6. bölüm

23 5 0
                                    

Boynum çok ağrıyordu. Çok üşüyordum. Sanki kışın ortasındaydım da üzerimde hiçbir şeyim yoktu. Gözlerim açılmayacak kadar çok ağrıyordu. Ellerimde ve ayaklarımda hissettiğim acı da neydi? Gözlerimi açtım. Tam karşımda bir masa vardı. Masanın karşısında da babam. Ben bir sandalyede bağlı bir şekilde oturuyordum. Elim ayağım bağlı, ağzım bantlıydı. Babam sandalyeyi geriye itekledi, ayağa kalktı ve bana doğru yaklaştı. Elini kaldırdığında refleks olarak kendimi geriye çektim ve gözlerimi kapattım. Ağzımdaki bant açıldığında gözlerimi de açmıştım. En son Ayça ile beraber Mert'i bekliyorduk.
-"Günaydın babacığım." dedi gülerek. Karşımda bir de laptop vardı. Ekranda da Mert. Arabada ve gözlerini hiç ayırmadan beni izliyordu. Babam elini omzuma koydu ve sıkmaya başladı. Canım acısada sesimi çıkartmıyordum. Ayça. Ayça yoktu. Ve Mert ayça yerine neden beni izliyordu. Mert'e döndüm ve, -"Ayça nerede?" dedim.
Yüzünde buruk bir tebessüm oluştu.
Kapı açıldı ve içeriye o adam girdi. Elinde pasta vardı. Tam karşımda durdu ve pastayı masaya bıraktı.
-"İyi ki doğdun güzellik."dedi o iğrenç sesi ile. Tekrar Mert'e döndüm. Gözlerinden ateş çıkıyordu. Elinde olsa kolunu ekrandan geçirip ikisini de öldürecekti. Sağ tarafına döndü, "Daha hızlı, acele et!" Diye bağırdı. Yerimi nereden biliyordu? Mert beni kurtarmaya mı geliyordu? İlk defa gerçek bir ağabeyim olduğunu düşündüm. Ama o benim gözlerime bakmakta neden bu kadar zorlanıyordu. Babam konuşmaya başladı,
-"Bil bakalım sana doğum günü hediyesi olarak ne aldıım." dedi ve masaya bir kutu bıraktı. Elim kolum bağlı olduğu için o pislik herif açmıştı kutuyu. İçerisinden küçük bir şırınga çıktı. Tekrar konuşmaya başladı, "Amaa asıl hediyeyi Mert ağabeyciğin aldı."
Mert'e çevirdim bakışlarımı. Soru sorar gibi bakıyordum. Ama o ısrarla bana bakmıyordu.
Dakikalar sonra ilk defa konuşmuştum.
-"Söyle" dedim.
-"A aaa ben şimdi sürprizi bozmayayım ağabeyciğin söylesin." dedi. Pis pis sırıtıyordu.
-"Öf ben çok sıkıldım söylüyorum sürprizii."dedi adını bilmediğim pislik herif. Ne söyleyecekse Mert'in asla hoşuna girmeyen bir şeydi.
Ben gözlerimi Mert'in gözlerinden çekmiyordum, o da tam tersi asla benim gözlerime bakmıyordu. Pislik herif lakabını taktığım adam konuşmaya başladı, "Senin bu çok sevdiğin, güvenip evinde kaldığın kahramanın var ya, heh işte o az önce Ayça İçin seni sattı" dedi. Keşke demeseydi. Suç bendeydi. Ona asla kızmamıştım. Çünkü beni bir kaç gündür tanıyordu. O ise öz kardeşiydi. Suç yine bendeydi çünkü ben onun beni kurtaracağını düşünüp kendi kendime umut vermiştim. Yine suç bendeydi. Mert'e gülümsedim çünkü onun gerçekten bir suçu yoktu.
-"Doğru olanı yapmışsın ,Ayça'yı sakın bırakma." Gözlerimden bir damla yaş düştü. O pislik herif göz yaşımı silmek için elini uzattığında kafamı geriye doğru attım, "Bana sakın dokunma!" diye gürlediğimde babam ve o pislik herif güçlü bir kahkaha attı.
-"Sana yapacaklarımız arasında sadece dokunmam için yalvaracaksın." dedi. Bakışlarımı Mert'e çevirdim. Bana acıyarak bakıyordu. Ama gözlerinde anlayamadığım bir ifade daha vardı. Başını yavaşca aşağı yukarı salladı. Seni kurtarıcağım diyordu sanki gözleri. Kafamı yana yatırıp ona soru sorar gibi baktım. Yine kendime ümit vermek istemiyordum. Ama emindim. Gözlerinin bana birşeyler anlatmaya çalıştığından emindim.
-"Şimdii sırada benim hediyem var dostlaaar."dedi babam. Kutuyu eline aldı,  bana ve pislik herife baktı. Sırıtmaya başladı.
-"Bu senden çok Apo'nun hediyesi gibi görünüyor." Pislik herifin adının  Abdullah olduğunu öğrenmem hiçbir işe yaramıyordu ama belki Mert'in işine yarardı. Kutudan çıkarttığı makası pislik herife uzattı. Pislik herif bana doğru yaklaştı ve üzerimdeki kumaşı deldi. Makasın metal kısmı buz gibiydi. Yada korkudan öyle hissediyordum. Makas aşağıya doğru inmeye başladı. Elbisem de açılan kesikten tenim görünüyordu.
Mert'in gür ve sert sesini duydum.
-"SAKIN, AKLINDAN BİLE GEÇİRME YOKSA O MAKASLA SENİN KAFANI KESERİM" Ellerimi çaktırmadan çıkartma çalışıyordum. Gözlerimden süzülen yaşlar boynuma doğru ilerledi. Pislik herif Mert'e dönüp gür bir kahkaha attı, "Ne yaparsın anlamadım?" Boynumda soğuk metali hissettim. Ellerimi bu kadar sıkı bağlamalarının sebebi neydi. Beynim durmuştu. Delirmiştim sanki. Ben de onlar gibi kahkaha attığımda Mert dahil herkesin bakışları beni buldu. Ardından konuşmaya başladım, "Hadi bitir işimi. Öldür beni hadi." Bunu söylemiyorum da sanki yalvarıyordum. Mert'in ölmek için yalvartma cümlesini yeni anlamıştım. Yüzüne sert bir şekilde tükürdüm. Babam olacak ikinci pislik herifin kaşları çatıldı. Yüzüme hızla attığı tokat bile canımı yakmıyordu. Kafamı kaldırdım ve Mert'e baktım.
-"Ayça'yı bul." dedim. Pislik herif mumlardan birini aldı ve omzumda söndürdü. Boğazımdan acı dolu bir ses çıkarttığımda Mert gözlerini yumdu. Kaydı kapatmaları lazımdı. Mert'in bunları görmemesi lazımdı. Onunda benimle birlikte acı çektiğini hissediyordum.
-"KAPAT ŞU KAMERAYI" Diye gürlediğimde makas boynumdan çekildi ve tekrar elbiseme değdi.
-"Aaaa olurmu hiç öyle şey. Bizim aldığımız zevki ona da tattırmamız lazım. "  
-"Aldığın zevkin a......."
Makas aşaşıya doğru ilerlemeye devam etti. O pisliğin kirli ellerini tenimde hissettiğimde ağlamaya başladım.
-"Ne dedin Mert'cim, tam duyamadımda."
Mert kıpkırmızı olmuştu ,sinirden gerilen çenesini görebiliyordum. Tenimde gezinen eller durdu. Çenemi tuttu ve yanağıma dudaklarını bastırdı. Ellerimi gevşetmeyi başarmıştım. Az kaldığına inanıyordum. Kafamı hızla iki yana salladım. Çenemi daha da çok sıktı. Makası masanın üzerine koydu. Babam gülerek odadan çıktı. Kapıyı da üzerinden kilitledi. Pislik herif kutudan çıkarttığı şırıngayı eline aldığı sırada ellerim çözülmüştü. Şırınga yere düştü. Onu almak için eğildiği sırada makası hızla elime aldım. Güçlü bir şekilde karnına sapladım. Makası çekip tekrar farklı bir yerine sapladığımda boğazından acılı sesler çıkarttı. Mert'e döndüm bana şaşkınlıkla bakıyordu. Az önce bir adamı mı yaralamıştım. Kapının arkasına geçtim babamın içeriye gelmesini bekledim. Kapı üç defa tıklatıldı. Ses alamayınca, "Apo giriyorum bittimi işin?" diye sordu. Yine ses alamayınca kapının kilidini açtı. Makası elimde sımsıkı tutuyordum. Korkmuyordum. Aksine kendimi ilk defa bu kadar acımasız ve cesur hissetmiştim. Kapı açıldı. İçeri bir adım attığı sırada makası tam kalbine sapladım. Durdu. Bana baktı. Kaşları çatıldı. Dizlerinin üzerine çöktüğünde ağzından kanlar akıyordu. Yüzünü yerle buluşturduğu sırada kan olmuş ellerime baktım. İlk defa hem kendimden hem de tüm dünyadan nefret ediyordum. Gözlerim karardı şimdi değildi şimdi olamazdı. Koşar adımlarla dışarı attım kendimi. Benzin bulmam lazımdı, acilen benzin bidonu bulmalıydım. Üzerinde depo yazan odanın kapısını açtım. Kaşlarım çatıldı burada benzin yoktu. Başka bir odaya girdim ama burası oda değildi mutfaktı. Doğal gaz borusuna ilerledim elime aldığım bıçakla doğal gaz borusunu deldim. Mikro dalgayı açtım içerisine metal parça koyarak kapattım ve evden uzaklaştım. Evin otuz adım kadar ilerisinde durdum olacakları izlemeye başladım. Aniden siren sesleri gelmeye başladı. Arkama bakmadan koşmaya başladım. Sonuçta ben artık bir katildim. Nerede olduğumu bilmiyordum. Ama tam karşımda ormanlık alan vardı. Orman fazla büyük değildi diğer ucunu görebiliyordum. Daha hızlı koşmaya başladım. Yırtık elbisem umrumda bile değildi. Orman'dan çıktığımda büyük bir patlama sesi geldi. Az önce yaptığım eylemin bir parçasıydı. Orman'dan çıktığımda karşıma otoban çıkmıştı. Ellerimi gelen araba için kaldırdığımda durdu ve arabadan indi. Üzerime yürümeye başladı.
-"Merhaba güzelim, ne yapıyosun gecenin bu saatinde?" Sinir krizi geçirmeme az kalmıştı. Yerden aldığım kocaman taşı adamın kafasına geçirdim.
-"Bİ BİTMEDİNİZ LAN, HER YERDESİNİZ HER YERDEE. YETER ARTIK BIRAKIN BİZİ . NE YAPTIK LAN BİZ SİZE?"diye haykırmaya başladım adam yaşıyordu. Telefonunu aldım ve ambulansı arayıp yanına bıraktım. Arabaya binip çalıştırdım. Gaza yüklendiğimde öfkeden deliye dönmüştüm. Sahiden ne istiyorlardı bizden ya. Kendi kendime konulacak kadar delirmiştim. Delirtmişlerdi beni. Elimi şarkı açmak için uzattım. Yan koltuktaki sigaralardan birini elime aldım. Rastgele bir şarkı açtım. Çalan şarkıya eşlik ettim. Sesi fulledim. Çalan şarkı Pera'dan Vazgeçtim di. Aslında bu şarkıyı Sezen Aksu söylüyordu. Ama ben Pera'yı daha çok seviyordum. Sigarayı yaktım. Kanlı olan ellerim titremeye başlamıştı. Üşüyordum. Ama buna rağmen camları açtım. Önüme çıkan siyah araba bana nereden tanıdık geliyordu bilmiyorum. Önüme kırdı. Kornaya yüklendim. Arabanın kapısı açıldı ve içeriden Mert indi. Elimi kornadan çektim bana doğru ilerledi arabadan indim ve Mert'e sımsıkı sarıldım. Ellerimdeki kan lekeleri beyaz gömleğine bulaştı.
-"Geç kaldın." diye fısıldadım kulağına.
Geç kalmıştı, çok geç kalmıştı hem de.
-"Ayça iyimi?"
-"Evet... Sen iyi misin?"
Mert'e kocaman gülümsedim. Çok iyiydim. Çünkü artık hayallerimi çalan adam yaşamıyordu. Çünkü artık hayatımı mahveden adam nefes almıyordu. Çünkü artık çoğu kadının üzerinde pis eller gezmeyecekti. Çünkü onlar ölmüştü. Onları ben öldürmüştüm. Ellerime beş saniye kadar baktım. Başım dönmüştü. Şu an tam sırasıydı. Kendimi sıkmadım. Mert'in kollarına bıraktım kendimi. Sanki bu anı bekliyormuş gibi beni tuttu ve tek seferde kaldırdı. Arabanın kapı açılma sesi geldi. Sırtımı koltuk olduğunu düşündüğüm yere yasladı. Kapım kapandı. Mert'in olduğunu düşündüğüm kapı da kapandı. Artık tarçın kokusunu içime çekebilirim. Tüm ciğerlerime tarçın kokusu doldurdum. Artık kabus bitmişti. Artık kötü rüyalar görmeyecektim. Gülümsedim. Üzerime örtülen şey de tarçın kokuyordu. Uykunun kollarına sığındım. Yanımda Mert varken bana zarar gelmezdi değilmi? Kulağımın yanında bir nefes hissettim. Nefes konuştu, "Özür dilerim ağabeyciğim" dedi nefes...

Sessiz GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin