5 Ay sonra
Amerika'da bir şirkete yaptığım iş başvurusu aylar sonra kabul olmuştu. Bunu ne zaman yaptığımı hatırlamıyorum ama gitmem gerekiyordu. Barış ve Melina'ya bundan bahsetmemiştim. Bugün her şeyi söyleyecektim. İşten ayrılalı 1 hafta olmuştu. Yapamıyorum diye ayrılmıştım. Telefonumu alıp onu aradım.
"Alo!"
"Günaydın!"
"Günaydın! Nasılsın?"
"İyiyim sen nasılsın?"
"İyiyim ben de. Bugün müsait misin?"
"Evet müsaitim."
"Bir şeyler yapalım mı?"
"Olur. Ne yapalım?"
"Sen ne istersen onu yapalım."
"Tamam güzelim. Aklıma var bir şeyler."
"Tamamdır. Hazırlanayım mı?"
"Hazırlanınca bana yazarsın gelirim."
"Tamam görüşürüz."
"Görüşürüz."Telefonu kapatıp dolabımı açtım. Bugün bu elbiseyi giymek istiyordum, pembe çiçekli elbise...
Elbiseyi giydikten sonra saçımı yaptım, kıvırcık saçlar çok hoşuma gidiyordu. Barış'a mesaj atıp beklemeye başladım. 15 dakika sonra o da bana mesaj attığında aşağıya indim. Aynı şekilde arabaya yaslanıyordu, muhtemelen son kez beni böyle bekleyecekti. Yanağından öpüp arabaya geçtim. Birlikte yine o avm ye gelmiştik. Bu sefer buz pateni değil bowling oynayacaktık.
"Kaybeden yemeği öder." Dedim gülerek.
"Olur. Ödersin."
"Vay! İddialısın ha!"
"Tabii kızım. Az mı kazanmadık."
"Görürüz canım görürüz!"
"Başlamadan önce bir öpücük alabilir miyim?"
"Bilmem alabilir misiniz?"
"Bence alabilirim."
"Alın o zaman." Yanağından tekrar öpmüştüm.Tabii ki ben kazanmıştım ama 1 puan farkla. Gerçekten iyi oynuyordu. Birlikte mantı yemeye gitmiştik. Ne zamandır söylenip duruyordum ama bir türlü müsait olamıyorduk. Sonunda bugün mantı yemiştik.
"Güzelmiş!"
"Aynen güzelmiş."
"Hesaplar senden Barış Bey."
"1 puan farkla kaybettim ya!"
"Eee olur böyle şeyler canım."
"Neyse öderiz canım."Yemeklerimizi yedikten sonra benim evime geçmiştik. Ona söz verdiğim gibi balkona çıktık ve teleskopla gökyüzünü izledik.
"Bak şu yıldızları görüyor musun peş peşe dizilmişler."
"Hıhı."
"Onlar takımyıldızı. Bak şurada büyük ayı takımyıldızı var."
"Vay! Çok güzel."
"Barış ben gidiyorum."
"Ne?"
"Ben Amerika'ya gidiyorum, yarın."
"Gezmek için gidiyorsan sıkıntı yok."
"Hayır. İş için gidiyorum."
"Bir kaç aylığına mı gidiyorsun?
"Hayır."
"Sen bilirsin."
"Barış!" Dedim giderken.Bana bakan gözleri dolmuştu.
"Hoşça kal!" Dedi kapıyı açarken. Son bir kez ona sımsıkı sarıldım.
"Bu bir veda değil, yine konuşuruz seninle."
"Peki."
"Hoşça kal!"Hemen balkona çıkıp ona baktım. O da bana baktı. El sallayamadım. Elimi hissetmiyordum bile. Gözyaşlarımı tutamamıştım zaten her yer bulanıktı.
O gittikten sonra valizimi hazırladım. Uçağım bu geceydi. Melina'ya haber vermiştim ama daha gelmemişti. Bütün eşyalarımı toplayıp arabama yerleştirdim."Niye daha önceden haber vermedin?(!)" Dedi Melina koşarak yanıma gelirken.
"Özür dilerim. Demeye fırsatım olmadı."
"Neyse ne zaman gidiyorsun?"
"Bu gece."
"Ah be kızım! Neyse Barış'ın haberi var mı?"
"Var."
"Ee nerede?"
"Söyledikten sonra gitti. Küstü sanırım."
"Yani küsmesi normal! Aptal mısın sen?"
"Of sus! Yeter! Hata yaptığını biliyorum sürekli dile getirme!"
"İyi farkındaysan."Birlikte eşyaları yerleştirmeyi bitirdikten sonra havalimanına geçtik. 2 saat sonra uçağım kalkacaktı. Pasaport kontrolünden sonra beklemeye başladık. Kerem, Kazımcan ve Yunus gelmişti.
"Niye daha önceden söylemedin?" Dedi Yunus.
"Özür dilerim."
"Dileme." Dedi Kerem.
"Hayırlısı abla. Pardon."
"Barış gelmedi mi?"
"Hayır. Telefona bakmadı biz de mesaj attık ama görmedi sanırım."
"Gelmez." Dedi Yunus.Onlarda benim yanıma oturmuş, neden gittiğimi soruyorlardı. Bir anlığına gözüm Barışı aradı, uzakta bana bakan birisi vardı, Barış. Dedim ya vücud yapısından kim olduğunu anlayabiliyorum diye, anlamıştım.
"Barış!" Dedim ona doğru koşarak. O da bana koştu. Sımsıkı sarıldık birbirimize. Hiç bitmeseydi o an, keşke.