kalp atışım, nabzım ve duygularım gözüküyordu. Şu an duygularıma baktığım da heyecanımın diğerlerine gör fazla olduğunu fark ettim. Giderek artıyordu. Ve kırmızı çizgiyi geçtiğinde alet ötmeye başlamıştı. Kıyafetimi üzerine doğru örtmeye başladığımda örtüğüm tarafın parçalarına ayrılarak yavaş yavaş vücudumun içine girdiğini gördüm. Bu... bu gerçekten çok güzeldi, muhteşemdi. "Bu alet hakkında yarın sabah Patron ile konuşsam iyi olur" düşüncesiyle çardaktan çıkıp eve doğru yürümeye başladım. Hayat ne kadar da değişikti çardağa buruklukla girip mutlulukla çıkmıştım. Beklemediğimiz anda neler sunuyordu önümüze, önümüze gelen şer de olsa hayır da olsa şükretmeliydik. Şükretmenin elinde sonunda ödülünü alıyorduk bir şekilde. Şükür ede ede eve varmıştım. Aklıma şükredebileceğim ne geldiyse onun için şükretmiştim. Ayağıma, elime, koluma, aklıma, parmaklarıma, yürüyebildiğime, görebildiğime, duyabildiğime, Müslüman bir ailede olduğuma, evime, aileme... en basit olarak hâla nefes alabildiğime, Allah'ın bana hâla şans tanıdığına şükredip eve adımı atmıştım. Ne kadar da çok şey vardı şükredecek say say bitmez ama insanların bazıları nankör olabiliyor ama neyse... o konulara girmeyelim şimdi onları düşünürsem düşüncelerim susmak bilmez. En sonunda düşüncelerimi dağıtıp -tek şükrü dağıtmayarak- akşam namazını kılıp akşam yemeği için mutfağa yöneldim. Mutfağa girdiğim de amcamın olmadığını fark edince doğal olarak şaşırdım. Ben düşüncelere dalarak geldiğim için yavaş gelmişimdir büyük ihtimalle ama amcam arabasıyla gelir. Ve benden önce gelmesi lazım...

Annem benim şaşırmamı anlamış olmalı ki kafamdaki sorulara yanıt olurcasına söylemişti lafını 

-Amcan da artık sizinle yani seninle 

ben de anlamamıştım 

-Nasıl yani?, diye sordum anneme

-Yani şöyle ki artık o da seninle görevlere katılacak ama ondan önce mavi kanı kontrol etmeyi öğrenecek.

Ben bunları sindirmek için sözü daha da uzatmayıp sadece kafa sallayarak masaya oturdum ve yemeğe başladım. Yemek, tadıyla ve muhabbetlerle daha da güzelleşmişti. en sonunda yemek yeme faslı bittiğinde anneme yardım ederek sofrayı ve bulaşıkları halletmiştik. Sonrasında ailecek yatsı namazımızı kılmıştık. Çay ile biraz daha bugüne muhabbet ekleyip odalara yatmaya dağılmıştık.  Yatağa yattığımda kafam çok karmaşıktı. Amcamın savaşlara, görevlere katılacak olması; Eren'in Onur yüzünden söyleyemediği sözleri kafamı karıştırmıştı. Düşüncelerim bir nehre düşmüşçesine akıp giderken ben uykuya dalmıştım...

_________________________________________    

 1036 kelime

Devam Edecek...

Geç attığım için özür dilerim ama fırsat buldukça yazmaya çalıştım yoğunluğumun arasında yazdığım bu bölümü sizlere hediye ediyorum❤

Sonraki bölümde görüşmek üzere sevgilerle༼ つ ◕_◕ ༽つ


  

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 21, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mavi KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin