MÜHEYYA

771 23 0
                                    



"Elma Şekerim nerede ufuk?"

Birşeyi hatırlatmak istercesine kaldırdı yeşil harelerini adamın gözlerine bir umutla.

Yıllar sonra genç kadının ağzından çıkan kelimeler, genç adamın yüreğine sanki ucuna zehir bulanmış bir ok misali kalbinin orta merkezine saplandı.

Kadının elleri altında iki taraftan sardığı pazıları ansızın sertleşerek, bedeni buz kesildi.

Kadın cevap beklercesine yeşil harelerini gözlerine tırmandırmış, dipsiz bir kuyuya düşmüş bir Bedevi misali gözlerini arşındırıyordu bakışları.

Bir iki dakika bu süreç devam etti iki beden arasında saniyeler geçtikçe kadının pazılarındaki elleri daha da sıkılaşmıştı.

Alparslan bakışlarını kadından çekip yere indirerek bir adım geri çekildi, çekilmesiyle kadının pazılarındaki elleri boşluğa düştü.

Genizden gelen sesini ufak bir öksürükle toparlamaya çalışarak konuşmaya atıldı.

" Ne demek istiyorsun bana?"

Gülefşan bir adım daha yaklaşarak o uzaklaşmaya çalıştıkça yanına geleceğini bildirir gibi dibinde bir nefes uzağında bitti.

Başını biraz kaldırarak kendinden boyca epey uzun olan adamla tekrar birleştirdi bakışlarını.

"Geçmişte kaybettiğim birine çok benziyorsun?"

" O dediğin her kimse bir alakam olduğunu düşünmüyorum Gülefşan."

Gülefşan derken ses tonu baskınlaşmıştı.

" Beni kandırmaya çalışma Yüzbaşı Yüreğir!"

"Gülefşan..Ben aradığın adam değilim, aradığın adam hiç olamadım ömrümün tekamül ettiği sürelerde..." Bakışlarını kısıklaştırarak yeşil harelerini iki kıskaç misali gözler arasında hapsetti.

Bakışlarını masanın üzerindeki imzalanmış belgelere kaydırarak, birkaç adımda masasında sandalyesiyle buluşturdu bedenini.

Kadının hareleri sadece onu izlemekle yetindi.

Geri çekiliyordu oysa ki emindi onun o olduğundan Ufuk'tu o. Tanımazmışcasına bir tavırla karşıladı kadını, duyar duymaz kaskatı kesilen beden ona ait değilmiş gibi toparlamıştı kendini.

Askeri üniformasında ardından üzerinde bulunan kare yazısında dolandırdı gözlerini. "Yüreğir, Yüzbaşı Alparslan Yüreğir.."

Alparslan Yüreğir'in aslında 'Ufuk' olmasını kanıtlamak istese de elinde yeterli bir bilgi askerler hakkında  alması yasaktı, ne bilgi almak için rütbesi vardı ne de askerdi.

Çocukluğunda hep ufuk adını duymuştu kendinden ailesi de kendi de hep ufuk olarak tanıtmıştı kendisini.

Daha önce hiç tanışmamışlar gibi davranmıştı ilk andan beri oysa ki o kendini tanımıştı buna emindi.

O gün odasında çıplak arka bedenine, nüksetmiş olan belinin aşağısına doğru büyükçe süregelmiş kahverengi doğum lekesini görmüştü, üstelik doğum lekesinin üzerindeki siyah beni de kestirebilmişti.

Alparslan başını kaldırmadan masanın üzerindeki belgelerin bir kaçını eline almıştı. Kasılmış bedeni sandalyeye iyice yaslanmış ilgi odağı belgelerdeymiş gibi gösteriyordu dışardan kendini.

Alparslan konuşmayarak konuyu kapatmak istediğini belli etmişti, derince bir nefes alarak birkaç adımda ahşap kapının kulpundan tutarak dışarı çıktı. Ardından bir ikazmışcasına sertçe kapıyı kapattı.

Böyle bitmeyecekti er yada geç öğrenecekti gerçeği.

Yalan söylüyordu.

MÜHEYYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin