09

1K 24 0
                                    

Bugün, birbirimizle gerçekten tanıştığımız gündü. Anne ve babamız bizi küçük yaşta ayırdıkları için birbirimiz hakkında çok bir şey bilmiyorduk. Birlikte kutladığımız sadece 2 veya 3 doğum günümüz vardı biz de yıllar sonra karşılaştığımız ilk günü doğum günümüzmüş gibi kutlamak istedik.

Pastalarımızı yerken bir yandan da sohbet ediyorduk.

"Eee siz Keremle nasıl tanıştınız?" Dedi Melina.
"Ben Ankara Demirspordan Galatasaraya yeni transfer olmuştum. O zamanlar kimseyi tanımıyorum tabi. Yunus ve Kerem birlikte oturup sohbet ediyordu ben de gittim tanıştım bunlarla, biz üçümüz orada tanıştık işte."
"Tabi aynı takımdasınız normal." Dedim ekleyerek.
"Aynen."
"Eee Kerem sen anlat bir şeyler. Hiç konuşmadın."
"Ne anlatayım?"
"Bilmem kafana ne eserse?"
"Anlatayım. Ya bu Barış var ya çok sakar. Geçen yolda yürüyorduk normal bir şekilde yol dümdüz ha! Yunus falan var yanımızda. Bu önden gidiyordu, arkasını döndü bir kaç saniyeliğine sonra ağaca çarptı salak!"
"Canın acıdı mı?" Dedim ona bakarak.
"Hayır."
"Çarptıktan sonra gülmeye başladı psikolojisi bozuk arkadaş."
"Kerem yeter!"
"Noldu bozuldun mu?"
"Yok kardeşim daha tarihim geçmedi."
"Vay! Espiri yapabiliyormuş."
"Çok şükür!"
"Biz artık gidelim." Dedim herkes susunca.
"Tamam." Dedi Melina.
"Biraz daha otursaydınız."
"Yarın görüşücez zaten."
"Barış yarına kadar dayanabilir mi?" Dedi Kerem gülerek.
"Sanmıyorum." Dedi Melina da ona katılarak.
"Siz geçin dalganızı."
"Tamam aşkım boş ver onları." Dedim saçlarıyla oynarken.
"Hadi geç olmadan gidelim."
"Tamam Melina."

Eve gidip kafamı yastığa koyduğum gibi uyudum. Sabah erkenden kalkıp hazırlandım ve evden çıktım. Barış konum atmıştı.

"Hoş geldin." Dedi ben arabadan inerken.
"Hoş buldum."

Birlikte herkesin yanına geçmiştik. Bir masaya oturmuş hep birlikte sohbet ediyorlardı. Kahkahaları beni de güldürmüştü.

"Kahvaltı yapalım sonra oyun oynarız."
"Oyun mu? Ne oyunu?"
"Bilmem ne istersen."
"Tamam kahvaltı yapalım sonra bakarız."

Biz de masaya geçip kahvaltımızı yaptık. Kahvaltı yaparken de sohbet ediyorduk. Ne kadar sıcak bir ortam, anlatamam. İlk defa bu kadar kalabalık ve sıcak bir ortam görüyordum.

"Kahvaltınız bittiyse oyun zamanı!"
"Hadi bakalım! Yine ne rezillik yapacak."
"Ayıp ediyorsun Kerem!"
"Bırakın eğlensin çocuk!"
"Yunus!"
"Evladım bana ismimle seslenme! Kızıyorum bak!"
"Geç dalganı geç!"
"Geçiyorum zaten!"
"Neyse hadi yakantop oynayalım!"
"Tamamdır." Dedim ayağa kalkarak.

İlk önce Barış ve ben ortaya geçtik, bizi vurmaları biraz uzun sürdü ama sonunda vurmuşlardı. Kerem ve Yunus ortaya geçmişti bu seferde. Onları vurmak kolay oldu. Morutan ve Kazımcan ortaya geçtikten sonra herkes ikişer ikişer ortaya geçti. Bayağı eğlenmiştik. Onlar oynarken biz de Barışla salıncakta sallanıyorduk.

"Ay yoruldum!"
"Ben de yoruldum."

Salıncakta el ele tutuşmaya çalışırken ikimizde yere düşmüştük.

"İyi misin?" Dedi yerden kalkmaya çalışırken. Gülmekten cevap bile veremedim.
"Hıhı!" En sonunda nefesim kesilince gülmemi zar zor durdurdum.
"İyi misin şimdi?"
"Evet iyiyim!"
"Bir yerin acıdı mı?"
"Acısa güler miyim?"
"Bilemiyorum artık."
"Ebelemece oynayalım. Ebe!" Dedi bana dokunarak.

Onun peşinden koşmaya çalışıyordum ama zordu. Kimin peşinde koşuyorsun Umay, bir futbolcuyu ebelemeyi mi düşnüyorsun? En sonunda dayanamayıp yere çöktüm, yanıma gelip o da yere çöktü. 'Ebe!' Dedim ona vurarak. Çimlerin üzerine uzanmıştık ikimizde, gökyüzünü seyrediyorduk.

"Birgün seninle gökyüzünü izlemek isterim."
"Şu an izlemiyor muyuz?"
"Ama yıldızları göremiyoruz."
"Hmm peki."
"Teleskopla izleriz."
"Vay! Olur."
"Birgün gelirsin bana."
"Gelirim, izleriz."

Susup gökyüzünü izlemeye devam ettik. Onlar bir sürü oyun oynamıştı. Mangal yapılacağı zaman bizi çağırmışlardı. Hep birlikte sofrayı kurup yiyecekleri hazırladık. Barış mangalın başına geçmişti.

"Aman yakma!"
"Yakmam!" Dedi gülümseyerek.
"Barış yanma!" Dedi Kerem.
"O bir kere yandı zaten." Dedi Yunus. Gülümsedim, bana bakıp göz kırptı.

Bugün gerçekten güzel geçmişti. Herkes masaya oturmuş Barış'ın etleri getirmesini beklerken ben de onun yanına geçip yardim etmek istedim.

"Yoruldun ver de ben bakayım."
"Al bakalım." Dedi elindeki maşayı verirken.
"Bunları alalım."
"Tamamdır."

Tencereyi uzatmış, ben de etleri koyuyordum. Son eti de koyduktan sonra birlikte sofraya geçtik. Herkes tabağına etleri alırken o da benim tabağıma koyuyordu.

"Ne içersin?"
"Sen ne içersen."

Kolaları doldurduktan sonra birlikte yemeye başladık. Yemeğimiz bitince etrafı toplayıp çay demlemiştik. Yere bir bez serip üstüne oturmuştu herkes. Yine sohbet edip çay içiyorduk. Çaylar bitince de biraz daha oyunlar oynayıp toplanmaya başladık. Bir kaç kişi gittikten sonra biz de artık gitmiştik. Barış birlikte vakit geçirmek istediği için eve gidip duş aldım ve hazırlandım. Üstüme siyah bir tulum giymiştim. Saçlarımı da iki yandan topuz yapmıştım. Kahküllerimi de kıvırcık yaptıktan sonra bitmişti hazırlanmam. Biraz makyaj, parfüm falan derken ayakkabımı da giyip evden çıktım. Barış yine aynı şekilde arabasına yaşlanmış beni bekliyordu. Koşarak yanına gittim.

"Hoş geldin."
"Çok bekletmedim değil mi?"
"Hayır. Çok güzel olmuşsun."
"Teşekkürler." Dedim arabaya binerken.
"Nereye gideceğimizi tahmin et bakalım."
"Hmm. Yine bir restorana mı gideceğiz?"
"Hayır."
"Nereye gideceğiz o zaman?"
"Söylemeyim ya! Sürpriz olsun."
"İyi öyleyse."

Bir avm ye gelmiştik. Arabayı otoparka park edip yukarıya çıktık. Elini uzattı, tuttum. İkimizin yüzünde de kocaman bir gülümseme vardı.

"İşte geldik!" Dedi buz pateninin önünde."
"Gerçekten mi?"
"Melina çok sevdiğini söylemişti."
"Aptal kız."
"Hadi gidelim."

Patenlerimizi giydikten sonra piste girmiştik. Ben onun elini tutarken o da kenarlardan yardım alıyordu. Biraz ortalara yaklaşınca diğer elimi de tuttu. Yavaş yavaş ilerliyorduk ama ayaklarım titriyordu. Biraz daha hızlanınca dengemizi kaybedip yere düştük. Yine gülerek kalktık yerden. Bir anlığına elimi bıraktığında korkmuştum ama dengemi bozmamıştım. O geri gittikçe ben ona dorğu geliyordum. Biraz hızlanmak isterken az daha düşüyordum neyse ki o beni tutmuştu. Biraz daha paten kaydıktan sonra karnımızın acıktığını fark ettik. Paten bizi acıktırmıştı.

"Ne yiyelim?"
"Çok iyi bir yer biliyorum."
"Tamam gidelim."

Arabayı ben kullanıyordum. Onu her zaman gittiğim sahildeki köfteciye götürmüştüm.

"Hoş geldiniz kızım." Dedi Salih usta.
"Hoş bulduk Salih abi."
"Her zamanki gibi yapıyorum."
"Tamamdır abi. 4 tane olsun."
"Tamamdır 15 dakikaya olur."
"Bekleriz abi." Masalardan birine oturup beklemeye başladık.
"Her zaman gelir misin buraya?"
"Hıhı."
"Köfteyi çok mu seviyorsun?"
"Bazen babam işten geç gelirdi, ben de yemek yapmayı bilmezdim. Çıktım birgün dışarıya karnım öyle bir acıkmış zar zor hareket ediyorum. Sahilin kenarında dolaşırken Salih abiye denk geldim. Dedim ki 'Abi 3 ekmek yapar mısın?' O da şok içinde cevap verdi 'Hepsini sen mi yiyeceksin?' Tabii adam şok oldu ama 3 ekmek yaptı bana. Hepsini de yemiştim."
"Sonra dedim ki bir tane daha vereyim, eve giderken yersin." Dedi Salih abi köftelerimizi getirirken.
"Yedim. O günden sonra her acıktığımda buraya geldim."
"İyi ki geldin kızım. Dertleşecek bir dost oldun bana."
"Sen de bana dost oldun Salih abi."
"Afiyet olsun size."
"Sağ ol abi."

Birlikte köftelerimizi yedikten sonra sahilde biraz yürüdük. Ayakkabılarımızı çıkartıp suyun kenarında geziyorduk. Bir kaç tane deniz kabuğu bulmuştuk.

"Biri senin biri benim olsun."
"Tamam."

Deniz kabuklarımızı alıp bu güzel anın tadını çıkardık.

İLK GÖRÜŞ (BARIŞ ALPER YILMAZ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin