8. bölüm

44 6 0
                                    

Ayça'nın sesini duyuyordum fakat başımın ağrısından kafamı kaldıramıyordum. Gözlerimi araladığımda Ayça bana bakıyordu. Güneşin rahatsız edici derecede fazla olması normal miydi? Yataktan kalktım. Ayça ile beraber mutfağa girdik. Öğlen olmuştu. Mert'e dönüp günaydın dedim. Öğlen de gün ayabilirdi bence. Bana ayırdıkları poğaça ve peyniri masaya koydum. Yirmi saniye içerisinde bitirdim. Mert'in telefonu çalıyordu. Telefon masanın yanında, elimin hemen altındaydı. Nisa arıyordu.
Mert'e döndüm.
-"Sesi dışarı ver." dedi. Neden almıyordu ki? Dediğini yaptığımda bir kadın sesi ,
-"Mert bilgi almak istediğin hastalardan birisi uyandı."
-"Hangisi uyandı?"
-"Adı Abdullah olan." Pis herifin uyanması değilde Nisa'ın bunu Mert'e söylemesi dikkatimi çekmişti. Sanırım Nisa, Kaan ve pis herifin kaldığı hastanede çalışıyordu. Eğer ajanlık yapıyor olsaydı etrafımızda görürdüm. Mert önce bana sonra Ayça'ya baktı.
-"Tamam on beş dakikaya oradayım." dedi. Benim gelip gelmek istemediğimi sormamıştı bile.
-"Hazırlanın." dediğinde ona şaşkınlıkla bakıyordum.
-"Ben gelmek istemiyorum."
-"Burası güvenli değil."
-"Oradan daha güvenli."
-"Yanında ben ve adamlarım olacak." Korkma demeye çalışıyordu. Ama kusura bakmasındı çünkü o kadar dayağı babasından yiyen o değildi. Korkmamak mümkün değildi. Elini omzuma koydu ve  kalkmam için destek oldu. Gitmek istemesem de beni burada bırakmayacağını bildiğim için kalkmıştım.

Yirmi dakika sonra.

İkisi de ayrı ayrı odalarda oldukları için on dakikada bir yer değiştiriyorduk. Yanımıza Nisa olduğunu tahmin ettiğim o kadın geldi. Mert ile asla göz göze gelmeden bana pis herif ve Kaan hakkında bilgi verdi ve uzaklaştı. İyide bunların bi ilişkisi yokmuydu? Neyse konumuz şu anda bu değil.
Pis herif benimle konuşmak istediğini söyledi. Yanımda Mert de olduğu sürece sıkıntı yok tu ama tek başıma asla onunla aynı ortamda durmazdım. Mert ile birlikte odaya ilerledik. Kapıyı açtım. İçeriye bir adım attım. Durdum. Mert önüme geçti ve onu takip etmem için kafasını salladı. Mert'e güvenerek içeri girdiğimde tam Mert'in yanında durdum.
Pis herif nerden geldiğini bilmediğim cesaretle konuşmaya başladı,
-"Bir kişilik refakatçi istemiştim. Malum amca baba yarısıdır."
-"Saçmalama da ne diyeceksen de." dedim.
-"Sana bir sürprizim var."
-"Söyle."
-"Sana bir masal anlatacağım. Çok ama çok güzel bir masal." dedi bir yandan da pis pis sırıtıyordu. Anlatmaya başladı,
-"Şimdii çook ama çook eski zamanlarda iki kardeş varmıış. Bu iki kardeşten birisinin adı Kaan diğerinin adı Apo'ymuş. Bu iki kardeş çok iyi anlaşırlarmış. Bir gün Apo bir kadına aşık olmuş. Kadın çok güzelmiş. Bir gazinoda tanılmışlar. "
Babam ve annem de kumarhanede tanışmışlardı. Pis herifin gözlerinin içi parıldıyordu. Demek ki şerefsizler de aşık olabiliyormuş. Her neyse. Konuşmaya devam etti.
-"Bunlar baya baya konuşmaya başlamışlar artık bu işin bi adı olması lazımmış. Tam evlenecekleri gün Apo'nun kardeşi Kaan onlara bir sürpriz yapmak istemiş." Gözlerinde hiçbir ifade yoktu. Beş saniye durduktan sonra tekrar konuştu, "Apo'nun sevgilisi aynı zamanda Kaan'ın da sevgilisiymiş." Dediğinde zorlukla yutkundum. Annem asla böyle bir şey yapmazdı. Ya da ben annemi yeterince tanımıyordum. "Herkes şaşkınlıkla düğünü terk ederken. İki kardeş ve kadın sesini çıkartmamış. Kadının ailesi Kaan'ı damat olarak biliyorlarmış. Bu yüzden de Kaan ve Nur evlenmek zorunda kalmış fakat Nur'un karnında bir de bebek varmış." O bebek bendim. " Bebeğin babası Apo iken Kaan bakmış bebeğe. Bu nedenle de bebek Kaan'a baba demiş." Benim babam pis herif olamazdı değilmi. Dengemi kaybedeceğim sırada Mert'in güçlü kolları destek oldu bana.
-"Hayır yalan söylüyorsun."dediğimde küçük bir kahkaha attı.
-"İyi o zaman uyanınca Kaan'a sorarsın." Mert'in beni buradan çıkarması lazımdı. Daha fazla ayakta duramayacağımı anladığında belimden destek olarak dışarı çıkarttı. Pis herif arkamdan, "Görüşmek üzere güzel kızım. "diyordu. Bu sefer ağlamadım ama çok başım dönüyordu. Mert'in doktor diye bağırdığını duyuyordum ama tepki veremiyordum.

Hastaneden çıkmıştık. İkisinin de durumu umrumda değildi. Ölmeleri gerekiyordu. O geceki patlamada ikisinin de cesedinin çıkması gerekiyordu. Yanımda Ayça ve Mert yoktu. Sadece beni takip eden üç koruma vardı yanımda. Annem böyle bir şeyi nasıl yapardı? Babama ve amcama üzülmüyorum. Sadece anneme güvenip annemi severken onun da kötü birisi olduğunu öğrenmek canımı fena acıttı. İnsanlar parkta oturup tek başıma gecenin bu saatinde ne yaptığımı sorarcasına bakıyorlardı. Hiçbiri de umrumda değildi korumalar dan birisine döndüm, "Sigaranız varmı?" diye sordum. Olmadığını ama istersem alabileceklerini söylediler. Başımı hayır anlamında salladım. Boş boş oturup hayatımı sorgulamak ,ilerleyen zamanlarda çıldırmama neden olabilirdi. Telefonumun sesiyle elimi cebime attım. Mert mesaj atmıştı.

Nerdesin?
                       Aşağı sokaktaki parktayım.

Tamam geliyorum.

Telefonu kapatıp tekrar cebime attım.
Arkamdan gelen fren sesinin Mert'in arabasına ait olduğunu düşünerek arkamı döndüm. Arabadan indi yanıma geldi ve oturdu. Cebinden iki paket sigara çıkarttı, birisini bana uzattı diğerini cebine tekrar koydu. Bir sigara yaktım. Mert'e alması için uzattığımda kafasını hayır anlamında salladı. Paketi cebime koydum. Mert de konuşmaya başladı,
-"Nisa'nın kim olduğunu neden hiç sormadın"
-"Sevgilin değil mi?" Ufak bir kahkaha attı ve bana döndü.
-"Sevgilim-di"
-"Neden ayrıldınız." Beni ilgilendirmiyor  fakat madem konuyu o açmıştı ben de devam ettirirdim.
-"İstemedi çünkü beni." Dediğinde gözlerine hüzün yerleşmişti.
-"Benim ona değer vermediğimi ve onu sevmediğimi düşünüyormuş." İyi de bu çok saçma.
Ne diyeceğimi bilemedim. Neden yaptığımı bilmiyorum ama koluna dokunup ona sımsıkı sarıldım.
-"Onu hâlâ seviyor musun?" 
-"Bilmiyorum."
-"Resminiz hâlâ duruyor." Derin bir iç çekti.
-"Senin varmı sevgilin?"
Ufak bir kahkaha attım çünkü babam yani amcam yüzünden dışarı adımımı zor atıyordum bu şartlarda da sevgili işleri çok saçma olurdu.
-"Hayır tabii ki. Babam sandığım ikinci pis herif öğrenirse canımı almaktan beter eder."
-"Pis herif mi?"diyerek o da benim gibi kahkaha attı.
-"Doğru haklısın ama senin de vardır illaki hayallerin."
-"Elbette var da. İşte hayal." Mert zengin bir adamdı. Biz de fakir değildik ama Mert'inki ile karşılaştırınca baya eksik kalıyorduk.
-"Benim en büyük hayalim motor almaktı, şimdiye kadar hiç evlenmek gibi bir düşüncem olmadı."
-"Hangi motoru almak istersin?"
-"Yani daha önce Kawasaki H2r istiyordum ama şu an bilemiyorum." Şu an da da onu istiyordum ama para konusu yüzünden söyleyemiyordum.
-"Hımm güzel tercih."
-"Sen de mi seviyorsun?" diye sordum heyecanla.
-"Hayır ben arabaları severim." Kafamı anladığımı belli etmek için salladım. Konu nereden nereye gelmişti.
-"Ayça nerede yine?"
-"Söylemedi."
-"Nasıl söylemedi?" Bana kısa bir bakış attı. Ayça ona yerini söylemişti ama Mert bana söylemek istemiyordu. Büyük ihtimalle hastaneye gitmişlerdi.
-"Üzülmem merek etme." dedim ve gülümsedim. O da bana buruk bir gülümseme sundu ve tekrar önüne döndü. Saat gecenin ikisiydi. İkimizde hiç konuşmadan on dakika boyunca oturduk. Korumalar dan birisi Mert'in kulağına birşeyler fısıldadı. Mert bana döndü, "Kaan da uyanmış." dedi.
-"Uyansıın." dedim umursamamaya çalışarak. Ama Mert anlamış olacakki sıkıntılı bir nefes verdi.
-"Eğer hakkında bir şey anlatırsa hiç iyi şeyler olmaz."
-"Dokunmasaydı, kaçırmasaydı, dövmeseydi, bunca zaman yalan söylemeseydi. Benim suçum mu?"
-"Hayır haklısın ama herkes benimle aynı fikirde olmayabilir."
-"Olmasınlar."
-"Ciddiyim."
-"İyi." Gerçekten umursamaz gibi davranıyordum. Ayağa kalktık arabaya doğru ilerledik ama binmedik.
-"Neden binmiyoruz?"
Cevap vermedi.
-"Sana soruyorum Mert." Ayça'nın sesini duydum. Arkamı döndüğümde Ayça elinde kocaman bir pastayla gülümseyerek bana bakıyordu. Omuzlarım düştü ve gülmeye başladım. Ayça pastayı tam önümde tuttu.
-"Biraz geç oldu ama... Doğum günün kutlu olsun. "
-"Çok teşekkür ederim. Neden zahmet ettiniz. Hiç gerek yoktu. " Mert ve Ayça mumları söndürmemi bekliyorlardı. Mumları üflediğimde patlama sesi geldi. Mert arkamda konfeti patlatmıştı. Gülerek ona baktım. O da bana güldü ve alnıma güçlü bir öpücük bıraktı. Ayça da pastayı arabanın üzerine bırakıp bana sarıldı. İlk defa doğum günüm kutlanıyordu. Mert telefonunu çıkarttı ve üçümüzü kadraja alacak şekilde kocaman gülümseyip fotoğraf çekti. İkisine de dönüp sarıldım. Parkta rastgele bir yere oturup pasta yemiştik ve Mert'in en sevdiği kokteyl olan Blue Hawaii yi de bitirip eve geçmiştik.

Sessiz GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin