21.Bölüm

7 2 0
                                    

Son bölümde isim karışıklıkları olmuş ama düzelttim geri dönüp tekrar bakabilirsiniz kafa karışıklığı olmasın.
_________________--------------________________

Tûba gerçekten de tatlı bir kızdı. Bazı harfleri tam söyleyememesi onu daha tatlı yapıyordu bence. Onlar geldikten sonra oturup daha da sohbet etmiştik. Annesi yani Gülnur abla Tûba tuvalete gidince bana Mavi Kan'dan mı olduğumu  sorduğunda başta şaşırsam da onu onaylamıştım. Zaten bilmesi gerekirdi dimi? Ne olsa Patron'un kız kardeşi. Belki onda da vardır Mavi Kan. Ben bunları düşünürken Tûba gelmişti. O gelince mecbur sorumu sormayı sonraya ertelemiştim. Biraz zaman geçince Patron geldi.

-Pelin hadi sen Yağmur'un yanına geç. Ben misafirlerim ile ilgilenirim. Hem işim varken ilgilendiğin için teşekkür ederim, dedi. Ben de hemen cevap verdim.

-Sözümü olur Patron ne olsa ben de buradanım misafirin misafirimizdir,dedim ve kalkıp ellerim ile oturduğum yeri gösterip

-Buyrun Patron siz geçin ben Yağmur ile ilgileneyim, dedim ve hızlıca Patron'un çıktığı odaya girdim. Girdiğimde yağmur içeride bir yatakta yatıyordu. Kolundan MAVİ bir serum veriyorlardı. Onu görünce ilk zamanlarım aklıma gelmişti. Hem şaşırıp hem sinirlenmiştim o gün. Zaman ne çabukta geçiyordu. Farkında olmadan elimizden su gibi akıp gidiyordu. Kimi zaman o suyu içip faydalı bir gün geçirirken kimi zaman ise elimden boşu boşuna akıp gitmesine izin verip zamanımızı boşa harcıyorduk. Biliyorduk değil mi o akan suyun geri gelemeyeceğini zamanı geri alamayacağımızı ama harcıyorduk işte kimi zaman hayra kimi zaman şerre. 'Zaman kavramı' ne kadar da basit söyleniyor ama bir o kadar da karmaşık. Ben zamanı düşünürken Yağmur uyanmış etrafına bakınıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu galiba. Benim ilk zamanlarım gibi. Ona aslında  söylenmişti Mavi Kan verileceği ama büyük ihtimalle unutmuştu. Bakışları beni bulduğunu gülümseyip doğruldu ve sırtını yastığına dayadı. Sonrasında yüzündeki mutluluk ile konuşmaya başladı. Serumu yani Mavi Kan'ı göstererek

-Abla bak ben de senin gibi oldum. Artık bende de var Mavi Kan artık babam olacak herif gibi kişilere engel olacağım ben de. Dedi yüzündeki tebessüm sonlara doğru siniri artığı için zoraki bir tebessüm olamaya başlamıştı. Demek Patron onu böyle ikna etmişti. Ben de hemen yanındaki sandalyeye oturdum ve elimi elinin üzerine koyarak "Engel olacağız" dedim. Yüzündeki tebessümü artık zorakiden çıkıp normal bir tebessüme dönmüştü.

-Abla yarın annemi de alırız dimi dün geceden beri terk edilmiş bir evde ne olur alalım onu oradan lütfenn

Demişti sonlara doğru ağlamaklı çıkan sesiyle ağlamamak için tutuyordu kendini. Eline hafifçe bir iki kere vurarak cevap verdim ona

-Alacağız çiçeğim alacağız İnşeAllah merak etme sen. Sen şimdi dinlen ben bi seni bulduğum yerlere bakıp anneni alıp getireyim. Dedim. Sonrasında hızlıca dışarı çıktım. Ve binadan hızlı adımlar ile çıkarak onu bulduğum yere gittim. Burada bir kaç tane terk edilmiş ev vardı. Ama hangisi olduğunu bilmiyordum. Mecburen teker teker bakmam gerekecekti. Hemen Yağmur'un oturduğu yere en yakın olan eve girdim. Evi gezmeye başladığımda. Hafif tıkırtılar duymaya başladım. Sese doğru gittiğimde. Yüzünde morluklar olan başındaki yazmasını zar zor tutan bir kadın gördüm. Beni gördüğünde ağlamasını hafifletmeye çalıştı. Ne kadar sesi çıkmasa da içine ağlıyordu. İçindeki hüzün göletine bir kaç göz yaşı daha ekliyordu. Ben onu n ağladığını görünce ne kadar içimde kopan fırtınalar ile ağlamak istesem de şu an ağlamamam, güçlü durmam gerekiyordu. Sakince yanına yaklaştım ve elimi uzattım elimden kuvvet alıp kalkması için. Ama elimi uzattığım gibi refleks olarak geri çekildi. Bu benim içimi daha da parçalasa da ona yardım etmeliydim. Tekrar yavaşça ban doğru döndüğünde. İlk sözü "Kızım nerede?" olmuştu. Kendisi kızından daha beter bir halde iken bile hâla kızını düşünüyordu. Anne yüreği işte kendisi ölüm döşeğinde bile olsa ilk önce evladını evlatlarını düşünüyordu. Yüreği ferahlasın diye hemen cevap verdim.

Mavi KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin