Çalan telefonumun sesiyle gözlerimi açtım. Ayça laptopun karşısında Kaan'ı takip ediyor, Mert de Karşımdaki sandalyede oturuyodu. Telefonu elime aldığımda kaşlarım çatıldı. Arayan gizli numaraydı. Zaten telefonu da geçici olarak Ayça ve Mert vermişti.
-"Açmayacak mısın?"diye sordu Ayça.
-"Numara gizli o olabilir mi?" dediğimde ikisi de yanıma geldi. Telefon ikinci defa gizli numaradan arandığında telefonu açtım ve hoparlöre aldım.
-"Alo"
-"Benden kurtulabileceğini mi sandın?" Arayan Kaan değildi. Mert ise soru sorar gibi bana bakıyordu.
-"Sen de kimsin?" dediğimde güçlü bir kahkaha sesi geldi.
-"Sana yapılanı ne kadar da çabuk unutuyorsun küçük fahişe." Buz kesmiştim. Ne ağzımı açabiliyodum. Ne de kımıldayabiliyodum. Nefes almayı ne zaman bırakmıştım onu bile bilmiyordum. Mert aniden telefonu elimden aldı ve, "Seni bulucam ,seni bulucam ve o girdiğin delikten parçalara ayırarak çıkarıcam seni. Ölmek için yalvaracaksın. Adını unutturucam sana. Nerdesin he nerdesin o..... "diye küfür savurdu. Ben hâlâ kıpırdamıyordum. Telofon Mert'in yüzüne kapandı. Ayça olayı bilmediği için bakışlarını Mert ve ben arasında dolandırıyordu.
-" O gece... Bana saldıran adam." dediğimde Ayça'nın da Mert gibi sinirlendiğini görebiliyordum. Mert'in gözlerinden ateş çıkacak gibiydi. Her an patlayacak mış gibi hızlı hızlı hareket ediyor ve vücüdunun kasılmasını buradan hissedebiliyorum. Bana döndüğünde gözlerindeki öfke gitti ve ağabey edasıyla yanıma gelip bana sımsıkı, seni asla bırakmayacağım der gibi sarıldı. Sorun şu ki ben hâlâ hareket etmiyordum. Üstelik ellerim ve dizlerim hiç durmayacak gibi zangır zangır titriyordu. Ayça da diğer tarafıma geldi. O da bana Mert gibi sarıldı. Kendimi güvende hissediyordum ama onlara bağlı kalmak istemiyordum. Benden ayrıldıklarında laptoptan gelen sesle o tarafa ilerledik. Konumda bir hastaneyi gösteriyordu fakat benim bildiğim kadarıyla o hastane yıllardır kullanılmıyordu. Mert sesli bir nefes verdi ve konuşmaya başladı.
-"Eskiden orada vurulan adamları falan tedavi ediyorduk. Orayı boşalttıktan sonra Kaan'ın oraya birkaç defa gittiğini duyduk. Büyük ihtimalle orada saklanıyor, ya da saklandığını sanıyor."
-"Bizim adamlara söyleyip yakın takibe girelim."
-"Tamam bide şu gizli numara işini hallet." dedi Mert. Ayça tamam anlamında kafasını salladı. Bana döndü , -"Olay nerede olmuştu?"
-"Oturduğum evin iki sokak ilerisinde."diye yanıtladım. Ağlamayacaktım. Ama şimdiden gözlerim dolmuştu.
-"Daha fazlasını yaptımı?"diye sordu Ayça kısık bir sesle. Konuyu açmak istemiyordu ama zorundaydı. Kafamı hayır anlamımda salladım. Elini omzuma götürdü ve destek olmak istercesine sıktı. Mert bir sigara yaktı ardından bana da uzattı. Sigaramı yaktıktan sonra derin bir nefes çektim ciğerlerime. Her nefes verdiğimde üzerimdeki gerginlik de yavaş yavaş azalıyordu.Son nefesi de çektiğimde Mert ve Ayça'ya baktım.
-"Bana yardım etmek zorunda değilsiniz."
-"Bizim işimiz bu, senin yerinde kim olursa olsun yardım edecektik."
-"Nasıl yani, işimiz bu derken?"
-"Saçlarını kestiğin gün benim çekmecemde bulup fırlattığın şeyi hatırlıyo musun?" Biraz düşündükten sonra gözlerim büyüdü ve Mert'e döndüm.
-"Kaç defa cinayet işledin?" Diye sordum dan diye. Ölümden bahsetmek bu kadar kolay mıydı. Ne zamandan beri bu yaşam tarzına alışıktım bilmiyorum ama sanki bu anı bekliyormuşum gibi birden sorduğum bu soru karşısında Mert afalladı, sonra çaktırmamaya çalışarak kendisini hemen toparladı.
-"Cinayet işlediğimi de nerden çıkardın?"
-"E silahın var?"
-"Her silahı olan cinayet işler diye bir kural mı var?" E şimdi neden soruya soruyla karşılık veriyordu ki?
-"Ben cinayet işlemem ölmesi gereken kişiyi bulur ve ölmekten beter ederim. Bana al canımı diye yalvarır ama kimseyi öldürmem." dedi, gayette kendinden emindi. Hiç bir cevap vermeden önüme döndüm.
Laptoptan yine hareket bildirimi geldi. Ama bu sefer otele geliyodu. Hemde bizim de bulunduğumuz otel. Ayça'nın kaşları çatıldı.
-"Çipden kurtulmuş."
Sinyal hemen kapının önünü gösteriyordu. Mert ayağa kalktı, kapıya yaklaştı ve belinden çıkarttığı silahı arkasına sakladı. Kapıyı yavaşca açtığında gelen oda servisiydi. Sinyal tam da yanımızda gözüküyordu. Adam hiçbirşey söylemen masayı bıraktı ve gitti. Yemek masasına yaklaştık üstü kapalı olan kapağı açtığımda gözlerim dolmuştu. İçinde annemin ilk aldığı doğum günü hediyesi olan küçük bez bebeğim vardı. Bilerek yapıyordu. En zayıf yerimi buluyor ve oradan vuruyordu beni. Bebeğin üzerindeki notu elime aldım. Notta:"İyi ki doğdun kızım ;)... " Ben onun kızı olduğum güne lanet ederken Mert bebeği eline aldı.
-"Dinleme veya izleme cihazı olabilir, Ayça ilgilen." Sonra notu aldı eline. Evet bu gün benim doğum günümdü. On sekiz Haziran. Şimdiye kadar hiç doğum günü kutlamadım. Bu nedenle bu gün de unutmuştum. Bir defasında annem doğum günümde bu bebeği almıştı. Sırf bu yüzden annemi sabaha kadar dövmüştü babam. 'Biz o kadar uğraşıp para kazanalım sen git şu aptala bebek al' diye bağırmıştı.Akşam oldu.
Kaan yerimizi öğrendiği için güvende değildik. Mert'in dediği üzere üzerimize şık bir şeyler giydik. Şimdide Mamak'ta bulunan kumarhaneye gidecektik. Orada hem daha güvende olduğumuzu hem de Kaan'ı takibe atabileceğimizi söyledi.
Ayça sıkı bir topuz yapmıştı. Üzerine de kırmızı dizinin biraz üstünde biten bir elbise giymişti. Siyah ince topuklu ayakkabı tercih etmişti. Elinde beyaz bir çanta tutuyordu ve muhtemelen içinde silah vardı. Ben saçlarımı açık bıraktım. Siyah, omuzlarımdan diz kapağıma kadar ilerleyen bir elbise giydim. Ayağımda kalın topuklu botlarım vardı. Çantam da siyahtı ve içerisinde sadece sigaramla telefonum vardı. Mert'in üzerinde ise siyah pantolon ve beyaz gömlek vardı. Gömleğin ona bu kadar yakıştığını bilmiyordum. Kol saati ve ayakkabıları siyahtı. Gittiğimiz kumarhane ona aitti.
Çıktık ve arabaya ilerledik. Yanımıza yaklaşan korumalardan birisi Mert'in kulağına bir şeyler fısıldadı ve bizim binmemiz için kapıyı açtı. Ayça ve ben arka koltuktaydık. Mert ön tarafta adama gideceğimiz yeri söylüyordu. Adam anladığını belli etmek istercesine kafasını salladı. Yirmi dakikalık yolun ardından arabadan indik ve kumarhanenin içersine girdik. Bize özel ayrılmış masaya oturduk.
Yanımıza mini etekli ,kısa saçlı ,kırmızı gömlekli bir kadın geldi.
-"Ne alırdınız Mert bey?"dediğinde alkol manasında sorduğunu ancak anlamıştım.
-"Kir royale." dedi Mert. Ayça içmek istemediğini anlatmak istercesine kafasını salladı. Kadın bana döndü,
-"Siz ne içersiniz efendim?" Normal şartlarda içmedim ama bu günlük sıkıntı olmayacağını düşündüm.
-"Cuba libre." diye yanıtladım. Kadın uzaklaştı ve tekrardan iki bardakla yanımıza geldi. Bardaklar dan birisini benim önüme diğerini Mert'in önüne koydu. Yanımızdan uzaklaştı.
-"Eğer bu mekana gelirse ve bizi görürse kaçmaya çalışacaktır. Bu yüzden bizi tanımamalı. En uzaktaki masayı ayırttırmamın nedeni bu." Açıklama yapmak zorunda değildi ama iyiki yapmıştı.Yirmi dakika sonra.
İkinci bardağımı içiyordum ama bu sefer pina colada içiyordum. Mert cebinden çıkardığı sigara paketinden birisini kendisi aldı diğerini bana verdi. Sigarası bitmişti. Ayça ne alkol ne de sigara içiyordu. Abisinden çekindiğini düşündüm ama alakası yoktu. Sebebini de merak ediyordum ama sormuyordum. Masaya gelen rastgele birileriyle poker oynuyorduk. Kaan'ın geleceği yoktu. Artık yavaş yavaş toparlanıp otele dönmemiz lazımdı. Kalkıyorduk.
Yarım saat sonra.
Otele gelmiştik. Mert sigara almak için aşağı inmişti. Kapı çaldı. Mert'in geldiğini düşünerek kapıyı açtığımda gözlerim kocaman oldu. Kapıyı kapatmaya çalıştım ama kapanmıyordu. O adam gelmişti , bana saldıran adam. Ayça, "Kim o, neden içeri girmiyor" diye sorduğunda aynı zamanda kapıya doğru yaklaştı.
O adam, " Doğru haklısın içeri girmem lazımdı fakat benim küçük fahişem misafir perverliğin ne olduğunu bilmiyor." İçeri girdiğinde kapıyı açık bıraktı ve içeriye dört tane adam girdi. Ayça arkasını döndü çantasını alıp silahı çıkartacağı sırada adamlardan birisi Ayça'nın boynuna sapladığı şırıngayla Ayça'nın yere yığılmasına neden oldu. Boynumda bir sızı hissetmemle birlikte gözlerim yavaşca kapandı. Aklımda iki soru vardı ; Mert nereydi ve ona da zarar vermişler miydi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Gece
RandomYaşayan hiç kimsenin bilmediği bir yere gitmek isteyen kadın ve karşılaştığı adamın hikayesi.