Bölümümüz geldiii.
Bu bölümü çok severek yazdım. Olaylı kaoslu bir bölümdü.
Hikayenin en akıcı kısımlarında olduğumuzu söyleyebilirim.
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı atlamayın.
Satır arası yorumlar yazmaya en teşvik eden şeyler hiç şüphesiz. Sizlerden etkileşim alamasam yazmamın pek de bir anlamı olmaz. Heyecanla ve yorum bekleyerek yazmak çok güzel hissettiriyor. Hislerimin ve heveslerimin bitmemesi için elimden tutmanız gerekiyor ❤️🙃
Var olan bir avuç insana teşekkür ederim. ❤️
Çenem düştü. Hadi bye. Öptüm.
🤍
Sessizliğin içinde, karanlığın dibinde
Eski şeyler eksik şeyler canlanıyor gözümde.
Batıp çıkan gemide anıların içinde
Çoğalıyor çoğalıyor acılarım içimdeKayboldum elimde dünüm yok yerinde
Anılar gözümde, kayboldum kayboldum sende.
Uzun araydı, kanayan bir yaraydı
Solum yok yaram çokYoruldum, yoruldum ben de.
Karanlığın dibindeyken dinlediğim şarkının sözlerinin muhatabı ben değil de ruhum gibiydi. Öyle ki gözlerim kapanmış, başım boş bir çuval gibi önüme düşmüştü. Yorgun omuzlarım çökmüş, görünmez eller tarafından dibe çekiliyormuş gibi hissediyordum.
Dibin dibi olur muydu?
Ben dipteyken de daha dibe çekilerek bu sorunun cevabını arıyor gibiydim.
Cevap netti, ama aklım karmakarışıktı.
Dibin, her zaman daha dibi vardı.
Ben o dipten kurtulamayan küçük bir çocukken, şimdi hala o dipten kurtulamamış kadındım.
Bir ışık doğmuştu üzerime biliyordum. O ışığı bana yansıtan gözlerinde karanlığı taşıyan adamdı. Tezattık. Sanki kendinden esirgediği tüm güzellikleri bana sunuyordu. Ya da ben öyle sanmak istiyor ve öyle sanıyordum. Çünkü değerli hissetmek iyi geliyordu. Gözünün ucuyla bakmak yerine beni gören bir adamın olduğunu bilmek iyi geliyordu.
Bu yüzden geriye kalan tüm eksileri siliyordum.
Yalnızca onun bana kattığı ışığı görüyordum. Karanlıktan kamaşmış gözlerim, şimdi ışığa tutulmuş bir kelebek gibiydi. Bu işin sonunda o ışık beni kör edecek olsa da, ya da ışık sandığımın bir ateş olduğunu fark edemeyecek kadar o ışığa tutulmuş olsam bile karanlıktan daha iyi olanı seçmiş, ışığa tutulmuştum.
Ateşi seçecek kadar karanlıkta kalmıştım.
"Ne yapıyorsun burada?" diyen sesi durduğumda kafamı kaldırmadım. Yerdeki izmaritlerde geziniyordu bakışlarım.
Bir, iki, üç, dört...
Daha fazlası da vardı.
"Neden bu kaçar çok içtin." dediğimde önümde diz çöktü. Kızarmış ellerimi tuttu. "Donmuşsun." dediğinde omuz silktim. "Rahatlatıyor mu sigara içmek?" dediğimde başını olumsuz anlamda salladı. "Uzun zamandır içmiyordum, bütün paketi bitirmişim fark etmeden." dediğinde başımı salladım olumlu anlamda.
"Omuzundaki yük olmaktan nefret ediyorum." dedim sesim kısıkken. Sonra başımı kaldırıp ellerimi elleri arasından çektim. Kaşları çatıldı. Kesilen temasımızı ellerimi yüzüne koyarak tekrardan sağladım. Parmaklarım göz altlarında gezindi. "Seni öldürüyorum. Seni zehrimle sınıyorum." dedim sonra elimin tersini çökmüş yanaklarında gezdirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şah & Mat
Novela JuvenilElini çıplak karnıma koyduğunda avuç içini bastırdı. "Dövüşmeyelim." dedi yalvarır gibi. "Zorla dövüştürülen küçük bir kız çocuğu gelsin istemiyorum gözlerimin önüne." sesi öyle kısıktı ki ben bile zor duydum. Beni daha çok kendine yasladı. Sanki ke...