Önümde bir sürü sıcak yemek vardı. Etli, sebzeli, ve sıcak...
Çavuş çalışma masasına oturdu. Bense diğer masadaydım.
"Hepsi senin için." Dedi.
"Ama bir kişilik daha servis var. "
"Dedim ya Özge, hepsi senin için. "
Peki deyip yemeğe dadandım. İki gündür hayattaki bütün şansımı kullanıyordum sanırım. Sert ve duygusuz gözlerin ara ara bana dönmesi eşliğinde yemeğimi yedim. Bitince tabakları üst üste koyup çavuşa döndüm.
"Yemekhane ya da mutfak, neredeydi? "
Önündeki cihaza cevap verdi.
"Aslı, odama servisleri toplamaya gel. "
"Efendim ben götüreyim. "
"Müdür yarına kadar vakit verdi. "
Dondum. Kapı açıldı ve renkli kıyafetli orta yaşlı bir hanım boş tabakları topladı.
"Yarın göreve gideceğiz. Burada pek bir kimse kalmayacak. Sen de. "
Böyle olacağını biliyordum ama yine de şaşırmıştım.
"Peki kaçta gideceksiniz? "
"Gün doğumunda yola çıkmamız gerek. Sen de sabah çıkarsın. "
"Tamam." Dedim. Pencereden baktım. Bir kaç kişi dışarda şınav çekiyordu.
"Etrafı gezebilir miyim? " Dedim. Çavuş şüpheyle baktı.
"Yani bahçeyi? " Diye düzelttim. Başıyla onaylayınca odadan çıktım. Buradan nereye gidecektim? Nasıl gidecektim. Etraf orman görünüyordu. Eğer büyük bir orman ise sabah erkenden çıkar ve hiç durmadan ilerlersem şehre ulaşabilirim diye düşündüm.
Kapıda bekleyen polislerle kısa bir bakıştıkdan sonra çıktım. Karşımda otopark ve kamelyalar vardı. Sağa döndüm. Binaya baktım. Dört katlı oldukça korunaklı görünen büyük bir yerdi.
Etrafta parkur ve spor aletleri vardı. Eskiden askerleri, polisleri çok severdim. Öyle ki herhangi biri yanımdan geçse elim ayağım birbirine karışırdı. Şimdi ise bu hayat bana askerlerin bile kötü olabileceğini göstermişti. Güven duygusu neredeyse yok olmuştu.
Arka taraftan gelen seslere yöneldim. Görüş açıma ilk sabah uyandığımda gördüğüm ve isminin Salih olduğunu hatırladığım memur girdi. Beş kişi vardı. Hala şınav çekiyorlardı. Biraz izledim. Keşke onların yerinde olsaydım... Kötü olmayan Türk askerinin...
Binanın dibine oturup duvara yaslandım. İzlemek istiyordum. Bir süre sonra şınav çekmeyi bıraktılar. Ben otuz saymıştım ki uzun süredir çekiyorlardı zaten. Bazıları su içiyor bazıları dinleniyordu. Memur Salih kalkıp bir t-shirt giydi ve bana doğru gelmeye başladı. Etrafa baktım. Tek ben vardım. Yaklaşınca neşeyle konuştu.
"Nasıl oldun? "
Diğerleri de beni gördüğü için gerilmiştim.
"Şey, iyiyim. Dolaşmaya çıktım. "
"Gelmek ister misin? Isınıyoruz. "
Kendimi tutamayıp güldüm.
"Sizin ısınmanız bu mu? Ben on tane bile çekemiyorum. "
Güldü.
"İstersen yürüyelim şöyle. "
"Olur."
Kalkıp yürümeye başladık.
"Bu arada Salih ben. " Dedi elini uzatıp.
"Özge Mehir. " Dedim elini sıkıp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝔼𝕍𝕊𝕀̇ℤ (🅺🅰🅾🆂)
ActionTamamen kurgudur! ...... 𝙃𝙖𝙮𝙖𝙩ı𝙢ı𝙯ı 𝙮𝙤̈𝙣𝙚𝙩𝙢𝙚𝙠 𝙣𝙚 𝙠𝙖𝙙𝙖𝙧 𝙯𝙤𝙧 𝙤𝙡𝙖𝙗𝙞𝙡𝙞𝙧? ..... 𝙱𝚒𝚕𝚖𝚎𝚖 𝚔𝚊𝚌̧ı𝚗𝚌ı 𝚍𝚞̈𝚗𝚢𝚊 𝚜𝚊𝚟𝚊𝚜̧ı, 𝚊𝚛𝚝ı𝚔 𝚑𝚊𝚢𝚊𝚝ı 𝚢𝚊𝚜̧𝚊𝚗𝚖𝚊𝚣 𝚑𝚊̂𝚕𝚎 𝚐𝚎𝚝𝚒𝚛𝚖𝚒𝚜̧𝚝𝚒. 𝙰𝚌ı𝚢ı 𝚟...