Beşinci bölüüüm geldiii.
Buraya bir müzik ismi bırakır mısınız? Farklı müzikler keşfetmeyi severim.🥺
Vee lütfen oy vermeyi unutmayın, burada birilerinin olduğunu bilmek iyi gelecektir.
♟️
Tam da terk etmek üzereydim bu şehri.
Ait olmadığım sokaklara dönmek için.
Aniden sen geldin ve mahvettin beni.
Ben böyle güzel bir hata hiç görmemiştim.Her şeye hile karışsa bile oyunu seversin. Oİkimiz de hiç ölmeyecek gibi gülersin
Duramazsan anlarım ben gencim ama ihtiyarım sende bu öyküyü noktalarım.Yar bana düşmanım ol gel düşür beni koynuna boğuver bu garibin ömrü sensiz geçer mi?
Gel bana zindanım ol gel, kelepçeyi vur zulüm ol gel insan insanı böyle sever mi?
Meyhaneyi dolduran müzik sesi boyunca sustu tüm sesler. Sadece şarkının, şiir gibi sözleri aktı belli bir düzende. Anlamlar, hisler, yalanlar, oyunlar birbirine girdi. İki göz birbirine hiç bakmadı. Birisi kaçtı, birisi korktu.
Birisi kaçtığını kabul etmedi,
Birisi korktuğunu.
Soğuk estikçe iki beden daha da üşüdü. Daha da sustu. Sözler tükendi sanıyorlarken, asıl şimdi başladı defter dolmaya. Kalem yazmaya yeni başlıyordu. Kader, ilk oyunla örülmeye başladı. Son oyunda, kader kül olacaktı.
"Nasıl?" dediğinde Araf, süren sessizlik bitti. Rahatlamış hissederken bir yandan da diken üstünde hissettim. Gitmek istiyordum. Buradan kalkıp gitmeyi ve başımın çaresine bakmak istiyordum. Ayaklarımda prangalar, ellerimde kelepçeler yoktu. Gidebilirdim. Yaşar mıydım orası muammaydı ama umrumda da değildi.
Sadece gidememe nedenimi bilmiyordum. Babam mıydı aramıza örülen bağ? Bu yüzden mi hala kalkmamıştım bu masadan kandırıldığımı onun yüzüne bile vurmuşken.
Şimdi gitmeyecektim. Ondan alacaklarım vardı, şimdi gidemezdim. Alacağım cevaplar vardı.
"Ne nasıl?" Sesim sakindi. Hep sakin çıkardı zaten. Hisler sesime bile uğramıyordu. Halbuki içim sakin değildi. İçimde fırtına vardı. Her şey birbirine girmişti. Dışa yansıttığım yalnızca umursamaz bir kadındı.
"Nasıl anladın oyunumu Giz?" dediğinde güldüm. Zor olmamıştı. Bir süredir emin olmaya çalışıyordum ve ona sormak için doğru anı bekliyordum sadece. "Ne önemi var ki?" dedim ağrımaya başlamış başıma masaj yaparken. İnce parmaklarım şakaklarımı ovarken bir süre parmak hareketlerimi izledi. "Zaten düşünüyordum bu durumu. Sonra peşimdeki adamların sana bırak silah sıkmayı, silahı doğrultamayacaklarını bile anladığımda biraz daha kesinleşti fikrim." dediğimde kaşları havalandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şah & Mat
أدب المراهقينElini çıplak karnıma koyduğunda avuç içini bastırdı. "Dövüşmeyelim." dedi yalvarır gibi. "Zorla dövüştürülen küçük bir kız çocuğu gelsin istemiyorum gözlerimin önüne." sesi öyle kısıktı ki ben bile zor duydum. Beni daha çok kendine yasladı. Sanki ke...