"Caner Yılmaz!" Koğuşa giren nöbetçi askerle sert soluklarımın arasında kafamı kaldırıp kapıya baktım. Yorgun bedenimi ayağa zar zor kaldırıp askere doğru adımladım. Bakışları beni buldu."Benim." Dedim. Dudaklarını birbirine bastırdı. Acıyan bakışları üzerimdeydi.
"Atakan komutan seni istedi. Çarşıya gitmesi lazımmış." Dedi. Belimi tutup gerindim ve başımı salladım."Tamam" deyince başını onaylar şekilde sallayarak uzaklaştı. Geri yatağıma dönüp havlumu elime aldım. Tuvalete doğru yürüdüm, daha doğrusu süründüm. Elimden geldiğince hızlı hareket ettim. Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı ıslattım. Geri koğuşa dönüp yeşil kamuflaj gömleğimi giydim. Herkes dert yakınıyordu. Eğitimler eski düzenini almıştı. Canımız çıkıyordu. Ama bugün kendime gelmem de yardımcı olmuştu. Toparlamıştım. Çok duygusal bir yapıya sahip olduğumu bilmiyordum. Bu tarafımı Hakan ile keşfetmiştim. Duygularımı kontrol etmeyi öğrenmem lazımdı, en kısa zamanda.
Gömleğin düğmelerini ilikledikten sonra ceketimi elime alıp çıktım. Kahvaltı etmemiştik daha. Çok acıkmıştım ama Atakan komutanı bekletmek olmazdı. Zaten neden çarşıya gidecekken beni istediğine de anlam vermememiştim. Az buçuk hukukumuz oldu ama ben çok yakınlaşmayı sevmezdim. Küçüklükten gelen bir şeydi.
Odasına mı çıkmam gerekiyordu acaba. Ben Hakan ile eve gideceğim zamanlar beni hep arabasında beklerdi. Odasına gitmeye karar verip merdivenlere yürüdüm. Kapısının önünde durup kapıyı tıklattım. Gir komutunu duyunca içeri girip tekmil verdim.
"Caner Yılmaz , Aydın. Emredin komutanım."deyip selam durdum. Bana kısa bir bakış atıp tekrar elindeki telefona döndü.
"Caner, bugün özel bir işim var da yardım etmen lazım." Dedi. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Ne için istiyordu acaba?
"Tabi komutanım. Yardım ederim." Dedim. Ayağa kalkıp telefonu cebine atıp ceketini aldı ve kapıya yürümeye başladı."Hadi gidelim." Dedi. Bana karşı her zaman yumuşak davranıyordu. İlgisi iyi hoştu fakat ben ayrıcalık gösterilmesini hoş bulmuyordum. Binadan dışarı çıktık beraber. Avluda durup anahtarı bana uzattı.
"Al da gel bekliyorum." Dedi. Hızlıca anahtarı kapıp otoparka yürüdüm. Arabayı bulduktan sonra çalıştırıp Atakan komutanın önünde durdum. İnip arka kapıyı açtım. O binince kapısını örtüp tekrar direksiyon başına geçtim.
"Sen in çarşıya doğru. Ben sana tarif edicem." Dedi ve telefonuna döndü."Emredersiniz komutanım." Deyip arabayı askeriyeden çıkardım. Yol akıp gidiyordu. Beni genelde şoför olarak çağırmazlardı ama Atakan komutan farklı bir şey içinde çağırmıştı. Aklıma geldiğinde merakım ağır basmıştı. Bekleyip görmek de vardı ama şu zamanlar bana olan iyi tavrından faydalanıp sorabilirdim bence.
"Komutanım"Dedim sorarcasına. Başını camdan çevirip bana baktı.
"Söyle Caner." Dedi.
"Çarşıda benden ne gibi bir yardım istemiştiniz acaba?" Dedim. Hafif gülümseyip baktı. 5 saniye kadar sonra cevapladı.
"Birine hediye almam gerekiyorda senin yaşlarında genç. Ne alacağımı bilemedim. Sana sorarım dedim." Deyince cevabımı almış oldum.
"Tamam komutanım. Seve seve yardım ederim." Daha fazla soru işareti oluşmuştu şimdi kafamda. Neyse alışveriş sırasında sorardım.Çarşıya yaklaşınca Atakan telefonunu cebine sokup öne eğildi.
"Bak şu ara sokak var ya ordan gir." Dediği yerden sürmeye başladım. Hava gitgide kapanmaya başlamıştı. Yağmur yağacak gibiydi.
Arabayı park edince arabadan indik. Bana gel işareti yapıp yürümeye başladı. Bende onu takip ettim.
Önce bir sahaf dükkanına girdik. 50'lerinde bir amcayla biraz sohbet ettiler. İstemeden kulak misafiri olmuştum. Anladığım kadarıyla bu amca Atakan komutan'ın eskiden öğretmeniymiş.
Onlar konuşurlarken tam raflardaki ciltli kitaplara göz atacağım sırada Atakan komutan kapıdan bana seslendi. Sahaftan çıkıp biraz daha yürüdük. Elimi saçlarıma attım. Bazı yerleri kurumuştu. Biraz ileride bir kuyumcuya girince sıcak klima aniden vurunca burnum akmıştı. Yanımda peçete de yoktu şansıma.
"Evet arkadaşa değerli bir hediye almayı düşünüyorum. Sen olsan ne isterdin?" Diyerek bana döndü. Elim burnumda mal gibi kalmıştım. Montunun cebinen peçete çıkarıp bana uzattı.
"Teşekkür ederim komutanım." Dedim. Başını sallayıp bizi bekleyen satıcıya döndü. Bir kaç şey gösterince kuyumcu cam vitrindeki künyeleri çıkarıp Atakan komutanın önüne koydu. Birkaç adım uzağında duruyordum. Beni yanına çağırdı.
"Caner bak bakalım hangisi daha çok senin yaşındakilere uygun?" Diye sordu.
"Valla bilemedim ki komutanım, hepsi çok hoş." Deyip teker teker göz gedirdim. Fakat bir tanesi aşırı güzeldi. Ona dikkatimi verince satıcı bu künyenin özelliklerini saymaya başladı. Fiyatını duyunca ıslık çalmamak için zor durdum. Baya değerli biri olmalı Atakan komutan için.Birkaç seçenek daha bakıp az önce beğendiğimi ona gösterdim.
"Yani komutanım bu daha çok genç işi gibi duruyor." Deyince direkt aldı. Maşallah Allah artırsın.
Kuyumcudan çıkarken yağmur atmaya başlamıştı tek tük. Daha fazla gezecek miydi acaba, bir şey de söylemiyordu.
"Askeriyeye mi dönüyoruz komutanım?" Dümdüz önüne bakıp başını iki yana salladı."Hazır çarşıya inmişken güzel bir yemek yemeyelim mi be Caner?" Dedi. Hayır denir miydi ki bu soruya şimdi? Askeriye yemekleri yiye yiye kabız oluyorduk.
"Siz bilirsiniz komutanım." Dedim yine de çok istekli görünmemeye çalışıp. Öğlene geliyordu saat ve ben henüz bir şey yememiştim. Midem sırtıma yapışmıştı.
Bir kebapçıya girince midem bayram etti açıkçası. Bir masaya geçince bizi güzel bir şekilde karşıladılar. Siparişleri Atakan komutan sıralarken bende sadece ne kadar sürede gelebileceklerini hesaplıyordum kafamda.
Yemekler gelene kadar bana birkaç şey sordu. Sonra bazı komutanları çekiştirdi. Eğlenceli adamdı. Siparişler en sonunda geldiğinde yemeğe gömüldük ikimizde. Aylar sonra güzel bir gün geçirmiştim.
——————
Anlayacağınız üzere zorlama bir bölüm oldu.
Bir sonraki bölüm taslakta hazır.
Yeni bölümü yarın akşam salıcam. ;)
By bitchess💋