08

1.1K 30 0
                                    

Bir banka oturmuş dalgaları seyrediyorduk. Ceketini çıkartıp omuzlarıma koydu. Başımı omzuna koymuştum ben de. Hafif hafif esen rüzgar tenime değdikçe rahatlıyordum bu sefer, güvende hissettiğim için. Ellerimle oynamaya başladığında gülmüştüm.

"Niye gülüyorsun?"
"Çok tatlı."
"Kim tatlı?"
"Biz."
"Evet tatlıyız."

"Seni benimle karşılaştıran hayat,"
"Seni bana gönderen hayat,"
"Daha güzelini istemem,"
"Sen en güzelisin çünkü."
"Sen en özelisin çünkü."

Arabadan indiğimizde ceketini geri ona verdim. El sallayıp eve çıktım. Salonumun camından aşağısı gözüktüğü için hemen oraya gitmiştim. O da bana bakıyordu oradan. Tekrar el sallayıp gitmesini bekledim. O gidince ben de odama gidip üstümü değiştirdim. Bugün güzel bir gündü gerçekten. Yatağıma uzanıp derin bir uykuya daldım. Alarmımla uyanıp banyoda elimi yüzümü yıkadım. Bu sefer güzel bir kahvaltı yapmıştım. Üstümü de değiştirip evden çıktım. Arabamı otoparka park edip binaya girdim.

"Günaydın Umay Hanım!"
"Günaydın!"

Bugün daha neşeliydim sanki. İnşallah bu kısa sürmez. Odama çıkıp bugünkü plana baktım. 1 saat sonra bir görüşme vardı ardından başka bir yere gidecektik. Bugün röportajda vardı, muhtemelen yine ben olacağım. Bir kahve alıp tekrar odama döndüm. Odamın balkonundan saha net bir şekilde gözüküyordu. Yüzlerini tam seçemedim ama vücud yapısından kim olduğunu anlayabiliyordum.

"Günaydın!"
"Melina!"
"Nasılsın canım kardeşim?"
"Ne işin var burada?"
"Seni görmeye geldim."
"Yalancı."
"Ne?"
"Keremi görmeye geldin. Anlamayacağımı sandın sanırım."
"Vay Einstein!"
"Sen daha yeni sevgilinden ayrılmadın mı?"
"Konuşmaya fırsatımız olmadı."
"Ne?"
"Kutay, tehdit ettiği için onunla çıktım."
"Ne?"
"Eğer onunla çıkmasaydım seni kaçıracaktı."
"Bizimle derdi ne?"
"Kutayı hatırlamıyor musun?"
"Yoksa o lisedeki Kutay mı?"
"Ta kendisi."
"Ne istiyor?"
"Onu herkesin içinde rezil ettiğin için intikam almak istiyormuş."
"Havasını alır o şerefsiz!"
"Neyse bu arada Kutay tutuklandı."
"Sen mi şikayet ettin?"
"Ben ve bir kaç kişi daha. Bu ilk değilmiş."
"Ne oha!"
"Birini bıçaklayıp kaçmış, adam da orada ölmüş."
"Ay! Anlatma tamam."
"Neyse ben gidiyorum."
"İyi görüşürüz."

O gidince ben de kahvemi bitirip toplantı salonuna geçtim. Görüşmeler bittikten sonra başka bir yere gittik. Burada da görüşme yapacaktık. Yaklaşık 2 saat süren görüşmenin ardından tekrar kulübe geri döndük. Bu seferde röportaj vardı. Sırayla yabancı futbolcuların dediklerini çeviriyordum. Röportaj bittikten sonra odama geçip eşyalarımı topladım. Saat neredeyse 5 olmuştu. Otoparka inip arabama bindim. Bugün Barışla çok görüşememiştik. Yarın bir piknik yapacaklardı, ben de davetliydim. Eve gidip yarın ne giysem diye düşünmeye başladım. Dolabındaki kıyafetlere tek tek bakıyordum. Bu hafta ki kıyafet alış verişimi tamamlamıştım artık. Mavi kot pantolonumu seçmiştim. Bunun üzerine de lacivert tişörtümü çıkarttım. Bence gayet iyiydi. Ayakkabı olarak mavi converselerim olabilirdi. Çantaya gerek yoktu, arabamı çanta olarak kullanıyordum zaten. Kıyafetlerimi ütüledikten sonra kapıya asmıştım. Soğuk bir duş alıp kendime akşam yemeği hazırladım. Barış hiç mesaj da atmamıştı, merak etmiştim.

"Nasılsın?"
"İyiyim sen?"
"Ben de iyiyim.Bugün hiç görüşemedik."
"Evet ya, bugün yoğundu."
"Anladım. Ne yapıyorsun şimdi?"
"Duştan çıktım birazdan Kerem'in yanına gideceğim."
"Niye?"
"Yemek yapmış beni de davet etti."
"Hmm. Anladım."
"Sen de gelsene."
"Ben şu an yiyorum zaten."
"Öyle mi? Afiyet olsun."
"Gel beraber olsun demek isterdim."
"Birgün beraber olur."
"İnşallah."
"İnşallah. Ben şimdi çıkıyorum öptüm senii."
"Tamamdır ben de seni öptüm."

Telefonu kapatıp yemeğimi yemeye devam ettim. Bulaşıkları da yıkadıktan sonra salona geçip televizyonu açtım. Açar açmaz telefonum çalmıştı.

"Alo!"
"Acil Keremlere gel!"
"Noldu?"
"Acil gelir misin?"
"Konum atarsan gelirim!"
"Tamam yolladım gel!"

Telefonu kapattıktan sonra üzerime bir hırka alıp evden çıktım. Melina'nın gönderdiği konum bana yakındı, kısa bir sürede varmıştım. Hemen binadan içeri girip asansöre bindim. İndikten sonra mesajdaki numaraya bakıp kapıya vurdum.

"Hoş geldin!" Dedi Barış kapıyı açarak.
"Hoş buldum da noluyor?"
"Gel gel!" Dedi elimden tutup içeri doğru çekerken.
"İyi ki doğdun Umay!" Dediklerinde konfetileri patlatmışlardı. Melina elinde bir pastayla yanıma geldi.
"İyi ki doğdun, iyi ki doğdum." Ayıp olmasın diye mumları üfleyip kanepeye oturdum. Boş boş halı desenlerini izliyordum.
"İyi misin?" Dedi Kerem yanıma gelerek.
"Hayır!"
"Noldu?" Dedi Barış.
"Doğum günümden nefret ediyorum!"
"Umay lütfen! Sırası değil."
"Kutlamak istemediğimi bildiğin halde niye?"
"Bugün benim de doğum günüm farkındaysan."
"Kendi doğum gününü kutla o zaman!"
"Bu kadar agresif olmaya gerek var mı?"
"Sevmiyorum anlasana!"

"Ben seni mutlu etmek istiyorum sadece. Seninle ayrı kaldığım zaman ne kadar yalnızdım senin haberin var mı? Sesini duyamıyordum, geceleri uyandırıp yemek yiyeceğim kimse yoktu, o kocaman odada geceleri ben hep yalnızdım ki ben karanlıktan korkardım bunu en iyi sen biliyordun."

"Ben, karanlığı sevmeme rağmen ışıklar açık uyudum, senin yastığına sarılıp. Geceleri yemek yemeyi geçtim artık yemek yemeyi bile istemiyordum. Babam zorla bir şeyler yediriyordu. Senin en sevdiğin yemeği yapmıştı bir keresinde ben onu asla yemezdim ama o gün yedim ve senin en sevdiğin yemek artık benim en sevdiğim yemekti. Ben kendi yatağımda da yatmıyordum, hep senin yatağında yattım."

Bunları söylerken gözlerimden yaşlar akıyordu. Sözüm biter bitmez elindeki pastayı masaya koyup bana sarıldı.

"Sen benim en yakın arkadaşımsın!"
"Sen benim her şeyimsin!"
"Özür dilerim."
"Özür dilerim."

Birbirimize sarılarak ne kadar ağladık bilmiyorum ama bir anda gülmeye başladığımızda kendimize gelmiştik. Bu sefer mumları birlikte üfledik. Doğum günümü sevmeme sebebim, o gün anne ve babam birbirlerine öyle bir bağırmıştı ki Melin titriyordu korkudan. Ben sanki onunla aynı yaşta değilmiş gibi onun kulaklarını kapatmıştım.

"Bugün doğum gününüz değil ki?"
"Evet." Dedik ikimiz de aynı anda.

Evet, bugün gerçek doğum günümüz değildi ama bugün biz gerçekten doğmuştuk, birbirimizin hayatına.

İLK GÖRÜŞ (BARIŞ ALPER YILMAZ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin