'seventeen: lost or found.

74 11 52
                                    

"Biri daha geliyor." dedi ev sahibi gibi davrananlardan kısası. Jo kafasını diğerlerinde de olduğu gibi kaldırmazken son gelen Fuma merakla yeni gelene bakınıyordu. Taksiden inen genç etrafına bakınınca ortalarındaki varilin içindeki ateşi fark etmişti. Yanlarına vardığında Taki -Yixiang, Jo, K ve Fuma'ya yaptığı gibi- "Hoş geldin. Ben Taki, sen de Yuma olmalısın." dedi. 

Yixiang ilk, hatta bayağı erken gelen olarak Taki'yi az çok çözmüştü ancak Yuma gözlerini kocaman açmış adını nasıl bildiğini anlamaya çalışıyordu. Maki araya girip "Hoş geldin Yuma. Ben de Maki. Diğerlerinin yanına oturabilirsin. Birkaç kişiyi daha bekliyoruz." dediğinde Yuma biraz daha rahatlamış, K'in yanındaki boş sandalyeye oturmuştu. 

Ortamda sessizlik hakimken Jo kafasını yerden kaldırıp ilk defa konuştu. "Burada ne işimiz var?" Maki gülümseyerek ona döndü, gamzeli gülüşü alevden yansıyan ışıkla bile oldukça ilgi çekiciydi. "Herkes geldiğinde açıklayacağım, tek tek anlatmak zahmet verir. Ama merak etmeyin ve kaynaşmaya bakın, iyi niyetliyiz gerçekten."

Maki ve Taki kendi aralarında konuşurlarken Yixiang "Yarım saat kaldı. Gece yarısı olunca gideceğimizi söylemiştiniz." diye laf attı. Telefonundan saate bakan K de onayladı onu. 

"Heeey!" Hepsi bağırışa döndüğünde el sallayıp zıplayarak geleni fark ettiler. 

"Hepimize kıyasla enerji sıçıyor."

Fuma oralı olmadan konuşunca Maki Fuma'ya döndü. "Seni de enerjik yapacağım Fuma." Fuma kafasını sallayınca enerjik olan da yanlarına varmıştı. Taki bu sefer "Hoş geldin Euijoo! Ben Taki, memnun oldum." dediğinde adını öğrenmiş oldular. "Seni tanıyorum elbette Taki. Maki'yi de..." Göz gezdirmişti diğerlerinin üstünde, tanıdık birini görünce "Woah!" diyerek önüne geçti. 

"Seni de tanıyorum! İyi anlaşalım." 

Yuma "Beni, nereden?" diye sorduğunda "Azıcık sosyal medya kullanan biri bile elbette ki seni tanır. Benimse birazcık yüksek takipçili hesabım var da." diye cevapladı. Detay vermemişti henüz. Yuma hafif utanarak teşekkür ettiğinde Euijoo, Yixiang'ın yanındaki boş yere oturdu. "Başka birini bekliyor muyuz? Son beş dakika."

Yuma'nın dediğinin üstüne saati kontrol eden Maki "Gelecektir..." dedi. Bu kadar gecikmesini beklemiyordu. Beş dakikalar birbirini kovalarken gece yarısını on geçiyordu. Maki diğerlerine baktığında yavaş yavaş konuşmaya başladıklarını; Euijoo, Yuma ve Taki'nin ortamı neşelendirmede başarılı olduklarını gördü. Şu ana kadar doğru gidiyordu, eğer gelmezse işler sarpa sarardı. 

Taki yanına gelip "Hadi gidelim. Eğer düzeltemezsek ben onun yerini devralabilirim." diye fısıldadı. Kafasını sallayıp bekleyenlere yaklaştı. "Gidelim. Geleceğini sanmıyorum." 

Çantası olanlar çantalarını da alıp ayaklandıklarında ikişer sırayla yürümelerini, aksi takdirde ormanda kaybolacaklarını ve kurtların saldıracağını belirtti. Hızlıca ikişerli sıra olunurken sıranın sonuna Taki, başına da Maki geçti. Ormanın içine girecekleri sırada arkada, Taki'nin önünde olan Yixiang "Orada biri var." diyerek dikkati işaret ettiği yere çekti. 

Ormanın kenarından birisi sendeleyerek onlara ulaşmaya çalışıyordu. Maki "Harua bu." diyerek Harua'ya koştuğunda diğerleri de onu takip etti. Harua artık boşalan dizleriyle yere çöktü. Maki Harua'nın yaralı olduğunu fark edip "Taki, yaralı." dedi. Taki sırt çantasından eşyaları çıkarırken Maki Harua'nın kafasını koyması için Euijoo'nun verdiği çantayı kullandı. 

Elinden geldiği kadar yaralarını kontrol ettikten sonra "Buraya kadar yürüdün mü?" diye sordu Maki. Harua kafasını sallayıp "Tedavi etmeyin, kurtlara yem olayım." diye mırıldandığında Taki güldü.

"Kimseyi kurtlara yem etmeyeceğiz."

Maki Harua'nın yürüyemeyeceğini anlayıp etrafına bakındı, taşımalarına yardımcı olacak bir şeyler arıyordu. Bulamayınca "Bir fikriniz var mı?" diye sordu. K öne çıkıp "Sırtımda taşıyabilirim, hafif birine benziyor." dedi. "Yolumuz oldukça uzun." diye karşı çıktı ona Taki. Bu sefer Fuma "Sırayla taşıyabiliriz." dedi. 

Sonuç olarak K'in sırtında Harua, Maki ile beraber önden ilerlerlerken diğerleri de yine ikişerli sıralanmış peşlerinden takip ediyorlardı. Kurtların ulumaları bazılarını korkutuyor, bazılarını da meraklandırıyordu. Jo kafasını kaldırıp dolunaya baktı, sonra da arasında olduğu insanlara ve içinde yürüdüğü ormana. Burada neler olduğunu anlayamıyordu. Öte yandan anlamak için uğraşmayan Yixiang ve neler olduğunu az çok bilen Euijoo da dolunayın güzelliğine kapılmışlardı.

Yarım saatte bir Harua'yı taşıyanı değiştirmek için duruyorlardı. Başlayalı bir saat kadar olmuştu ki Maki, dolayısıyla arkasındakiler de durdular. "Telefonlar." diyerek elini uzattı. Toplayacaktı elbette; takip edilmek, ihbar edilmek, ifşa edilmek gibi türlü türlü şeyle uğraşmak istemiyordu. 

"Neden?" diye soran Euijoo'ya "Güvenlik." diye cevap verdi. Bu sırada Harua'yı taşıyan Fuma da oturmuş, dinleniyordu. Sırayla telefonlarını Maki'ye verdiklerinde Maki cebinden kendi telefonunu da çıkarıp ekledi, Taki'ninkini de istedi. Elinde dokuz telefonla onlardan biraz uzaklaşınca dikkatler Maki'ye kesilmişti. Maki ise önündeki kuyunun içine bıraktı telefonları. Sesin oldukça yankılı ve geç gelmesi derinliğini gösterirken Euijoo "Ne yapıyorsun!?" diye çıkıştı. Maki "İhtiyacınız yok. İnsanlar sadece düşmanınız olmak için varlar." diyerek sıranın başına geri döndüğünde söz söylemeye yüzleri olmadan yürümeye devam ettiler.

Çünkü, haklıydı.

Güneş kendini göstermeye başlamıştı ki hepsi de artık sürünerek ilerliyordu. Hızları düştüğü için Harua'yla aynı şekildelerdi, bu yüzden taşınmasına da gerek kalmamıştı. Zaten yeterince mahcup olmuştu Harua.

Sonunda düzlük bir yere çıktıklarında karşılarında bir bina vardı. Kocaman sayılmazdı ama oldukça büyüktü. Kendi evlerine kıyasla cennetti ayrıca. 

"Ormanın içine hangi aptal yaptırabilmiş bunu?" diye soran Yuma'ya "Ben." diye cevap verdi Maki. "Sen öğrenci değil misin?" sorusunu Jo sormuştu bu sefer. Maki ise gülümseyerek "Milyoner iki öğrenciyiz." dedi.

Kışkırtmada bir numaraydı.

Binanın kapısının önüne geldiklerinde Maki hepsini önünde toplayıp onlara döndü. 

"Hepiniz bunca zaman zor şeyler, berbat şeyler yaşadınız. Ben Maki ve destekçim Taki, sizin de yüzünüzün gülme vaktinin geldiğini düşünüyoruz. Bu komplekse girmek tercihim değil, arkadaşınız olacağız ama bizi tanrı gibi düşünebilirsiniz. Dünya'nın en mutlu insanı yapacağız sizi. Söz veriyorum, buradan ayrılmak istemeyeceksiniz. Zaten, ayrılamayacaksınız. Pencere ve balkon yok. Kapı ise otomatik kilitlenecek çelik bir kapı. Tek çıkış burası, açmanız imkansız. Gözünüzün korkmasını gerektirecek bir sorun yok. İçeride her şey var. Çok büyük sorununuz olursa bana söyleyebilirsiniz. Ve hayır, internet yok Euijoo."

Kaybolduk mu, yoksa bulunduk mu?                                         Are we lost or found? 

boku no kokoro ga sakebunda ima.﹕&teamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin