•11• ÜÇ LİDER

4 0 0
                                    

   Neredeyse 5-6 saat süren uzun bir yolculuk yapmıştık. Araçlar çok hızlı ve kalabalık olduğu için tek anlayabildiğim doğuya doğru gittiğimizdi. Hangi il, hangi kısım bilmiyordum. Sorsam da cevap veren olmamıştı. Zeynep'in tek söylediği vardığımız yerde Barbaros'un bana isterse bilgi vereceğiydi.

Ne saçma!

Götürülen benim, ama nereye götürüldüğümü bilmiyorum.

"Saçma! "

Sanırım bunu fazla sesli söylemiştim. Zeynep anlayışla gülümsedi.

"Üzgünüm, kurallar... "

Başımı cama çevirdim. Markalarla  ilgilenmesem de arabayı şöyle tarif edeyim.

   Oldukça büyük, 4×4, arka koltukları karşılıklı ve biraz da zırhlı gibi görünen büyük mat siyah ve oldukça sportif araçlardı. Bir sürü araç sırayla ve hızla gidiyordu. Dışardan görsem saklanırım diye düşündüm.

   Sonunda yavaşladık ve durduk. Uzunca bir oh çektim. Herkes sırayla iniyor ve beklemeden gidiyordu. Zeynep'i gözden kaçırmamak için çok çaba sarf ettim. Geldiğimiz yer sıradan yemyeşil dağlardı. Yaklaşınca fark ettim ki çimenlerle kamufle edilmiş kapılar açılmış, herkes oradan giriyordu. Gizli bir üss?

"İtiraf etmeliyim ki çok etkilendim. " Dedim askerlerin girdiği yeri kastederek.

"Daha başındayız! " Dedi Zeynep bana dönüp. Kapılardan geçince aşağıya inen oldukça eski ve döküntü görünen merdivenleri indik. Sonra dev gibi bir hol karşıladı. Durdum. Tam  ortada. Sıradan görünen yemyeşil bir tepenin ardında böyle büyük bir yer... Etrafıma baktım. Çok büyük...

Aniden birisi beni asılınca âna döndüm.

"Kaybolacaksın, buraya gel! "

Zeynep.

"Tamam! "

Taştan yapılmış kapısız girişlerden birine girdik. Oldukça karanlık ve dardı. Bilin bakalım kimin karanlık fobisi var!

Çaktırmadan Zeynep'in koluna girdim.

"Nereye gidiyoruz? "

Gülümsediğini hissettim.

"Benim odama. "

   Düz koridorda bizden başkaları da ilerliyordu. Biz üç ayrımdan sola döndük. Karşılıklı eski tahta kapılar vardı. Duvarlar tamamen eski usûl kesme taştan yapılmış, meşale olması gereken yerlere artık loş sarı lambalar yerleştirilmişti. Yerler taş olsa da yer yer toprağa, hatta çatlaklardan bir umut ışığı gibi uzanmış minik bitkilere sahipti. Biraz ilerledikten sonra kapıyı açtı ve benim girmemi bekledi Zeynep. Diğer gelenlerde bir yerlere giriyordu.

"Burası mı? "

"Evet, nasıl? "

    Bir kaç minderi üst üste getirerek ve bir çarşaf örterek yapılmış üç yatak, iki tahta sandık, üç büyük bez valiz, bir kürk halı ve kenarda özenle dürülmüş beş altı kadar battaniye vardı.

"Burası kaç asırlık? " Dedim ilgiyle.

   Zeynep kapıyı kapatınca ilerledim ve kenardaki yatağa oturdum. O an karşı duvardaki hedef tahtası olduğunu düşündüğüm çakılmış tahtayı ve duvara asılmış bir kaç çeşitli yayı gördüm.

"Bir asırdan fazlası net var, daha öncesini bilemem. " Dedi Zeynep zevkle.

Valizlerden birini açıp bedenimi sordu.

"Sende banyo yapıp yeni kıyafetler istersin, öyle değil mi? "

"Tabi ki! Çok sağol. Çok ihtiyacım vardı. "
Dedim sevinçle. Bana uygun kıyafetleri top gibi toparlayıp kucağıma bıraktı. Kendisine de kıyafet aldı. Tam bana hamamlar olduğunu ve suları nasıl kaynattıklarını anlatırken odaya bir kız daha girdi.

𝔌𝕍𝕊𝕀̇℀     (🅺🅰🅟🆂) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin