İki hafta sonra;
"Bu hafta izne çıktığımızda planladığımız gibi gidiyoruz buluşmaya dimi?" diye sordu heyecanla Suat. Bizim koğuştan bir kaç kişiyle arka bahçeyi temizlemekle görevlendirilmiştik. Neredeyse yarısını temizlerken hepsi bu çarşı izninde ne yapacaklarını konuşuyorlardı. Bir grup kızla anlaşıp buluşacaklardı.Ben de sadece dinliyordum. Zaten ben katılmayacaktım aralarına. Hakan o gün izinli olduğu için günü birlikte geçirecektik.
Dalgınlıkla ayağım taşa takılınca sendeledim. Kafamı kaldırıp etrafta gezdirdim. Bizden başka bir kaç kişi haricinde boştu etraf. En son Hakan'ın evindeyken Atakan komutanın bizi o şekilde basmasının üzerinden iki hafta geçmişti. Ve çok şaşırtıcı şekilde hiç de korktuğum gibi olmadı. Hakan'ın şu sıralar hal ve hareketleri ne kadar şaşırtsa da o an durumu kolaylıkla çözmüştü. Atakan komutanı içeri buyur ettikten sonra olayı en makul şekilde çevirip geçiştirmişti. Ben de hızlıca tüymüştüm oradan. Daha sonra neler konuştuklarını sorduğumdaysa önemli bir şey değil deyip geçiştirmişti.
Hakan'ın askeriye'ye dönüşünü, ne kadar herkes ondan korksa da sert otoriter kişiliğini sevemese de gayet sıcak karşılamışlardı. Ve bende bu bir hafta boyunca mutluydum. Hakan çok değişik davranıyordu, anlamlandıramıyordum fakat yine de hoşuma gitmişti şu an ki hali. Eskisi gibi korkmuyordum. Umarım kısa sürmezdi. Öyle yumuşak öyle narin sevip öpüyordu ki eriyip bitiyordum. Benim isteklerimi öncelik tutuyor, ne dersem ikiletmiyordu. Eğitimdeyken beni yanına çağırıp odasında dinlenmemi sağlıyordu. Ayrımcılık olsa da içten içe hoşuma gidiyordu.Şu an bile bir an önce çağırması için sabırsızlanıyordum. Onu ilk tanıdığım zaman ki Hakan geri dönmüştü sanki. İki hafta önce aklımı bulandıran düşünceler uçup gitmişti.
Ya da anın büyüsüne kapılıp bu düşünceleri bastırmıştım.Bile bile de olsa bu yolu seçtiğim için pişman değildim. Sevgiye, ilgiye aşırı muhtaç hissediyorum kendimi. Ne kadar yanlış olduğunu bilsem de kalbim her türlü bu savaşı kazanıyordu. Şu an da sabırsızlıkla Hakan'ın beni yanına çağırıp öpüp koklamasını bekliyordum.
Elimdeki poşet dolunca ağzını bağlayıp el arabasın attım. Neredeyse bitmişti temizlik. Diğerlerine baktığımda sesizce işlerin yaptıklarını gördüm. Saatler öğleni gösterirken etraf kalabalıklaşmaya başlamıştı. Öğle saatlerinde askerler hava güzel olduğunda dışarı çıkarlardı. İşimiz bitince yemekhaneye geçtik.
Boş boş takılırken daha fazla bekleyemedim ve üst kata onun odasına çıkmaya karar verdim. Yolda ilerlerken eğer odada başka komutan varsa mazeret uydurmaya çalışıyordum. Ya da bananeydi. O her zaman her şeyi hallederdi.Onun odasının katına gelince şansıma bir kere daha teşekkür ettim. Katın nöbetçileri yoktular. Neden yoktular sorgulamadım da. İşime gelirdi. Doya doya tadını çıkarmak istedim anın, Hakan'ın.
Kapıya gelip önce içeriyi dinledim. Herhangi bir konuşma duymayınca yalnız olduğunu varsaydım. Kapıyı çalıp yavaşça açtığımda kapıya bakan gözleriyle bakıştım. Deli gibi sırıtan beni görünce küçük bir kahkaha attı başını iki yana sallarken."Gel sabırsız bebeğim. Gel." Elindeki telefonu kapatıp masaya bıraktı ve koltuğunu geriye ittirip ayaklandı. Kapıyı kapatıp ona döndüm.Son zamanlardaki duygulu gülümsemesi , merhamet ve özlem dolu bakışları karnımın heyecanla kasılmasına sebep oldu. Sevgi patlaması yaşıyor gibi hissediyordum. Odanın ortasında birleşip boynuna sarıldım sıkıca. O ise belime yerleştirdiği kollarıyla beni kaldırıp koltuğa oturdu ve dizlerine oturmamı sağladı.