Bölüm47 Baş Hizmetçi

1K 111 0
                                    

Baş hizmetçiyle aramız hiç bir zaman iyi olmasa da birbirimize saygı duyardık.

Ve dükalıkta kaldığım süre boyunca baş hizmetçinin Briella'dan ne kadar hoşnutsuz olduğunu anladım.

Bu gün dükalığa gelince ilk olarak onunla görüştüm.

-Size söylemek istediklerim var.

Kafasını salladı ve sadece ikimizin olduğu bir yere kadar beni takip etti.

-Yeni düşes hakkında ne düşünüyorsun?

Sustu.

-Bana doğruyu söyleyebilirsin. Aramızda kalacak.

Tabi ki bu sözlerime öylece güvenemez.

-Öyleyse sana şu şekilde anlatayım.

Maskemi araladım ve yaralı yüzüm ortaya çıktı.

Baş hizmetçi şok içinde bana bakıyordu.

-D...düşes!

Bağırdığında susması için hızla parmağımı dudaklarıma götürdüm ve sus işareti yaptım.

-Ama nasıl olur sen...

-Shh. Şimdi bana söyle onun hakkında ne düşünüyorsun?

Yere çöktü.

Bu kadar büyük bir şok olmamalı aslında derken ağlamaya başladı.

-Düşes siz gittikten sonra her şey çok kötü oldu.

Hem ağlıyor hem de sesini alçak tutmaya çalışarak anlatmaya çalışıyordu.

Eğildim ve omzunu tuttum.

-Sorun değil. Sakinleş ve anlat.

Ona peçetemi uzattım.

Sakinleşti ve tekrar konuşmaya başladı.

-Siz varken herkes işini yapar ve dük bazen size sinirlense de sakin kalıp halkıyla ve dükalıkla ilgilenirdi ama şimdi...

Derin bir nefes daha aldı ve sesini biraz daha kıstı.

-Siz öldükten sonra çoğu geceler kâbus gördü ve yeni düşes işini yapmadığından daha fazla iş yüklendi. Yine de düşes sürekli harcama yaptı ve bütçesini sürekli aştı ayrı olarak dükle sürekli vakit geçirmek istediğinden işler aksadı. Düke bunu desemde beni azarladı... Ah eski düşes bunu görse oğlunu kendi azarlardı!

Yani düşesi sevmiyor.

-Şimdi dük işlerini giderek daha çok aksatıyor bu kış zorlu olacak... Düşes durmadan yeni harcamalar yapıyor. Evin yönetimi bana verildiğinde düşesin bütçesine sınır koymayı denesemde dük beni tekrar azarladı ve istediği kadar para vermemi emretti. Hizmetçiler de düşes yüzünden ikiye bölündü ve bazı ayrıcalıklı hizmetçiler diğerlerine zorbalık yapıyor.

Sonra ağlamaya başladı tekrar.

-Eski düşesin hatrına ne yapmaya çalışsam engelleniyorum bu dükalığın sonu ne olacak!? Sadece siz burada olsaydınız.

Omzunu tuttum ve gülümsedim.

-Sorun değil. Bunu düzeltmek için buradayım.

Hizmetçinin gözleri açıldı.

-Ne? Tekrar mı düşes olacaksınız.

Kafamı hayır anlamında salladım.

-Yeni düşes yüzüyle insanları büyüler. Dükü bu rüyadan kaldırmanın tek yolu onu bu rüyadan uyandırmaktır.

Kafasını salladı.

-Evet o kadın giderse eminim dük eski haline dönecektir.

-Bu şişeyi al.

Korkuyla baktı.

-Hayır bu öldürücü bir zehir değil ne de onu hasta edecek.

-O zaman neden?

-Her yemeğine beş damla damlat. Bu onun saçlarını dökecek ve yüzünde lekeler çıkacak.

-Demek istediğin onu çirkinleştirecek?

-Eğer düşes güzelliği ile onu büyüleyemezse her şey eskisi gibi olacaktır.

-Peki siz geri dönecek misiniz?

-Hayır. Edwin beni sevmiyor ne de ben artık onu.

Kafasını salladı.

-Bu dükalık için ne kadar çalıştığınızı biliyorum. Bunun hatrına sizi dinleyeceğim. Başarılı olursa eğer hayatımı size arayacağım.

-Hayır buna gerek yok.

Eğer dükü de içten içe yok ettiğimi bilse aynı tepkiyi vermezdi. Üzgünüm... Korumak için bu kadar uğraştığın hazineni günün birinde yok edeceğim.

Ama şimdilik bunu bilmesine gerek yok.

Şişeyi aldı ve ayrı yollardan dükalığa girdik.

Bu günde düşes beni odasına almadı. Dükte tek kelime dahi etmedi. Şanslı günümdeyim.

Gerçi bu günlerde pek uzun sürmeyecektir.

Dışarı çıktığımda Aaron beni gizlenmiş bekliyordu.

Beni görünce el salladı.

-Nasıl gitti?

Nedense içimde bir tedirginlik var. Ona sonsuz güvenmek istemiyorum. Bu güven en son beni yıkıma götüren şeydi yani bu sefer daha tedbirli olacağım.

-Hayır baş hizmetçiyle konuşmaktan vazgeçtim. Sana dün anlattığım plana şimdi bakınca saçma geliyor.

Cebime koyduğum yedek şişeyi çıkarıp ona attım.

-Bu da elimde kaldı baş hizmetçiye vermediğimden beri. İstersen senin olsun.

Cebine attı.

-Reddetmeyeceğim ama şimdiki plan ne?

-Onu düşüneceğim. Bu gün çok yoruldum düşes hala görüşmeyi reddediyor.

-Yakında harekete geçecektir.

-Biliyorum değil mi, düşündükçe canın sıkılıyor. Ah bu arada küçük bir çay partisine davet aldım.

-İyice sosyeteden biri olarak görülüyorsun.

-Gibi gibi.

Sustuk ve ilerledik. Hava kararırken bir tepede oturduk.

Çok sessiz bir akşamdı. Son zamanların en sakin ve huzurlu akşamı.

-Fırtına yaklaşıyor.

Aaron'un sözleriyle ufuğa doğru baktım.

Kara bulutlar geliyordu.

-Evet hem de çok büyük bir fırtına geliyor.

Bir an sustuk.

Gökyüzü yıldızlarla dolu ve olabildiğince berraktı. Şimdi o bulutlar burayı kirletecekti.

Ayağa kalktım ve elimi Aaron'a uzattım.

-Eve gitme vakti ıslanmak istemezsin değil mi?

Tereddüt ettikten sonra yavaşça elimi tuttu ve ayağa kalktı.

-Evet... Eve gidelim.

________
Yazar:Villainesssss

Ölü Kızı Değişti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin