38. BÖLÜM: WAKE ME UP

462 33 184
                                    

!!!ŞARKI SADECE İLERİDEKİ BİR SAHNE İÇİN!!!

Katsuki'nin ağzından:

İzuku ile yemek yerken Sit-com izliyorduk. Yemeklerimiz bitince de izlemeye devam ettik. Fakat kısa süre sonra omzumdaki ağırlığa baktığımda İzuku'nun uyuya kaldığını gördüm. Dün akşam çok uyumadığı belli olduğu için biraz dinlendiğine seviniyordum.

Bir süre bu şekilde durduktan sonra bende yorgun olduğumu fark ettim. Malum gün içinde birkaç salak dövmek yorucu olabiliyordu.

İzuku'yu kucağıma alıp odama çıkardım ve yatağa yerleştirdim. Onu taşımaya alışmıştım artık. Benim için fazla hafifti zaten. (Katsuki birçok şey senin için hafif eminim ki.)

Yemekten önce üstünü değiştirmesi iyi olmuştu, uyurken daha önce de üstünü değiştirmiştim ama yine de rahatsız olmasını istemezdim. Sadece sargıları azalmış mı diye bakarken daha da arttığını gördüm. Sinirlerim bozulmuştu. Neden kendine bakmıyordu bu çocuk? Her gördüğümde daha çok yaralıydı ve artık cidden sinir bozucu olmaya başlamıştı.

Derin bir nefes verdim. Zaten yanağındaki yara bandı da ilgimi çekmişti ama sormamıştım. Sürekli soru sormamdan bıkmışsa şaşırmazdım.

Üstümü değiştirip bende yatağa girdim. İzuku'nun kâbus görmemesini umuyordum. Artık bu konuda bir şey yapmazsa ben zorlayacaktım onu.

Ona dönük şekilde uzandım ve gözlerimi kapattım.

••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

İzuku'nun ağzından:

Gözlerimi açtığımda nerede olduğumu hemen anlamıştım. Burası benim bilinç altımdaki kendi bulduğum yerdi. Sarı uzun çimenler, bulutlu ve hafif rüzgarlı hava, çimenlerin rüzgardaki hafif sesi ve toprak kokusu.

Özellikle buradayken her şeyi hatırlıyordum. Beni kontrole almaya çalışan pisliği, nasıl bana her şeyi unutturduğunu, anılarımın içinde dolanıp bana kabuslar gösterdiğini...

Fakat gerçek hayattaki İzuku iyi iş çıkarıyordu. Bir şeylerin ters gittiğini fark edip Aizawa-san'a anlatması iyi oldu. Ne kadar çok anlatırsa o kadar iyiydi, sonuçta gerçek hayattaki bana ne kadar unutturursa unuttursun diğerlerinin üzerinde bir kontrolü yoktu.

Beni kontrol etmeyi başarmazsa tabii. Bu her ne kadar kabul etmek istemesem de büyük bir olasılıktı. İzuku az da olsa intikam duygusuna sahipti ve ruh'un İzuku'yu isteme sebebi bundan ibaret değildi. İntikam duygusu sadece olması şart bir şeydi ve birçok insanda vardı zaten. Ama İzuku -ya da ben- bundan fazlasına sahipti. Beynini normal bir insandan daha fazla kullanıyordu. Analizleri, farklı düşünme yolları, bakış açısı, araştırmacı kişiliği... Bu ruhun istediği de buydu. Güçlü, kaslı bir vücut değil, müthiş bir zihin.

İzuku'nun çevresindeki insanlar da ruhun gözünde 'işe yarar' insanlardı. Kahramanlar, zengin insanlar, harika özgünlükler ve daha fazlası. İzuku'yu kontrole geçerse durdurulamaz olurdu.

Fakat atladığı bir şey vardı, İzuku'nun çevresi cidden işe yarar insanlardı. Hepsi İzuku'yu çok iyi tanıyorlardı ve herhangi bir tuhaflıkta bunu hemen fark edeceklerdi.

Özellikle... Katsuki. Ruhun Katsuki üzerindeki amacını anlamaya başlamıştım. Ve eğer İzuku Katsuki'den uzak durursa, ondan nefret ederse işi biterdi. Aksine onun yakınında olması gerekiyordu.

Çünkü Katsuki, intikam duygusu beslediği tek kişiydi. Ve eğer İzuku bu intikam duygusunu yenerse, daha da fazlası; asıl duygularını fark edip kabul etmeyi başarırsa, ruhun kontrolünden çıkabilecekti.

~ÇATI KATI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin