~Han Jisung'un bakış açısıyla~
"Hadi Felix, hızlan artık daha fazla beklemek istemiyorum."
Sonunda onu görecektim. Çok az kalmıştı. Yıllarca bekledim ancak artık sabrım tükeniyordu. Felixle beraber onu bulmak için çok çabalamıştım. Bunca yıl onu bulmak için nelere katlanmıştık. Kendimle beraber onu da sadece birkaç dakika gördüğüm bir adamı bulmak için peşime takmıştım ama artık az kalmıştı.
"Bekle Jisung, bavullar çok ağır sen de biliyorsun. Sabırsızlandığını biliyorum ama lütfen sakin ol. Merak etme bulduk onu işte."
Söyledikleri bir kulağımdan girip ötekinden çıkmıştı desem yalan olmaz. Hiçbir şey duyamayacak kadar heyecanlıydım. Felix bavulları çağırdığımız taksinin bagajını yerleştirmeye çalışırken ne yapacağımı bilemez halde sadece ona acele etmesini söyleyip duruyordum.
"Bitti işte. Geliyorum."
Felix sonunda bavulları ve birkaç sırt çantasını bagaja yerleştirmeyi bitirdikten sonra taksinin kapısını açıp koltuğuna geçti. Onunla beraber ben de sarı taksinin artık eskimiş yırtık koltuklarına oturdum ve kapımın kapanması ile yol almaya başladık.
Bir türlü sakinleşmiyordum. Stres tüm vücudumu ele geçirmişti. Sürekli bacaklarımı aceleyle sallıyor, tırnaklarımı yiyordum. Felix bunu fark etmiş olacak ki bir anda elini bacağıma sertçe koydu ve beni durdurmaya çalıştı.
"Stresli olduğunu biliyorum. Tanıştığından beri hep kaygılı ama yine de bana çok iyi bir arkadaş oldun. Ne zamandan beri onu aradığını da biliyorum ama bak onu bulmak üzereyiz. Lütfen artık kendine bir rahat ver. Ben yanındayım. Onu bulana kadar da seninle kalacağım." dedi ve öbür eliyle şefkatle sırtımı sıvazlamaya başladı.
O an onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissettim. Sırtımı şefkatle okşayışı beni çok huzurlu hissettirmişti fakat benim gibi ezik, işe yaramaz sadece hisleri ile hareket eden bir aptal ile neden arkadaşlık ediyordu bir türlü anlayamıyordum.
"Söylesene Felix, neden bunca zamandır benim yanımdasın? Hiç kimse bir karşılığı olmadan birinin yanında bu kadar uzun süre kalmaz. Bende ne buluyorsun anlamıyorum. Sana verebileceğim özel bir şeyim yok. Faydalı biri olduğuma sana bir şeyler kattığıma inanmıyorum. Aksine sürekli sana sorun çıkarıyorum. Hep seni başkalarının yanında utandırıyorum. Neden hala benimlesin?"
Biraz duraksadı. Söylediklerimi iyice sindirmek ister gibi bekledi ve "Jisung, seninle üniversitede tanıştık. Ben çok yalnız büyüdüm. Hiç kardeşim olmadığını biliyorsun. Hayatımın nerdeyse çoğunu kırsal bir kesimde yaşadım. Herkesten ve her şeyden uzakta.
Üniversiteyi okumak için büyükşehire geldiğimde tek başıma kendimi vahşi hayvanların ortasına hiç bir güvenlik olmadan atılmış gibi hissettim ama sen daha okulun ilk günü yüzündeki güzel gülümsemenle beni rahatlattın. Yanıma geldin ve benimle arkadaş olmak istediğini söyledin. Daha birbirimiz hakkında doğru düzgün bir izlenimimiz bile yoktu ama sen bunu umursamadın ve benimle hiç durmadan konuşmaya başladın.
Çok güzel konuşuyorsun Jisung. Sen anlattıkça seni daha çok dinlemek istediğimi fark ettim. Şu zamana kadar hep kapalı bir kutuda yaşamışım gibi hissediyordum. Ne çok şey vardı şimdiye kadar duymadığım. Sen anlattıkça kendimi daha az yalnız ve daha normal hissetmeye başladım.
Şehirli çocuklara pek benzemiyordum. Benden çok farklılardı. Konuşmaları, aileleri, sevdikleri, giydikleri ve daha birçok şey. Hayata alışmaya senin yardımınla başladım. Biraz uzun konuştum affedersin sadece beni anlamanı istedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Summer with HAN | [Minsung] / 14Numara
Fanfiction"Keşke gitmeseydin. Sensiz biraz eksik kalıyorum Jisung. Nerdesin?" Angst ⚠️