14.bölüm

21 4 1
                                    

Güne boğazımdaki acıyla başlamıştım. Gerçi güne başladığım saat öğlen dörttü ama olsun. Mert'i ve Ayça'yı defalarca sıkıştırmama rağmen neyim olduğunu söylemiyorlardı. Bende belirtileri Google'a yazıp hastalığımı kendim bulmaya karar verdim. Dünyanın en kötü fikirlerinden olan ve bir daha Google'a girmememe neden olacak bu teşhisler telefonu parçalama sebebiydi. Telefona o kadar çok dalmıştım ki arkamdaki adamın varlığını yeni fark ediyordum. O da şaşkın gözlerle bir bana bir de telefona bakıyordu.
-"Sen söyleseydin daha iyi olurdu." Afallamıştı.
-"Neyi?"
-"Öleceğimiii!" Biraz yüksek sesle söylemiş olabilirim.
Kaskatı kesilen vücudu her ne kadar beni korkutsa da yaptığımın şaka olduğunu anlamasını bekledim.
-"Kes şunu Yağmur." Neden şu anda dişlerinin arasından konuşuyordu?
-"Şakayd-"
-"Komik değildi ama." Bastıra bastıra söylemişti.
-"Neyim olduğunu söyle artık o zaman." Artık ben de dişlerimin arasından konuşuyordum.
Arkasını dönüp gideceği sırada koluna yapıştım.
Birazcık hızlı ve sert yapışmış olabilirim.
Önce yüzüme sonra elime baktı.
-"Hayır."dedi.
-"Son kez söylüyorum bidaha söylemeyeceğim." Gözlerini sabır çekercesine yaklaşık dört saniye kapattı. Açtığında içinden alev püskürdüğüne yemin edebilirim.
Tekrardan, "Hayır." dedi. Eee bende de bir sabır var yani. Aniden arkamı döndüm ve koşarak evden çıktım. Nereye gidiyordum? Tabii ki de hastaneye. Umursamayacağım bir şey bile olsa inat ettimmi bulurum onu.
Arkamdan gelen adım sesleri, üzerimdeki pijamalar ve yağmurlu hava asla umrumda değildi. Benden daha hızlı koştuğunu biliyordum ama Mert ile uğraşmak çok hoşuma gidiyordu. Ayağımım taşa takılmasıyla yoldan geçen ultra yakışıklı birinin üzerine düşmem bir oldu. Sahi Mert hâlâ arkamda mıydı?
Neden kendimi rezil etmekte üstüme yoktu ki? Neyse daha önemli sorunlarım  var şu an. Adam altta ben üstte donup kalmıştık. Beni ilk defa gören adam üzerimdeki pjamaya kolumdan beni çekiştiren Mert'e ve arkasındaki sevgilisi olduğunu düşündüğüm kıza bakıp ağlayacak gibi oluyordu. Mert kalkmayacağımı anladığında belimden tutup tek seferde beni kucağına aldı. Hâlâ hareket etmiyordum. Beni çuval gibi sırtlayıp omzuna aldıktan sonra adama elini uzattı ve onu da yerden kaldırdı. Adama,
-"Kusura bakmayın, gerçekten çok özür dileriz."gibi şeyler gevelerken ben kıpırdamadan kollarımı aşağı sarkıtmış onları dinliyordum. Yazık adamcağız da arkasındaki kızı gösterip,
-"Daha dikkatli olursanız... "
Mert beni sarsıp adama,
-"Zaten o da özür diliyordu kusura bakmayın." dedikten sonra arkasını döndü. Onun arkasını dönmesi benim adama dönmem demek oluyordu. Ben şu an kendimi kuma kafa sokan deve kuşları gibi hissetsem de dışarıdan hiç öyle kolay olmadığını farkındaydım. Mert yürümeye başladığında tepinerek omzundan inmeye çalıştım.
-"Bu sefer o kadar kolay değil küçük hanım."
-"Bıraksana benii."
Neresi denk gelirse orasına vurmam dışında bir problem yoktu.
-"Tepinmeye devam edersen kollarını da tutmak zorunda kalacağım." Tekmelerimden biri bacak arasına geldi.
Acı içinde yere eğildiğinde benim halen daha üzerinde olduğumu unutmuştu sanırım. Sırtından kalçamın üzerine sertçe düştüğümde bana attığı bakışlar altında eziliyordum. Bir an gülecek gibi olsa da kendini hemen toparladı. Elini uzatıp beni kaldırdı. Yağmurdan ıslanan saçlarım yüzüme yapışıyordu. Elini uzatıp saçlarımı kulağımın arkasına attı.
-"Bu kadar yaramazlık yeter küçük hanım." Bileğimden tutup eve götürüyordu. Daha doğrusu sürütlüyordu. Durdum ve,
-"Mert"
-"Efendim Yağmur."
-"Sıktı artık söyle lütfen. "
-"Evde konuşuruz."
-"Ben burda konuşmak istiyorum."
-"Bende evde konuşacağız diyorum."
-"Of Mert"
Durup sıkıntıyla yüzüme baktı.
-"Akciğer kanseri... "
-"N- ne akciğer kanseri?"
-"Hastalığın." 
Bir hastalığa yakalanmak o kadar kötü müydü yaa.
-"Tamam." dediğimde umursamadığım için çıldıracak gibi olsa da burnundan verdiği üç hızlı ve sesli nefes onu sakinleştirmişti sanırım.
-"Ciddiyim."
-"Tamam."
-"Hastasın Yağmur.
-"Olsun dünyanın sonu deği-" diyeceğim sırada sözümü bıçak gibi kesti.
-"O lafın devamını getirme!"
-"Tamam." Kafasını eğip ağzı yarım açık bana baktı.
-"Ne, neden öyle bakıyorsun?"
-"Yürü Yağmur." deyip tekrar koluma yapıştı. Asansörü çıkarken ikimizde ayaklarımıza bakıyorduk. Ne alaka bilmiyorum ama ailesinden azar işitirken halının desenini inceleyen küçük çocuklar gibiydik.
-"O kadar mı kötü?"
-"O kadar kötü... "

Sessiz GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin