Bölüm 10 -Kabullenme-

554 25 5
                                    

Kabul etmek mantıklı olandı. Babam gibi tehlikeli bir adamın ne yapacağı belli olmazdı sonuçta. Hem Evrenin bundan tek çıkar yönü annesini kurtarmak olacaktı. Annem bu konunun içinde olmasa dahi suçsuz bir kadının hayatı içinde kabul edebilirdim bunu. Evren ne kadar dik duruşu ve sert yapısıyla bilinse de bu sert adamın gözleri şuan bana umutla bakıyordu. Daha fazla dayanamayarak konuşmaya başladım.
"Tamam kabul, seninleyim" Evren gözlerini kapatıp derin bir nefes çektikten sonra elanın en güzel tonuna sahip gözlerini açarak bana baktı ve konuşmaya başladı.
"Güven bana doğru olan buydu. Bu oyundan Gürenaz ve Emre'de dahil hiç kimsenin haberi olmayacak"
"Nasıl yani ? Gürenaz hiç bir şey söylemez kimseye eminim"
"Olurda zor duruma düşersek seni kurtarmak için her şeyi döküleceğine eminim sonuçta o senin kuzenin. Ona sadece baş başa kalınca her şeyi yoluna koyduğumuzu ve tartışmalara son vererek sevgili olduğumuzu söyleyeceğiz. Mihrimah ağzından en ufak bir şey kaçırırsan oyun başlamadan biter" Evrenin sözlerinden sonra Gürenaz'a yalan söylemek zorunda olduğum gerçeği bende garip bir his uyandırmıştı. Ne kadar korkutucu bir işin altına girmiş olsam da bir kere söz vermiştim ve ben bu işi sonlandırmak istesem de bu saatten sonra Evrenin buna izin vereceğini sanmıyordum. Kendi sorularıma kendim cevap aramaya koyulmuşken Evrenin sesi sayesinde düşüncelerimden sıyrıldım.
"Mihrimah"
"Efendim ?"
"Aklına takılan bir şey mi var ?"
"Hayır. Sadece ne kadar tehlikeli bir işe bulaştığımı düşünüyordum"
"Daha şimdiden bunu düşünüyorsan ilerisini düşünemiyorum"
"İlerisi derken ?"
"Öyle zamanlar olacak ki bir adamı vurmak zorunda dahi kalacaksın. Buna şimdiden hazırlasan kendini iyi olur" dedikleriyle tüylerim diken diken olurken gözlerimi açarak ona bakakaldım. Bir insana zarar vermek ve hatta onu öldürmek zorunda kalmak ve ben ? İmkansız olan iki şeyden bahsediyoruz. Ruhumu kaybedersem belki ama bir insanı öldürmek benim elimden gelecek iş değil. Evrene bakıp konuşmaya başladığımda pür dikkat beni dinliyordu.
"Bir insana zarar vermemi bekliyorsan şimdiden vazgeç benden. Dediğin şey olacak iş değil"
"Karşında sevdiğin bir insanın mahvoluşunu görürsen eğer emin ol bunu kendi isteğinle bile yapacaksın"
"Hiç bir insan isteyerek birini öldürmez"
"Emin ol öldürüyor"
"Evren bir şey soracağım. Daha önce hiç birini öldürdün mü ?" yutkunarak devam ettim "Burak dışında ?"
"Evet" ağzından çıkan net kelimeden farklı bir cevap beklemediğim için içimi huzursuzluk kaplamıştı. Bir kaç saniye bekledikten sonra konuşmaya devam ettim.
"Bu tarz bir ruhsuzluk bir tek sende var emin ol"
"Babam olacak o adam benim gözlerimin önünde dedemi, aynı zamanda da kendi babasını öldürdü. İnsan öylesine kendini kaybediyor ki o an elimde silah olsa babamı öldürebilirdim" Kendi babası mı ? İnanamıyordum. Ben annesinin babasını yani kayınbabasını öldürdü zannederken adam bir de kendi babasını öldürmüş. Duyduklarım karşısında şok yaşarken zar zor konuşmaya başladım.
"Kendi babası mı ? Sen ciddi olamazsın. Ben annenin babası zannediyordum"
"Neyse bu konuyu boş verelim"
"Özür dilerim"
"Özür dileme" kafamı öne eğip susmayı tercih ettikten bir kaç dakika sonra Evrenin sesi tekrar kulaklarımı doldurmuştu.
"Kendini savunabilecek kadar bir kaç hareket biliyorsundur umarım"
"Çok küçükken aldığım bir kaç ders kadar biliyorum"
"Yetmez. Yarın bir bakarız ne durumda olduğuna"
"Peki. Partiye gitmek zorunda mıyız ?"
"Burada yaşayan kuzenimin doğum günü partisi. Birlikte gitmemiz eminim onu şok edecek ve babalarımızın kulağına bir şeyler fısıldayacak"
"Peki o zaman. Çıkalım mı ?" Evren kafasını sallayarak ela rengindeki irislerini gözlerimden çekmişti. Çok büyük bir oyunun içindeydim bunun farkındayım. Fakat annem için bunu yapmalıyım tek çarem bu. Evren kahverengi tonlarındaki deri koltuklardan kalkıp evin çıkış kapısına doğru yöneldiğinde bende onu takip ederek peşinden gitmiştim. Kapıyı açıp çıktıktan sonra kapıyı kapattım ve arabasına yerleşip beni beklemekte olan Evrene doğru yürümeye başladım. Sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa yerleştiğimde Evren arabayı çalıştırdı ve bulunduğumuz yerin rüzgarını attırarak ilerlemeye başladık. Araba içinde sessiz geçen on beş dakika sonrasında büyük bir kulübün önünde durmuştuk. Evren kendi kapısını açarak dışarı çıktığında bende onun gibi dışarıya çıkmıştım. Kulüp içerisinden gelen sesler partinin çoktan başlamış olduğunun göstergesiydi. Kapıda duran kas yumağı ikiliyi süzmeye başlamıştım. Evrenin aksine son derece itici vücutları vardı. Omuzlarının gereksiz iriliği göz zevkimi bozmaktan başka hiç bir işe yaramazken onlara da hiç bir çekicilik kazandırmıyordu. İç sesimi susturmaya yarayan şey ellerimi dolduran uzun parmaklar ve sıcak bir ten olmuştu. Evrenin suratına baktığımda benim aksime son derece duygusuz ve hissiz gözüküyordu. İçimdeki kıpırdanma devam ederken benim acilen bu duruma alışmam gerekiyordu. Evren ilerlemeye başlayınca bende mecburen ona ayak uydurmak zorunda kalmıştım. Kapıdaki adamlar kişi listesine bakmadan Evren için kapıyı açmışlardı. Evren elimi çekiştirerek kulübe sokmuştu bizi. Duvarları tüylü leopar deseni kaplı, tavanda boylu boyunca ayna bulunan ve yerlerde şarap kırmızısı bir halının bulunduğu uzun bir koridor vardı önümüzde. Koridoru aşıp parlak ışıltılar, bir kaç bağırış, ağırca sigara ile içki kokusu ve yüksek sesle müzik bulunan bir ortama girmiştik. İnsanlar kendini kaybetmişçesine eğlencesine bakıyordu. Bir kaçı kafayı sıyırmışçasına dans ederken bir kaç grup sohbeti yüksek kahkahalarla yankılanıyordu. Evren benim ortamı süzmeme izin vermeden çekiştirmeye başladı. Önündeki insanları umursamadan çarparak ilerliyordu. Bense onun aksine beni ne kadar duymayacaklarını bilsem de çarptığı insanlardan özür diliyordum. Etrafı bir sürü kız kaplamış olan bir masaya geldiğimizde koltuğa adeta yayılmış ve bir kaç kızı kucağına almış uzaktan tam olarak bir züppeye benzeyen turuncumsu saç rengine ve gözlerinde  mavinin can alıcı güzelliğine sahip olan bir çocuk oturuyordu. Oldukça yakışıklı ve karizmatik görünüyordu ve vücudu oldukça yapılıydı. Kucağındaki esmer kızdan gözlerini çekip bize baktığında yüzüne sevimsiz bir gülümseme taktı. Kucağındaki kızları nazikçe koltuğa oturttuktan sonra ayağa kalktı ve bize doğru yavaş adımlarla geldi. Önümüzde durduğunda Evrene dik bakışlar attığının farkındaydım. Yüzümü Evrene çevirdiğimde çene kasları gerilmişti ve oldukça sinirli gözüküyordu. Karşımızdaki çocuk Evrenden gözlerini alıp bana çevirdiğinde içimi sevimsiz bir huzursuzluk kaplamıştı. Suratında inanılmaz bir sinsilik yatıyordu ve insanın bakası gelmiyordu. Benden gözlerini alıp birbirine kenetlenmiş olan ellerimize gözlerini kaydırdığında olabildiğince tiz bir kahkaha attı.  Evrenin eli elimi gittikçe sıkarken elimdeki kan akışı durmuş gibiydi. Bende gücümün yettiğince elini sıkarak acıdığını anlatmaya çalışıyordum. Hedefine kenetlenmiş bir aslan misali kuzenine bakan Evren beni gram önemsemiyordu şuan. Fakat elimin acısı kıvranmama sebep olabilirdi ve buda hiç güzel bir görüntü oluşturmazdı şuan. Sinir bozucu sessizliği bozan kişi ismini bilmediğim fakat Evrenin kuzeni olarak nitelendirdiğim kişi olmuştu. Çocuk gözlerini bana kenetlemiş bir şekilde bakarken konuşmaya başlamadan hemen önce Evrenden ayrı olan diğer elimi avucunun arasına alarak nazik ve kibar bir öpücük kondurdu. Evrenin çene kasları gittikçe gerilirken elimin acısı tüm vücudumu sarmıştı sanki. Evrenin kuzeni elimi nazikçe bıraktı ve kulak tırmalayıcı sesiyle konuşmaya başladı.
"Hoş geldiniz partinin asıl çifti. Evren ilk kez bir kız arkadaşıyla partiye geliyor şaşırdım doğrusu. Tanıştırmayacak mısın bu güzel bayanla beni ?" Gözlerim Evrene kaydığında Allahtan sabır dilediğine emindim. Daha fazla dayanamadığımdan zorlayarak elimi elinden çektim ve saçımı düzeltir gibi yaparak tekrar elini tuttum. Evren ne yapmak istediğimi anlamış olacak ki son derece kibar bir şekilde elimi tutmaya başlamıştı. Evren gergin geçen bir kaç saniye sonrasında kulağa ninni gibi gelen o naif ama bir o kadar sert sesiyle konuşmaya başladı.
"Mihrimah benim kız arkadaşım"
"O kadarını bende anladım da burada böylesine güzel bir Türk'ü nasıl buldun ?"
"Kendisi Ahmet Soyçelen'in kızı oluyor. İstanbul'dan tanışıyorduk zaten" Evrenin sözlerinden sonra kas katı kesilen çocuk ilk yardım müdahalesi bekliyor gibiydi. Tüm vücudu taş kesilmiş yüz hatları sertleşmiş ve sırıtan yüz hali yok olmuştu. Evren ise son derece rahat ve cool duruyordu. Gergin geçen dakikalar sonucunda çocuk zar zor konuşmaya başlamıştı.
"Bu kadarını yapabileceğin aklıma gelmezdi Evren"
"Bunu sakın sizin aptal oyunlarınızla bir ilgisi olduğunu zannetme sadece seviyorum hepsi bu"
"Sen ve bir kızı sevmek öyle mi ? Güldürme beni"
"Sende beyin bulunması kadar zor bir durum farkındayım. Ama ben bir ilke imza attım sende hala ilerleme yok" Evrenin sözleri ardından büyük bir kahkaha patlattı ve daha sonra konuşmaya devam etti.
"Tamam sert çocuk sakin ol anladım seviyorsun" çocuk sevimsiz sırıtışlarını Evrenin üzerinden çekip bana çevirdiğinde fazla zaman kaybetmeden konuşmaya başladı.
"Tanışamadık güzellik. Ben Ayaz Karahanlı ve aynı zamanda sevgilinin kuzeni oluyorum" uzattığı elini sıktıktan sonra cılızlaşan sesimle konuşmaya başladım ürkekçe.
"Tanıştığıma memnun oldum"
"Bende güzelim. Ayakta kaldınız oturun bir şeyler için şurada"
"Gerek yok"
"Bu ne acele Evren ? Bu güzel hanımda iki çift laf etmemize izin vermeyecek misin ?"
" Vereceğin şeyi ver gitmem gereken yerler var burada duramam"
"Gel o zaman benimle" Ayaz denen çocuk ayağa kalktığında Evren kulağıma eğilerek konuşmaya başladı.
"Sen burada kal ve her ne olursa olsun hiç bir şey içme. Birazdan geleceğim" Evren konuşmasını bitirdikten sonra ayağa kalktı ve kuzenini takip etmeye başladı. Bir kaç dakika içinde gözden kaybolduklarında böyle ortamların içimi ne kadar sıktığının farkına varmıştım. Demin ki konuşmalardan o kadar gerildim ki her an bir pot kıracağım zannettim. Aradan geçen on dakika sonucunda Evren hala gelmemişti. Sıkıntıyla nefes verirken yanımdaki boşluğun dolduğunu gördüm. Kafamı çevirdiğimde açık gözüken her yerinde farklı bir dövme bulunan yüzü oldukça çekici duran esmer adam yeşil gözlerini gözlerime dikmişti. Evrenin vücudundaki dövmelerin bu çocuğa nazaran ne kadar hoş durduğunu şimdi kavramıştım. Ne yapacağımı bilmeyerek yüzüne baktığımda daha fazla beklemeyerek elindeki yeşil ve pembe karışımı içkiyi uzatarak konuşmaya başladı.
"Burada tek kalmayı hak etmeyecek kadar güzel olan bayana bir içki ısmarlamak isterim tabi kabul ederse" Evrenin sözleri aklıma geldiğinde reddetmem gerektiğini biliyordum her ne kadar bir şeyler içmek istesem de.
"Hayır teşekkür ederim"
"Bir bardak içki bünyende pek bir fark yaratmaz güven bana"
"İçmek istemiyorum teşekkürler"
"Burada içmek yerine başka bir yerde baş başa içebiliriz istersen ?" Taşan sabrımla birlikte olabildiğince sert gözükerek konuşmaya devam ettim.
"Gerek yok kalkar mısın yanımdan ?"
"Sert yapmana gerek yok emin ol buradan çok daha eğlenceli bir yere gideceğiz" Tam ağzımı açıp konuşmaya başlayacakken tanıdığım ses tonu ruhumun tüm kötü enerjisini çekmişti. Kafamı kaldırdığımla sert bir ifadeyle duran Evren fazlasıyla yıpranmış duruyordu. Gözlerindeki öfkenin yanı sıra inanılmaz bir yıkıntı vardı ve ben bunu görebilecek kadar tanımıştım onu. Tek başınaydı ve kuzeni yanında yoktu. Yanımdaki çocuk yerinden kalkıp Evrenin dibine kadar girdiğinde Evren sinirle soludu ve konuşmaya başladı.
"Kızın dediğini yap ve kendi sağlığın için buradan uzaklaş"
"Yavaş gel sen kimsin ?"
"Şuan asılmakta olduğun kızın sevgilisiyim ve emin ol üzerine atlamamak için dişlerimi sıkıyorum" Çocuk bir bana bir Evrene baktıktan sonra olay çıkmasını istemediğinden ya da Evrenden korktuğundan bir kaç adım geriye attı ve bir kaç dakika içerisinde yanımızdan kayboldu. Çocuk gider gitmez yanıma gelerek elimi tuttu ve sürükleyerek yavaşça kulübün çıkışına yöneldik. Kalabalık arasında ilerlerken bana döndü ve konuşmaya başladı.
"Aferin güzelim"
"Evren nereye gidiyoruz ?"
"Eve"
"Ayaz sana ne verdi ?"
"Ayaz ?"
"Evet ?"
"Bu samimilik nereden geliyor ?"
"Amca oğlun sana ne verdi diye soracak halim yok her halde Evren"
"Formundasın bugün yine"
"Ya konuyu değiştirmede söylesene ?"
"Sana ne Mihrimah ?"
"Ucu bana dokunacak bir şey mi merak ediyorum"
"Seninle alakalı değil. Babam olacak adam benim adıma bir video vermiş Ayaz'a"
"Ne demiş peki ?"
"Daha izlemedim eve gidince izleyeceğim. Artık susar mısın ?" Sert gözlerini gözlerime diktiğinde ufakça yutkunarak susma kararı aldım. Konuşurken çoktan arabanın olduğu yere gelmiştik. O sürücü koltuğuna geçerken bende yanındaki koltuğa çoktan yerleşmiştim. Sessizce geçen araba yolculuğu sonrasında eve gelmiştik. Evren arabayı park ettikten sonra arabadan çıktık ve eve doğru adımlamaya başladık. Evren evin önüne geldiğimizde önüme geçerek kapıyı açtı ve içeriye girdik. Evren salondaki koltuğa yerleştiğinde bende yanına oturdum ve sessizliği bozma kararı alarak konuşmaya başladım.
"Yarın yurda gidip eşyalarımı almamız gerekiyor giyecek hiç bir şeyim yok"
"Hallederiz bugünlükte benden giyin yarın ayarlarız"
"Tamam"
"Aç mısın ?"
"Biraz"
"Zemin kata inip içecek bir şeyler getir bende bir şeyler hazırlıyım" kafamı onay verircesine sallayarak ayağı kalktım ve hiç görmediğim zemin kata doğru adımlamaya başladım. Merdivenlerin başına geldiğimde karanlık zemin kata ürkek adımlarla adımladım. Telefonumun ışını açarak duvarda bulunan şalter kısmından zemin katın şalterini kaldırdım ve ışıklar birbirini kovalayarak açıldığında etrafı izlemeye başladım. Tamamen spora dayalı olan ve bilardo gibi bir kaç oyunun bulunduğu siyahın hüküm sürdüğü büyük bir salondan oluşuyordu. Evrenin yaptığı vücudu buraya borçlu olduğu her halinden belliydi. Etrafta bin bir çeşit alet vardı. Tavanda sallanan bilmem kaç kiloluk bir kum torbası ve birbirinden ağır olan dumbell'lar aynı zamanda mekanik olan çoğu aletle kaplıydı etraf. Etrafı süzmeyi bırakıp içeriyi ne kadar arasam da içecek bir şey bulamamıştım. Sol ve sağ tarafta bulunan iki kapıyı açıp bakarsam bulabilirim diyerek umut ettim ve sol kapıyı arayarak içeriye adım attım. Burası son derece modern gözüken bir banyo-tuvaletti. Dışarı çıkarak odanın kapısını kapattım ve sağ tarafta bulunan odaya doğru adım attım. Kapıyı açtığımda buranın büyük bir içki mahzeni olduğunu görmüştüm. İçeri adım atarak şarap viski bira votka gibi çeşitli içkileri kenara bırakarak ayrı bir bölümde duran şampanyalara yöneldim.
En üstte duran ve üzeri hafif tozlanmış şampanyayı elime alarak odadan çıktım ve yukarıya doğru adımlamaya başladım. Mutfağa doğru yürürken burnuma pişmiş et kokuları ve değişik bir kaç baharat kokusu geliyordu. Mest olmuşçasına mutfağa girdiğimde sarı biberleri doğramakta olan Evren işine oldukça konsantre olmuştu. Dikkatini çekebilmek amaçlı tam karşısındaki tezgaha şampanyayı bıraktığında istediğim olmuştu. Evren biberlerden kafasını kaldırıp şampanyaya baktıktan sonra gözlerini bana çevirdi ve konuşmaya başladı.
"Kırmızı etin yanına güzel seçim"
"Rastgele almıştım ama isabet olmasına sevindim"
"Sofrayı hazırlamaya başla etler olmak üzere" kafamı onay vererek salladığımda biberleri doğramaya geri döndü. Evrenin dediğini yapıp siyah masa örtüsü olan masanın üzerine kırmızı mendilleri, şampanya bardaklarını, çatal ve bıçakları yerleştirdikten sonra Evrenin içeriden gelmesini bekledim. Geçen beş dakika sonucunda Evren elinde büyük bir kayık tabakla salona giriş yaptı. İçinde rengarenk biberlerin ve çeşitli malzemelerin olduğu harika salata tabağını masaya koyduktan sonra mutfağa geri döndü ve bir kaç dakika içinde iki tane servis tabağıyla geri döndü. Yoğun baharat ve et kokan tabakları önümüze koyduktan sonra kendi yerine geçip şampanyayı açtı ve bardaklara koydu. Bir erkeğin benden hamarat olması beni oldukça şaşırmıştı. Yüzyıllarca uğraşsam şuan önümde olan et kadar güzel bir et yapamayacağımı biliyordum ki onun sadece yarım saatini almıştı. Evren her şeyiyle bu kadar mükemmel olmayı nasıl beceriyor bilmiyorum. Daha fazla dayanamayarak çatal bıçak yardımıyla eti bölmeye başladım. Böldüğüm ufak parçayı ağzıma atıp çiğnemeye başlarken ağzımda hafif bir ekşime baş göstermişti. Yumuşak et parçası ağzımda kolaylıkla bölünürken daha önce böylesine lezzetli bir et yemediğimin farkına varmıştım. Önümdeki şampanyadan bir yudum aldığımda oldukça leziz bir şampanya seçmiş olduğumun farkındaydım. Salatadanda biraz aldığımda yağ tuz ve limonu oldukça orantıda olan ağza mayhoşluk hissi veren başka bir baharatı daha vardı. Adeta yüz yıllardır yemek yemiyormuş gibi yemek yemeye devam ederken Evren konuşmaya başladı.
"Beğendin mi ?"
"Çok lezzetli ellerine sağlık"
"Afiyet olsun" Konuşmadan geçen dakikalar boyunca ikimizde yemeğimizi bitirmiştik. Sofradan kalkan Evren eline bir kaç parça tabak alarak mutfağa gittiğinde bende bardak ve çatalları alarak mutfağa gittim. Evren tabakları çoktan makineye dizmeye başlamıştı. Böylesine becerikli olması ona büyük bir farklılık katıyordu adeta. Mutfakta olan işimiz bittiğinde salona geçip koltuklara yayıldık. Evren kanallara bakarken ortamın sessizliğini bozan kişi ben olmuştum.
"Benim uykum geldi. Nerede yatacağım ?"
"Yan odada"
"Ben bu evde bile durmaya tahammül edemezken eski sevgilinin odasını bana vermeyi düşünmüyorsundur umarım ?"
"Çok eskiden kalıyordu bu kadar kafana taktığın şey ne ?"
"O odada asla yatmam. Gerekirse sokakta yatarım ama o odada asla yatmam" oflayarak bana döndü ve bir kaç saniye duraksadıktan sonra konuşmaya devam etti.
"O zaman benim odama geç yat "
"Olmaz orası senin odan"
"Bende odada yatacağım"
"Nasıl yani ? Aynı yatakta mı yatacağız ?"
"Sen kanepede ben yatağımda yatacağım. He ben rahat edemem kanepede dersen eğer yanımda yatabilirsin benim için bir problem yok " sırıtarak bana baktığında gözlerimi devirerek susmayı tercih ettim. Bir kaç dakika sonrasında iyi geceler dileyerek yukarıya çıktım. Odaya girdiğimde üzerimdekileri çıkartarak evrenin dolabından bir tişört alıp üzerime geçirdim ve altıma da bir pijama geçirdim. Ayaklarımı sürüyerek kanepe ulaştım. Yan yatsam anca sığabileceğim kanepeye uzandığımda beni felaket bir gecenin beklediğini biliyordum. Hem üşüyor hem de sıkış tepiş yatıyordum. Bir oyana bir bu yana dönmelerim sonucunda dakikaları devirmiştim ki koridordan Evrenin ayak sesleri geldi. Burada rahatsız olduğumu fark ederse inat ettiğimi düşünürdü ve o yüzden hemen uyuma taklidi yaptım. Bir kaç dakika içinde de burada uyuya kalırdım nasılsa. Odanın kapısı açılırken gözlerimi sıkıca yummuştum. Karanlık odaya giren Evrenin açtığı dolap sesinden anladığım kadarıyla kıyafetlerini giyiniyordu. Dolabı kapattığında ses kesildi. Bir kaç dakika sonrasında ise dibime durduğunu hissedebiliyordum. Gözlerimi çok hafifçe kıstığımda tam önümde durduğunu gördüm. Gözlerimi o fark etmeden tekrar kapattıktan sonra kanepede bir hareketlenme oldu ve birden havalandığımı hissettim. Şuan uyanıp sen ne yapıyorsun desem bana 'uyumamıştın dimi ?' diyeceğini bildiğim için sesimi çıkartmadan olduğum yerde durdum. Evren sırtımı yumuşak bir şeyle buluşturunca beni yatağa yatırdığını fark ettim. Gitmesini beklediğim Evren beni şaşırtmayarak yanıma yattı ve üzerimizi örttükten sonra sırtını dönerek uyuklamaya başladı. Kanepedense buranın bana verdiği rahatlık paha biçilemez. Yumuşak yatakla mayışan bedenim sonunda uykuya teslim düşerken bilincim kapanmıştı.
Gözlerimi açtığımda üzerimdeki sersemliği atmak adına gerindim. Hâlâ yatak üzerinde olduğumu fark ettiğimde kafamı çevirdim fakat Evrenin yanımda olmadığının farkına varmıştım. Yatakta gerinerek geçirdiğim bir kaç dakika sonucunda ayağa kalkıp paytak paytak yürüyerek banyoya vardım ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra banyodan çıktım. Koridorun sonundaki merdivenlere ulaştıktan sonra aşağı indim ve etrafta Evrenin olmadığının farkına vardım. Evin her bir köşesine baktıktan sonra bir tek aşağı kata bakmadığımın farkına vardığım için adımlarımı zemin kata çevirdim. Aşağıya indiğimde giydiği siyah atlet sayesinde kaslarını önüme seren ve terlemiş olan Evren hiç olmadığı kadar seksi gözüküyordu. Kum torbasına attığı yumruklar öyle sertti ki karşısındaki kum torbasını kim olarak hayal ediyordu merak ediyordum. Paytak adımlarımı ona doğru yönlendirdiğimde geldiğimi fark etmiş olacak ki kafasını hemen bana çevirdi ve yumruklarına ara verdi. Kum torbasını bırakarak havluyla terini sildikten sonra dumbell kaldırmak için mindere uzandı ve kafasının hemen üzerinde duran dumbell'ı kaldırmaya başladı. Benim altına ezileceğim ağırlığı hiç zorlanmadan kaldırmaya devam ederken bende konuşmaya başlamıştım.
"Günaydın"
"Sana da günaydın"
"Her sabah spor yapar mısın ?"
"Genellikle"
"Ben acıktım"
"Git ye bir şeyler"
"Yurda gidip kıyafetlerimi alırken dışarıda yesek ya bir şeyler. Hazırlamaya halim yok"
"Dışarıda yeriz yemesine de halin olsa iyi olur seninle şu dövüş işini çalışmamız gerekiyor bugün"
"Yarın çalışsak olmaz mı ?"
"Hayır küçük hanım olmaz" Yattığı yerden doğrularak beni süzmeye başladı ve sonra konuşmaya devam etti.
"Kaç kilosun ?"
"48 olmalı yanlış hatırlamıyorsam"
"Tamamdır buraya gel"
"Neden ki ?"
"Dumbell hafif geliyor seni kaldıracağım" dediklerinden sonra o tekrar yerine yattığında gözlerimi sonuna kadar açarak ona baktım ve konuşmaya başladım.
"Saçmalama olmaz kaldıramazsın. Hem dumbell kaç kilo ki ? Kilosunu arttırsan ?"
"35 kilo ve henüz yeni ağırlık takımım gelmedi. Çok konuşmada gel"
"Evren benlini inciteceksin"
"Mihrimah buraya gel beni yorma" tereddütle yanına yaklaştığımda ne yapacağımı bilmediğimden suratına baktım o ise gayet rahat bir şekilde dumbell'ı koyduğu yumuşak taburelere yatmamı söyledi. Tereddütle dediğini yaparak yüz üstü yattığımda suratına korku dolu gözlerle bakıyordum. O ise gayet rahat bir şekilde boynunu kıtlattı ve iri elleriyle göğüslerimin altı ve kasıklarımın üstünden kavradı bedenimi.  Tabureleri altımdan çekip kendi beden hizasına yaklaştırdığında bedenim bir aşağıya bir yukarıya hareket ediyordu. Belini incitip yanlış bir hareket yapmaması için vücudum kas katı kesilirken o gayet rahat bir şekilde hareket etmemi sağlıyordu. Her aşağıya inişimde suratımız biraz daha birbirine yaklaşıyordu sanki. Gözlerini gözlerimden bir saniye çekmezken bedenimi kendi bedenine yaklaştırdığında dudaklarımızdan çıkan nefesler birbirine karışacak kadar yakındık. Sayamayacağım kez beni indirip kaldırması sonucunda ellerinin üzerinde ve dudaklarımız birbirine değmek üzereyken beni durdurdu. Ellerinin üzerinde sabit bir şekilde dururken Evren beni kaldırmak yerine gittikçe yakınlaştırmaya çalışıyor gibiydi. Bunu ne kadar istemiyor olsam da şuan yapabileceğim pek bir şey yoktu. Yüzlerimiz birbirine gittikçe yaklaşırken gözlerime öylesine farklı bir ifadeyle bakıyordu ki gözlerimi kapatma isteği gelmişti ve buna dur diyemeden gözlerimi yumdum. Havada sabit bir şekilde dururken gözlerimi kapatarak beni öpmesini beklerken beklediğimin aksine beni tekrar havalandırarak vücudumu yumuşak bir yerle buluşturdu. Gözlerimi açtığımda kas katı kesilmiş bedenimin taburelerin üzerinde olduğunu gördüğümde rahat bir nefes vererek ayağa kalktım. Evren ise yattığı yerden kalkıp havluyla ensesini silerken ne diyeceğimi bilmediğimden susma kararı aldım. Evren değişik bir aletin yanına yürüdüğünde bunun yumruk makinesi olduğunu yeni kavradım. Evren aleti çalıştırıp yumruk atmamı söylediğinde geri çekilip en sert yumruğumu makineye geçirdim fakat parmaklarımın da sızısına engel olamadım. Makine 490 puanı gösterdiğinde Evren kafasını umutsuzca sallayarak bana baktı. Evren makineyi tekrar aktif hale getirdiğinde geri çekilip öyle bir yumruk attı ki o yumruğu bana atsa büyük ihtimalle yüz felci geçirebilirdim. Makinedeki rakamlar gittikçe yükseldiğinde Evren gayet rahat bir şekilde makineye bakıyordu bense elimi ovmakla meşguldüm. Rakamlar en sonunda durduğunda Evren sırıtarak bana bakıyordu bense makinedeki 1256 rakamına bakakaldım.Bir insanın böyle bir rakama çıkması için anca Hulk gücüne sahip olması gerekiyor ve buda demek oluyor ki Evren aslında bir Hulk. Kafamı Evrene çevirdiğimde kum torbasının yanına gitti ve konuşmaya başladı.
"Buraya gel vitaminsiz"
"Evren ben güçsüz değilim sen fazla güçlüsün"
"Hiç değilse bir 600 beklerdim senden" adımlarımı yavaşça atarak yanına gittiğimde iki tane boks eldiveni uzattı ve bende alıp ellerime geçirdim.  Daha sonra konuşmaya devam ettiğimde Evrenin gözleri gözlerimdeydi.
"Senin gibi olmamı bekliyorsan eğer benden ümidi kes"
"Benim gibi olmanı değil sadece kendini savunacak kadar olmanı istiyorum. Bileklerin ne olursa olsun dik bir şekilde duracak ve kesinlikle kırmayacaksın. Attığın yumruktan sonra kollarını hemen eski haline getir ve dirseklerini çok fazla oynatmamaya özen göster" Dediklerini yaparak bir kaç kez kum torbasına yumruk geçirdim fakat Evren son derece umutsuzca bana bakarak konuşmaya başladı.
"Şuan karşında duran torbayı unut ve onun yerine hayatında en çok kimden nefret ettiysen onu koy karşına. Ve her ne olursa olsun karşındakine nefret ederek bakmak zorundasın. Yoksa her zaman kaybeden sen olursun" dediklerini yaparak kum torbasına baktığımda içten içe tüm vücudum karşımdakinin babam olduğunu söylüyordu. Babamın bana olan davranışlarını düşünerek anneme olan davranışlarını beni yok sayışını ve hatta benim yaşımda başka bir çocuğunun daha olduğunu düşünerek sert bir yumruk geçirdiğimde Evren gayet onay verici gözlerle bana baktı ve konuşmaya başladı.
"Demek ki ikimizde nefret konusunda babalarımızda hem fikiriz"

HÜKÜMDARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin