'thirteen: scent of you.

60 10 7
                                    

"Bu hasarı nasıl karşılayacaksın? Çalınanları bile ödeyemiyorsun maaşınla, her şeyi nasıl ödeyebilirsin? Çıkar ceketini, kovuldun." Kafasını yerden kaldırmadan ceketini çıkarıp patronuna teslim etti. Kuzeninin zararı işten kovulması sağlamıştı. Oysa patronuna borcu bitene kadar maaş almamayı teklif etmişti. Elinden bir şey gelmiyordu ne yazık ki. Ama sorun değildi, başka yarı zamanlı işi de vardı, bir süre idare edebilirdi. 

İş saati yerine boş vakti olduğu için vakit geçirmeyi sevdiği bir mekana girdi. Siparişini verip cam tarafındaki masaya oturdu. Karşı duvardaki televizyonda açık olan haberleri izlemeye başladığında mekandaki yemek kokusuyla karnının daha da acıktığını hissediyordu. 1-2 haber sonra gördüğü haberle oturduğu yerden ayaklandı. 

"Sevgilisini öldüren adam tutuklanırken kadının cenazesi de ailesine teslim edildi. Kadını sekiz yerinden bıçaklayıp çöpe atarken yakalanan sevgili katilinin duruşması yarın yapılacak." 

Annesinin resmi televizyondan kaybolurken başka haberlere geçilmişti. Telefonunu çıkarıp annesinin numarasını tuşladı. Açılmayan telefonla kaşları çatılırken mekandan çıktı. Annesinin akrabalarının telefon numarasını bilmiyordu ancak teyzesinin evi yakınlardaydı. Oraya gelmiş olabilirlerdi. 

Hızla sokaktan ayrıldığında başı ağrımaya başlamıştı. Ne düşünmesi lazımdı bilmiyordu, ya da gittiğinde ne yapacaktı? Annesi onu sokağa atıp erkeklerle vakit geçirdiği için ölmüştü zaten, hak etmemiş miydi? Çocuğunu sokağa atan birinin ölümüne üzülecek miydi? Sevinecek miydi?

Kendisini teyzesinin evinin kapısında bulduğunda sertçe kapıya vurdu. Burada istenmeyecekti. Kapıyı teyzesi açınca "Annem nerede?" diye sordu, nefes nefese. "Senin annen olduğu şimdi mi aklına geldi? O tabuttayken sen nerede eğleniyordun da bu kadar geç haberin oldu? Yok burada senin annen. Yıllar önce ayrıldınız siz." Kapı yüzüne kapanacakken itip tekrar açılmasını sağladı. "Ben mi ayrıldım?" diye sorduğunda cevap alamadı. 

"Beni sokağa atıp gecesini gece eden kadını mı savunuyorsun bana? Onu asla affetmem, ne onu ne sizi. Ama insanlık yapıp son bir kez görmeye geldim." Teyzesini kenara itip eve girdiğinde büyükannesinin ağladığını gördü. Kimseye üzülüp acımıyordu, en acınası kendisi ve annesiydi. Hatta, artık kendisi de değildi, sadece annesiydi.

"Gömecek misiniz, yakacak mısınız?" diye sordu ortaya. Cevap gelmeyince "Yakın." dedi. "Yakın da günahlarından azıcık arınsın."

Evden, mahalleden, caddeden ayrılıp iş yerine geldiğinde şimdi ne yapacağını düşünüyordu. Telefonunun arkasındaki babasıyla olan resmine göz attı ve personel odasına girdi. Ceketini çıkarıp önlüğünü giyerken kafası öne eğikti. Garsonluk yapıyordu burada, personel odasındaki dolabının büyük olmasından faydalanıp bazı özel eşyalarını da burada tutuyordu, bazen uyuyordu. 

Dolabını açıp ceketini koyacakken kendisinin olmayan bir şey fark etti. Siyah kartı eline aldığında kurt resmini de gördü. Resim demek yanlış olurdu, elle çizilmişti. Kurdun yanındaki "I'm RIGHT HERE." yazısını okuyunca arkasını çevirip adrese baktı. Kurt hep en sevdiği hayvan olmuştu, savaşçılığı simgelerdi bir kere. 

Kimden, nasıl, ne zaman geldiğini bilmediği bu kartın hayatını değiştireceğini tahmin ediyordu Jo. 

Zaten bu hayatı değiştirmek için ne gerekiyorsa yapardı. 

Önlüğü geri çıkarıp ceketini giyerek sadece telefonunu, kartı ve biriktirdiği tüm parayı alıp oradan ayrıldı. 

Kokunu takip ediyorum.                                          I'm chasing scent of you.

boku no kokoro ga sakebunda ima.﹕&teamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin