Geçsin günler, haftalar,
Aylar, mevsimler, yıllar...
Zaman sanki bir rüzgâr
Ve bir su gibi aksın...
Sen gözlerimde bir renk
Kulaklarımda bir ses
Ve içimde bir nefes
Olarak kalacaksın...Enis Behiç KORYÜREK
⏳
21.18
Ordu, Perşembe
~Alparslan Yüreğir'den,
Ordu'nun sisle kaplı ıssız patika yollarında, bindiği arabasında patikaları hızla arşınlayarak ilerliyordu.
Bir elinde açtığı araba camından sarkan sigaraya tutuşmuş eli, diğer yandan direksiyon hakimiyetini kurmaya çalışan diğer eliyle türkü mırıldanarak ilerliyordu.
Dağ evine az kalmıştı, ama uzun süren patika yol epeyce oyalamıştı.
Annesi ve kardeşinin geleceğinden haberi yoktu, zaten ansızın yola çıkmıştı. Karârgahtan haber alır almaz, Ordu biletini almış, birkaç saat sonra da uçakta bulmuştu kendini.
Ahşaptan yapma dağ evleri sisler arasından arabasının yaktığı far ışıklarıyla buluşunca bakışları eviyle kesişti. Evlerinin lambaları yanıyordu, uyumamışlardı.
Muhtemelen yaklaşan araba sesini kız kardeşi duymuştu, birkaç saniye içinde evin yola bakan penceresi açılmış, içinden kız kardeşi gözükmüştü. Tam net göremese de şaşırdığını açılan ağzından, ardından hızla arkasına dönüp birine laf yetiştiriyordu-annesine- sonra tekrar dönmüş pencere kapanmış, kız kardeşi camın önünden kaybolmuştu.
Evin önündeki çitlerin önüne yaklaşması ile beraber arabasını durdurdu. Birkaç parça eşyasını da alarak çok beklemeden aşağıya indi. Giyindiği ince kazağın bir fayda etmediğini vücudunun her bir kıvrıma taarruz misali akın eden soğuktan anlamıştı.
O arabadan inmeden evlerinin kapısı açılmış, kendisine heyecanla koşarak gelen kız kardeşiyle gözleri kesmişti.
"Aman, aman, aman kim geliyor! Abim geliyor! Prensim geliyor!" Bu soğuğu umursamadan üzerine giydiği ince kalpli pijamaları ile koşan kardeşini görünce, dudakları kıvrıldı.
"Azra Nihan yavaş-" demesine kalmadan Azra mutlulukla abisinin omuzlarına ellerini bastırarak boynuna sarıldı.
"Hoşgeldin! Hoşgeldin abi!" Sevinçle titreyen sesi soğuktan değil, özlemdendi. Sekiz ay olmuştu annesi ve kardeşi ile görüşmeyeli dile kolay ömüre ise bedel bir rakamdı.
Beklemeden kollarını kardeşinin bedenine sararak yere indirerek, sarıldı. Bakışlarını hemen soğuktan kızarmış yanakları ve burnunda gezindirdi. Dolmuş gözleri unutmazsak eğer..
"Niye geleceğini söylemedin, hazırlık yapardık!" Hafif nazlı sesi kulaklarını çınlattı.
Başını önemsiz dercesine iki yana salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHEYYA
Action"Siz..." dedim durakladım, bakışlarını kolyemden ayırarak yüzüme kaldırdı devamını bekler gibi. "Yani adınız, size nasıl hitap edebilirim?" Dedim gergin ses tonumla, rezil olmaktan korkuyordum. "Yüzbaşı, Yüzbaşı Alparslan Yüreğir." Dedi kendini tanı...