Bölüm50 Aaron'dan

996 100 5
                                    

*****Aaron'un bakış açısı

Bu aralar kafam oldukça karışık gibi. Durumları idare etmeye çalışsam da sürekli birisi beni bağlıyor ve...

Derin bir nefes aldım ve herşeyi zorlaştıran o doktorun koluna girip adım attım.

En başta kızı bana verseydi şimdi böyle bir ikilemde olmazdım.

Hayatın adil olmadığını anlayalı çok oldu. Ama şimdi farkedermi geçmişim yüzünden ağlasam.

İhanet öyle bir şey ki gerçekler bazen hep sır kalsın istersin.

Bu güneşin doğuşunu inkar etmek gibi. O orada seni yakmak için bekliyor ama sen hala gözlerini kapayıp reddediyorsun.

Sadece biraz daha rüya görmek istiyorum... Belki bütün gün ve gece boyunca...

Hiçbir zaman iyi bir konuşmacı olmadım. Fakir olmaktan nefret etmedim. Süslü giysiler giymedim ya da olmadığım biri gibi davranmadım.

Ama bildiğim bazı şeyler var tabi.

Hayat en cahile bile zorla öğretiyor acıyı. Herkesin acısı farklıdır tabi. İşte bu nedenle hayat adil değil.

Güzel bir rüyadan uyanmak istemez elbet insan ben kabusa razıyım bu sabahı görmektense.

Bu ellerde bir çok insan öldü. Haklı haksız... Ben kötü amellere alet oldum kendi yıkılışımı ertelemek için. Peki ya nereye varacak bu...

Ellerime baktığımda ki kızılla boyanmıştır her yanı kendi yansımamı görürüm.

Biliyorum artık sadece bahanelere sahibim bu yüzden kabus misali bahanelere sığınmama izin verin.

Tekrar yanımdakine baktım.

O bana benziyor. O da hayatın adaletsiz tarafından birisi ama biz farklıyız.

O kaçıp gidebilirdi benim aksime. Şuan yaptıklarını yapmak zorunda değil. Ama ben yapacağım kötülükleri yapmak zorundayım.

Ben herkesin acısını anlayacak ya da eşit girecek türden bir insan da değilim.

Bir prenses elbisesi kirlendiği için acı çeker ve bir dük partide biraz aşağılandığı için.

O zaman bu acılar eşit değildir.

Bir kez daha karşımdakinin özgüvenle beni kenara itip kendi halledeceğini söylemesini izledim.

Her neyse odaklanmam lazım.

O gerçekten iyi rol yapıyor ama onu izleyemem.

Tüm korumalar onun camı kırıp düke doğru ilerlemesiyle o yöne yöneldi.

İşte benim fırsatım!

Yavaşça bar tarafına sızdım aynı onun bana anlattığı şekilde gizli kapılardan geçtim.

Önüme sadece bu kapıların ardında duran adamlar varsa onlar çıktı. Bir iki kişiyi bayıltmak oldukça kolay değil mi?

Kapıyı açtığımda karşımdaki adam kim olduğumu sorgular gibi baktı.

-Burada ne yapıyorsun?

-Ben önemli bir şey demek için buradayım.

-?

-Yaşamak istiyorsan daha hızlı düşünmen gerekir.

Üzerine atlayıp onu etkisiz bıraktım.

Zaten dar bir yer olduğu için ve muhtemelen çok dikkat çekmemek için bu alanı gizleyip içeri çok koruma koymamışlar.

En son odaya vardığımda bomboştu.

Etraf belgelerle doluydu ve bir sürü gazete duvarlara asılmıştı.

Değişik.

Masaya doğru ilerledim. Hızlı olmam gerek daha ne kadar dikkat dağıtabilir bilmiyorum.

Neyse ki hız benim işim.

Müthiş bir çabuklukla gözüme kestirdiğim tabloyu parçaladım. Klasiktir Aristokratlar bir şeyleri bunların ardına saklarlar hep.

Çıkan kasayı nasıl kıracağımı düşünürken zamanın giderek daraldığını hissettim.

Şifreyi bulmam imkansız eğer bunu kırabilirsem... Ama bu kadar kısa vakitte nasıl...

Çantama ağır kasayı ve bir kaç gözüme kestirdiğim belgeyi atıp içeri geri girdim.

Vay canına tutuklanmış ve yere bastırılmış. Dükü neredeyse tehdit ediyordu ben giderken normal sanırım.

-O yaşıyor!

Vay canına çok cesur bir hamle.

İzlerken etkilenmedim değil tabi. Ben böyle bir oyunculuk sergileyemem.

En son ayağı kalkıp diğerinin kulağına eğildiğinde vakitin geldiğini anladım bana olan bakışlarından ama... Ne planlıyor?

Kulağına bir şey fısıldadıktan sonra aniden depar atmaya başladı ve sırtıma atladı.

Kasa yetmiyormuş gibi!?

-Çabuk atla!

-Atlamak!?

Kesinlikle öleceğim. Ahh lanet olsun!

Atladığımda bacağımda keskin bir ağrı hissettim.

-Kalkmalısın.

Bilmiyor muşum gibi ama bacağım...

Zorla biraz ilerledikten sonra durduk. Adım sesleri duyunca bedenimizi küçülterek saklanmaya çalıştık.

-Sanırım bacağımı kırdım.

-Saçmalama kırık olsa yerinde duramazsın.

Bu sözlerden sonra adım sesleri artık görüntüyle birlikte karşımızdaydı. Adamlar bize bakıyor biz de onlara bakıyorduk.

İki kişi karşımızda dikiliyordu.

Bu daha demin ki korkunç esprisinden dolayı gökten inen bir ceza olmalı.

-Shh sen hastasın kalkmaya çalışma.

-Ve burada oturup ölmeyi mi bekliyim?

-Hayır bu iş bende.

Yine o söz. Üçüncü kez beni kenarı itti ve çıkardığı kırbacı salladı.

-Bir iki şey öğrendim.

-O şeyi kullanabileceğine emin misin?

-Göreceğiz.

Kesin öldük.
_________
Yazar:Villainesssss

Ölü Kızı Değişti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin