Bölüm18 Saray

1.6K 157 5
                                    

İmparatorluk ailesine sıradan bir şekilde gidemem. Bu yüzden beyaz bir maske taktım ve sade ama şık duran beyaz bir elbise taktım.

Herhangi bir silah sokamam. Muhtemelen ihtiyacım olmayacaktır henüz. Bir çanta aldım ve içine lazım olabilecek bazı değerli bitkilerden koydum.

Çoğu bitkinin değeri şuan bilinmiyor bile. Bazıları dağlardan kuşlarım tarafından getirildi.

Tis yanımda saraya kadar bana eşlik edecek. Bir arabaya bindik.

-Kraliyet doktoru olacak mısın gerçekten?

-Hmm ne demişler düşmanına yakın dur.

-Ama fazla göze batmayacak mısın?

-Hayır aksine işime yarayacak. Bir doktorum ve inanılmaz yetenekli olarak etiketlenirsem eminim ki dük beni belirli sebeplerden çağıracaktır.

-Belirli sebepler?

Dük klasik bir erkek başrol. Geçmeyen baş ağrısı kadın başrol yanındayken azalır ve güzel rüyalar görür.

Ama tabi ki sıkıntısı bu değil.

Onu o gün kumarhaneye girerken gördüm ve aksıyordu.

O gün düelloda ki küçük çizik canını yakıyor olabilir. Küçük dediğime bakmayın bir kılıç yarasına göre küçük.

Bir fizikçiye görünmediği takdirde herhangi bir yaralanma büyüyebilir. Ama genel olarak nedenini tahmin ediyorum.

'Oh Olamaz karnın yaralanmış!!!'

Evet Briella böyle tepki verirdi ve Edwin de...

'Briella endişelenme sadece küçük bir yara...'

Ah ve doruk noktasında bir drama!

'Küçük değil! Tedavi etmeme izin ver!'

'Ama...'

'Edwin lütfen!'

Evet ve o sahne geliyor. Briella yere oturmuş bandajlarla tedaviye başlıyor.

Edwin şok içinde. Bu aşk... O artık emin bundan.

Ve sonra...

-Geldik.

-Ha, ne?

Her neyse devamı belli. Edwin Briella'nın yaptığı bandajlara dokundurtmadı.

Ve yetersiz tedaviyle yara kapanmadı aksine büyümeye başladı.

Ama duyduğum üzere Edwin çoktan Briella'ya baktığı için doktorlarını kovdu.

İronik değil mi?

Kısaca erkek doktor istemiyor. Kadın doktor da pek bulunan bir şey değil. Mesela ben varım tabi canı isterse.

Saraya girdim ve beni direk olarak imparatorun olduğu salona götürdüler.

Önünde başımı eğdim ve kaldırmadım.

Yavaşça konuşmaya başladı.

-Sen bizim komutanın bahsettiği doktor olmalısın.

-Evet majesteleri.

-Sana verdiğim mektupta her şey yazıyor lakin...

Başarısızlığımın bedeli...

-Ölüm. Yapamazsan öleceksin.

-Bana güvenebilirsiniz majesteleri.

Küçük bir kahkaha attı.

-Onu prensese götürün.

Kafamı dahi kaldırmama izin vermeden beni prensesin odasına doğru sürüklemeye başladılar.

Ek binaya doğru uzunca bir yol yürüdük. Neden bu sevgili prenses ana bina da değil?

İmparator kişisel olarak doktorlara mektup gönderecek kadar ona önem veriyorsa neden onu kendinden bu kadar uzağa koydu?

Haha... Anlıyorum.

Odaya girdiğim de prenses yatağında bilinçsiz yatıyordu.

-Ne zamandır böyle?

-Dünden beri. Majesteleri prenses bazen bilincini yitirir ve iki gün kadar uyanmaz.

-Hep böyle miydi?

-Hayır. Hastalık onu yavaş yavaş ele geçirdi ve şimdi majestelerinin bilinçsiz geçirdiği zaman her geçen gün fazlalaşarak devam ediyor.

Bunu bir yerden biliyorum... Eğer şüphelerim doğruysa...

Nabzına baktım ve gariplik göz ardı edilemezdi. Ya kalıtsal bir hastalık ya da...

-İmparatoriçenin de böyle bir hastalığı var mıydı? Ya da herhangi bir akrabasının?

-Hayır böyle bir şey yok.

Dadısı oldukça net cevaplar veriyordu.

O zaman geriye tek bir seçenek kalıyor.

-Prenses gün içinde ne yiyor?

-İştahı pek yok sadece çorba içiyor. O da yarısı belki daha azını.

-Su içiyor mu?

-Evet her gün bir bardak içmek için kendini zorluyor.

-Başka herhangi bir şey?

-Yok.

-Bana bu gün kullandığı tüm tabak, kaşık bardak ne varsa hepsini getirin.

Dadı şaşkındı.

-İmparator beni buraya gönderdi ona karşı gelmek mi istiyorsunuz?

-Getirin...

Şimdi işin gerçek renkleri ortaya çıkacak.

_______
Yazar:Villainesssss

Ölü Kızı Değişti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin