~Minho'nun bakış açısıyla~
"Minho yeter artık bu kadar içme. Bu kadarı sana bile fazla ne olduğunu anlatmıyorsun zaten."
Anlatamam Changbin anlatamam. Bu hislerden sana nasıl bahsedebilirim. Şimdi ağzımı açıp konuşmaya başlarsam aptal olduğumu söylersin. Duymak istemiyorum. Biliyorum eşek bile aynı çukura bir daha düşmez ama sanki sonumu kendim bile isteye hazırlıyorum.
Beni durdurmanızın bir yolu yok mu?
"Changbin haklı Minho. Dur artık. Anlat. Israr etmek istemiyorum ama en azından izin ver de ne olduğunu bileyim.
Chan sanırım beni en iyi sen anlarsın. Hep böyle oldu. İçimden dedim ki "Ah, bu sefer kesinlikle beni siktir edecek. Artık beni dinlemek istemiyor. Onu bıktırdım."
Ama o her seferinde sabırla beni dinledi. O gerçekten bir abi gibi onun yeri doldurulamaz sanırım.Beni dinlemek zorunda değildi hiçbir zaman. Bana iyi davranmak zorunda da değildi. Bunu o da biliyordu ama beni hiç yarı yolda bırakmadı. Zor zamanlar geçirdiğimde utanıp sıkılmadan ona koştuğum beni hiç geri çevirmezdi. Var olduğum sürece hep gidebileceğim açık bir kapı olduğunu bilmek bana kendimi hep şanslı hissettiriyor. Umarım o kapı hiç kapanmaz. Chan'a kendimi açmazsam başka kim beni anlayabilirdi ki?
"Tamam anlatacağım zaten anlatmazsam yaşayamam ama lütfen bir bardak daha ver Changbin."
"Sen birayla sarhoş olacak biri değilsin Minho. Görmüyor musun? Şu haline bir bak. Hayır vermeyeceğim. Bu ne böyle ayakta zor duruyorsun. Anlat da seni otele bırakalım. Chan sen de ara Seungmin'i 1 saate geliyoruz."
"Sanaaaaa bir baaaardak daaahhaaa değdiiimm. Vermezsen, vermezseeeen bak seni patronuuuunaaa şikaaayet ederim bak ona göreeeee."
Neyim vardı benim? Az önce gayet akıcı konuşuyordum, ne çabuk yaya yaya konuşma faslına gelmiştim.
"Gerizekalı. Buranın sahibi benim. Bu kadarını da unutmuş olamazsın. O kadar sarhoş musun cidden? Chan kalk şunu bırakalım. Bu halde bize bir şey anlatamaz zaten."
"Sen nereye geliyorsun Changbin? İşin en yoğun olduğu saatlerdeyiz. Çıkamazsın bardan ben bırakırım Minhoyu. Hem sonra Seungmin'i alacağıma zaten işim var onla."
"Ne işin varmış Seungminle?"
"Sanki bilmiyorsun. Ne soruyorsun? Hadi Minho kalk hadi. Çıkalım bir an önce yarın çok işim var. Senin için geldim bu yavşak barmen için değil."
"Sakin ol Hyung, tamam Seungmin senin. Kapmayız sevgilini."
Konuşmalarından ancak bu kadarını anlayabilmiştim ki. Chan'in olduğunu sandığım eller beni sıkıca omuzlarımdan kavrayıp dayandığım bar tezgahından kaldırdı.
"Minho sen kilo mu aldın? İlk defa bu kadar zorlanıyorum seni taşırken. Dik dur bi."
Bir an önce bir yere boylu boyunca uzanmak ve bir daha hiç uyanmamak istiyordum. Yine acımı yaşayayım derken ona yük oluyordum. Ne zaman büyüyecektim ben?
"Minho bir dakika bekle burda. Hah şöyle dur bi ben arabayı getiriyorum. Sakın ayağa kalmaya çalışma bak."
Sırtım buz gibiydi. Muhetemelen beni barın girişindeki krem rengi beton duvara yaslamıştı. Midem bulanmaya başlamıştı. Her an üstüme kusabilirdim. Aslında söyledikleri kadar içmemiştim. Bana ne oluyordu böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Summer with HAN | [Minsung] / 14Numara
Fanfiction"Keşke gitmeseydin. Sensiz biraz eksik kalıyorum Jisung. Nerdesin?" Angst ⚠️