"Günaydın Umay Hanım!"
"Günaydın."
"Bugün bir toplantınız var. 15 dakika sonra."
"Tamam canım. Sen bana detayları mesaj olarak at."
"Tamamdır Umay Hanım."Hemen ofisime çıkıp üstümü değiştirdim ve toplantı odasına geçtim. Şirketimizin yeni ortağı ile bir anlaşma yapacaktık.
"Hoş geldiniz Mert Bey."
"Hoş buldum Umay Hanım."
"Ürünlerinizi yurt dışında satmak istemeniz çok mantıklı. Mutlaka iyi müşteriler kazanacağız."
"Sizin sayenizde kazanırız Umay Hanım."
"O zaman hayırlı olsun diyelim."Avukatlarımız dışarı çıktıktan sonra biz de Mertle balkona çıkıp kahve içiyorduk.
"Nasıl bu şirketin yöneticisi olabildin hala inanamıyorum."
"Bu şirketin ortağının babam olduğunu bilseydim inan okumazdım."
"İyi ki okumuşsun ama."
"Evet, iyi ki."
"Eee nasılsın görüşmeyeli?"
"İyiyim." Dedim uzun uzun gökyüzüne bakarak.
"Onu düşünüyorsun değil mi?"
"Mert, 5 yıl oldu neredeyse. Numarası yok, nerede bilmiyorum. Ona ulaşamıyorum hiçbir şekilde."
"İstersen ben deneyebilirim."
"Nasıl?"
"Bir kaç tane arkadaşım var, onlar bulabilirler."
"Denemekten zarar gelir mi?"
"Gelmez. Akşam söylerim."
"Tamam, teşekkür ederim."
"Rica ederim."Kahvelerimiz bittikten sonra Mert gitmişti, ben de biraz şirkette gezinmeye başladım. Buranın yarışı benimdi, yarısı da Mert'in. Diğer ortağımız istifa edince o benimle iş birliği yapmak istemişti. Şirketim 2 yıl içinde büyüdü, bazı ödüller aldım. Tekrar üniversite de okudum bunun için. Donanımlı bir yönetici olmuştum artık. İkizim, o kendi işini yapıyordu zaten. Akşam 8 gibi her yerin ışığını kapatıp şirketten çıktım. Mert beni bekliyordu. Acele ederek arabasına bindim.
"Nereye gideceğiz?"
"Arkadaşımın evine."
"Tamam."
"Merak etme zaman almaz."Kemerimi taktıktan sonra arabayı çalıştırdı. Yaklaşık yarım saat sonra bir eve gelmiştik. Kapıyı tıklattığımızda kapı kendi kendine açılmıştı. Hızlıca yukarıya çıkıp arkadaşının yanına gittik.
"Selam Murat!"
"Hoş geldiniz. Oturun." Dedi kanepeleri göstererek.Birlikte oturup ona baktık.
"Numarasını verir misin?"
"Ama-"
"Numara!"
"Tamam." Barış'ın eski numarasını vermiştim.
"Nereye gitti dedin?"
"Birleşik Krallık."
"Tamamdır. 10 dakikaya buluruz yeni numarasını."
"Tamam."10 dakika boyunca gözlerimi dinlendirmeye çalıştım.
"Mesaj olarak attım numarasını."
"Kesin bu mu?"
"Aradığımız kişi Barış Alper Yılmazsa evet."Heyecanla numarayı aradım.
"Alo!"
"Alo! Kimsiniz?"
"Barış!"
"Umay! Hayır ağlama sakın."
"Seni çok özledim."
"Ben de seni çok özledim. Özür dilerim sana ulaşamadım."
"Ben de sana ulaşamadım."
"Nerdesin?"
"Mert'in yanındayım."
"Selam söyle."
"Sen nerdesin?"
"Ben evdeyim."
"Ev mi?"
"Ben artık burada yaşıyorum. Türkiye'ye ne zaman gelirim bilmiyorum. Sen ne yapıyorsun? İşlerin nasıl, hala tercümanlık mi yapıyorsun?"
"Hayır. Babamın ortak olduğu bir şirket varmış. Onun başına geçtim."
"Öyle mi? Sevindim senin adına."
"Kerem nerede?"
"Kerem Türkiyede değil mi?"
"Kerem'e ulaşamadık hiç."
"Allah Allah."
"Ne yanı sen de bilmiyorsan nerede bu çocuk?"
"Kapatabilir miyim? Ona ulaşmayı deneyeceğim."
"Tamam. Görüşürüz."Barış telefonu kapattıktan sonra içimde bir huzursuzluk oldu. Mert beni eve bırakmıştı. Odama geçip yatağa uzandım.
"Alo." Dedim telefonu açarak.
"Kerem, iyiymiş."
"Nerede peki?"
"Hâlâ Galatasaray'da ama eskisi gibi değil sanırım."
"Nasıl yani?"
"Kerem evlenecekmiş."
"Ne?"Duyduğum şeyle şoka girmiştim. Bunu Melina'ya nasıl açıklayacaktım?
"Keremin numarası var mı?"
"Mesaj olarak atarım."
"Tamam. Gelecek misin?"
"Evet, 2 gün sonra gelirim."
"Tamam. Görüşürüz."
"Görüşürüz.""Alo Kerem!"
"Umay?"
"Nasılsın?"
"İyiyim, sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim."
"Niçin aradığını biliyorum."
"Buluşalım mı?"
"Ne zaman?"
"Yarın. Adres atarım."
"Tamam."Üstümü değiştirip uyudum. Sabah işe gittiğimde Kerem'e şirketin adresini atmıştım.
"Geldim."
Mesajını alır almaz aşağıya indim.
"Kerem!"
"Umay!"
"Hoş geldin."
"Hoş buldum. Anlatacak çok şey var sanırım."
"Bence de. Ofisime çıkalım."
"Tamam."Birlikte ofisime çıktık, kahvelerimizi de alıp balkona geçtik.
"Anlat bakalım."
"Bu şirket, babam bu şirketin ortağı olduğu için ben geçtim başına. Mert de ortağım."
"Anladım."
"Sen anlat."
"5 yıl içinde her şey çok değişti. Bir sürü teklif geldi hepsini reddettim. Numaramı değiştirmek zorunda kaldım. Bazı sebeplerden dolayı hesaplarımı dondurdum. Yani görünmez oldum diyebiliriz. Bir kıza aşık oldum."
"Ve evlenmeye karar verdiniz."
"Aynen öyle."
"Barış'a dün ulaşabildim. 5 yıl sonra ilk defa sesini duydum. Garip bir his."
"Hâlâ seviyor musun?"
"Evet. Yarın gelecekmiş."
"Sen de yarın davetlisin." Dedi davetiyeyi uzatırken.
"Yarın mı?"
"Hıhı."
"Hayırlı olsun."
"Teşekkür ederim. Ben artık gitsem iyi olur."
"Tamamdır. Yarın görüşürüz."Kerem gittikten sonra diğer işlerimi halledip şirketten çıktım. Güneş batacaktı birazdan. Eve gidip dolaptan ne giyeceğime karar verdim. Kıyafetlerimi ütüleyip akşam yemeği hazırladım kendime. Yemeği yedikten sonra duş alıp uyudum. Uyandığımda neredeyse öğlen olmuştu. Hemen kalkıp kahvaltı yaptım. Odama gidip düğün in hazırladığım elbisemi giydim. Elbisenin eteği kabarıktı ve dizime geliyordu, bant kolluydu. Göğsü kapalı bir elbise tercih etmiştim. Patlıcan moru elbisenin altına gri simli bir toplumlu ayakkabı ve gri bir çanta almıştım. Arabama binip kuaföre gittim. Saçlarımı salaş bir topuz yaptırdım ve sade bir makyaj. İşim bitince arabaya geçip davetiyeye baktım. Düğün salonunu biliyorum. Yaklaşık 1 saat sonra gelmiştim. Saat neredeyse 5 olmuştu.
"Abla!"
"Kazımcan!"
"Hoş geldin abla nasılsın?"
"İyiyim sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim abla. Gelsene bizimkiler burada."
"Merhaba!" Dedim sandalyeye otururken.
"Merhaba Umay." Dedi Yunus.
"Sen de evlenmişsin hayırlı olsun."
"Sağ ol. Sana ulaşamadım, taşınmışsın."
"Sorun değil ya. Öyle olması gerekti."
"Barış gelmeyecek mi?"
"Uçaktan daha inmedi sanırım. Telefonuna ulaşılmıyor." Dedi Kazımcan.Gelin ve damat içeri girdiler, dans ettiler ama hâlâ Barış gelmedi. Biraz hava almak için salonun terasına çıktım. Benden başka biri daha vardı, tanımıyordum.
Ondan biraz uzağa geçip gökyüzüne baktım. Yıldızlar, eskisi gibi değiller sanki. Tanımadığım adam bana doğru yaklaşıyordu. Ve şöyle dedi yabancı insandan çıkan tanıdık ses;"Yıldızları saymayı bitirince gideceğim bu sefer."
"Bitse bile gitme."
"Sayacak mıyız?"
"Saymayalım, hep yanımda ol, gitme."
"Hâlâ güveniyorsan, gitmeyeceğim."