Açıklamayı okumayanlar için buraya da yzıcam:) Shin soukoku kitabı ve sonunu kötü bitirmeyi planlıyorum ona göre okuyun:') Şiddet, zorlama ve işkence tarzı şeyler içerir.
Keyifli okumalar, tarih atabilirsiniz😊
Yetimhaneden atılalı yaklaşık 1 hafta geçmişti. Sokakta kalmaktan ve yiyecek birşeyler çalıp durmaktan bıkmış usanmıştım. Sanırım tanrı da benim sıkıntılarım bir son vermek istemiş ve karşıma bir iş ilanı çıkarmıştı. O an olacaklardan habersiz minik bir ceylan yavrusu gibiydim ve kurdun inine gittiğimi bilmiyordum...
İlanda yazan adrese geldiğimde eve bakıp hafifçe yutkundum. Fazla büyük bir yerdi ve işin tam olarak ne olduğunu bile bilmiyordum. Sadece çalışan olacağı ve iyi bir miktarda para verileceği yazıyordu. En çok ihtiyacım olan şey, anında yola çıktım ama sonra da düşünmeden edemedim. Acaba neden kimse başvurmamıştı, evin önünde uzun bir kuyruk filan bekliyordum ama kimsecikler yoktu. Demir kapının önüne geldiğimde kapıdaki görevlilere iş ilanı için geldiğimi söyledim. Biraz çekinerek de olsa kapıyı açtılar, bende bahçeyi inceleyerek eve doğru ilerledim. Arkamdan fısıldaşmalarını çok kısık da olsa duydum. "Sanırım kötü durumda, yoksa buraya kişisel asistan olarak gelmek...akıl kârı değil." Kişisel asistan? Yapıcağım iş bu muydu? Neden burada çalışmama şaşırmışlardı merak ediyorum açıkçası. Hızlıca açılan kapıdan içeri girdim ve beni evin efendisi dedikleri 'beni işe alacak kişi yani' kişinin odasına getirdiler. Kapıyı çaldım, fısıldar gibi gelen 'Gir' sesiyle derin bir nefes alıp içeri girdim. Karşımda neredeyse odanın yarısına kadar uzanan bir masa vardı. Perdeler kapalı olduğu için oda çok detaylı görünmüyordu ama kalan yarısına konmuş olan masa dikkatimi çekti. Gösterişli duruyordu, sanki odayı iki farklı kişi ayarlamış gibiydi. Siyah ve beyaz temsili gibi...
Beni ve yanımdaki çalışanı gören adam başını kağıtlardan kaldırıp buraya çevirdi. "Ne vardı?" "Efendim, bu Atsushi Nakajima. Özel asistanınız olarak çalışmak için başvuruda bulundu." "Tamam, çık sen." Başını hafifçe eğerek selam verdi ve odadan çıktı,garip bir şekilde fazla hızlı çıkmıştı. Ne oluyor bu evde böyle? "Nakajima Atsushi..." Adımı söyleyince ona odaklandım ama o önündeki kağıda bakıyordu. "Masaya yaklaş." Lafını ikiletmeden masaya doğru yaklaştım,eliyle durmamı işaret edene kadar. Zaten dur demeseydi masaya çarpıcaktım. Kağıdı masaya bırakıp bana baktı, yüzümü bir süre inceledi ve sırıttı. Nedenini anlamamıştım. Elini çeneme atıp hafifçe kaldırdı ve sağa sola doğru çevirerek incelemeye başladı. "Bu işi istediğine emin misin?" Bir anda başımı kendine doğru çekti, aramızdaki mesafe çok azdı. "Kolay olmayacak..." İtiraf etmeliyim, ortam çok gericiydi ama bir yandan da paraya ihtiyacım vardı. Burdan gidemezdim hem ne kadar zor olabilirdi ki? "Önemli değil, çalışıcam." Kafamı bıraktı ve ayağa kalkıp asılmış olan ceketini giydi. "İyi, öyleyse işe alındın. Zaten başka seçeneğim de yok gibi duruyor, bir asistana ihtiyacım var." Tekrar bana döndü. "Bu arada adım Akutagawa ama sen bana 'efendim' diyeceksin. Diğer herkes gibi..." Az önceki kız da ona aynı şekilde seslenmişti bu yüzden şaşırmadım. "Tamam, efendim." Bu kadar çabuk ayak uydurmama şaşırmış olmalı ki bana kısa bir bakış attı. "İlgilenmem gereken işler var, akşam 8 gibi gelirim. Bugünlük sadece odayı temizlemeye gelecek kişilere göz kulak ol ve geldiğimde yemek söylemiş ol. Masadaki 3. telefonu açtığında direkt olarak mutfağa bağlanıyor, onlar ne yapacağını biliyor sadece yemeği hazırlayıp getirin demen yeterli. Anladın değil mi? " Başımı hafifçe salladım.
"Evet, efendim" Kapıyı çekip çıktı. Sanırım o 'kolay olmayacak' sözleri gözdağı vermek içindi. Yada bilmiyorum ilk gün olduğu için de böyle davranmış olabilirdi.Çok geçmeden kapı çalınınca odayı temizlemeye geldiklerini sandım ama yanılmışım. Çalışanlardan biri elinde bir kıyafetle gelmişti, bana doğru uzattı. "Bunu efendi sizin için yolladı, gün içinde bunu giymenizi istiyor." Üstümdekilere kısa bir göz attıktan sonra bunları yollamasının mantıklı olduğu düşündüm. Tam ona teşekkür edecekken çoktan odada yalnız kaldığımı fark ettim. Giyinme odasına doğru ilerledim, benim için ayrılmış ayrı bir oda vardı. Önceki çalışanların da kullandığı belliydi, etrafta birkaç parça giysi vardı. Oda fazlasıyla düzenli ve temizdi bu normal gelmişti. Odada bulunan küçük bir banyoda vardı, kısa bir duş almak için içeri girdim. Küçük dedim ama evdeki diğer banyolara göre küçük, yoksa eskiden yetimhanede kullandığım banyodan bile büyüktü. İşim bitince havluyla kurulanıp hızlıca giyindim, saçımı kurutma ihtiyacı hissetmedim. Aynada kendimi izleyip nasıl üstüme tam oturduğunu düşündüm. Sanki tam benim için yapılmış gibi... Ayrıca gayet rahat bir kıyafetti. Siyah bir pantolon üstüne de beyaz bir gömlek. Siyah bir ceketi de vardı ama onu giymek istemedim, hava biraz sıcak terlemek istemem. Odadan çıkıp Akutagawa'nın odasına girdim, içeri fazla karanlıktı. Perdelerden birini yavaşça araladım, içeri dolan güneşle gülümseyip dışarıyı izlemeye başladım.
Kapının tıklatılmasıyla kendime gelip oraya doğru döndüm. Odayı temizlemeye geldikleri belliydi, onlara hafifçe gülümseyip işlerine engel olmamak için yan odaya geçmeye karar verdim. Kolumun tutulmasıyla durup ona baktım. "Sen burada yenisin değil mi? Bu perdeleri neden açtın, illa başını belaya sokmak mı istiyorsun? Ayrıca ceketin nerede, neden giymedin?" Şaşkınca suratına baktım,altı üstü bir perde ve ceket! "Şey... İçeri çok karanlıktı, güneş almasının iyi olacağını düşündüm. Hava da zaten iyi, ceket giymeme gerek yok." Hızlıca yanımdan geçip perdeyi kapattı ve bu sefer daha yakınıma gelip tekrar konuştu. "Bu evde kurallar senin düşüncelerine göre değil, efendinin emirlerine göre işler, duydun değil mi?" "Evet, bunu zaten biliyorum ama-" "Aması yok!" Sözümü sertçe böldü ama sonra derin bir nefes verip daha sakince konuştu. "Bak, eğer efendi gelip de bu perdenin açık olduğunu görseydi seni cezalandırırdı ve inan bana bunu istemezsin." Bedenimden hafif bir titreme geçti, onları bu kadar korkutacak ne yapıyor olabilirdi ki? "Gidip ceketini giy, bunu kendin için yapmalısın. Yinede yapmazsan eğer... Sen bilirsin." Sonra beni boşverip odayı temizlemeye başladı. Şaşkınlık içinde ona baktım ama bana hiç dönmedi. Odaya gidip ceketi aldım ve üstüme geçirdim. Tekrar yanına gittiğimde cesaretimi toplayıp bunu sormaya karar verdim." Şey... Birşey sorabilir miyim? " Başını yavaşça kaldırıp bana baktı. "Sor. " "Bu Akutagawanın verdiği ceza tam olarak ne-" Sözüm bir anda yüzüme yediğim tokatla bölündü.
Elimi yanağıma koyup kıza doğru döndüm, sinirlenmiştim ama o benden daha sinirli gibiydi. "Sen aklını mı kaçırdın, aptal?! Ne dediğinin farkında mısın?" Acaba cezanın nasıl birşey olduğunu sormak yasak mıydı yinede çok saçma bir kural, cidden buradakiler delirmiş olmalı. "Evet, farkındayım ve yanlış birşey dediğimi sanmıyorum." "Efendiden adıyla bahsedemezsin, bu en önemli kuraldır! Efendi bunu söylemiş olmalıydı, dediklerini dinlemedin mi?!" Evet, söylemişti ama gülümseyerek ve çok sakince söylemişti. "Sadece ona karşı öyle seslenmemi istedi, o yokken adını söylersem." "Seni öldürür!" Kaşlarımı hafifçe çattım. "Ne?" "Beni duydun. Eğer adını andığını duyarsa seni öldürür. Ağzından çıkanlara dikkat et..." Sonra bakışları yanağıma gitti. "Ben... Çok mu sert vurdum, özür dilerim. O an seni olabildiğince hızlı susturmak istemiştim cidden-" "Tamam, tamam. Boşver, önemi yok... Dediklerini aklımda tutacağım, işini hızlıca bitirip git lütfen. Gecikirsen bana da kızıcaktır." Başını salladı ve işine devam etti. "Bu aramızda kalabilir mi yani sana vurma olayı..." "Eminim fark etmeyecektir bile ama olurda fark ederse söylemeyeceğim. Bana güvenebilirsin." Ardından odama çekildim. Saat 8'e yaklaştığında dediği gibi 3. telefonu yerinden alıp yemeği hazırlayıp getirmelerini söyledim. Çok geçmeden saat 8 oldu ve Akutagawa içeri girdi. Oturduğum yerden kalkıp onu selamladım." Hoşgeldiniz efendim." Başını sallayarak karşılık verdi, gün boyu yorulmuş olmalıydı. Elindeki çantasını ve ceketini aldım. O da hemen banyayo doğru ilerledi ve duşa gireceğini söyledi. Ben yemeği biraz erken söylemiştim, umarım soğumaz... Ceketini ve çantasını kaldırdığımda kapı tıklatıldı.
Biliyorum, cidden saçma yerlerde kesiliyor ama bölümleri bir şekilde bölmem gerekiyor. 1100 kelimeyi geçti çoktan. Hadi kaçtım ben, yarın görüşürüz. Oy verip yorum yapabilirsiniz:))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın Hatası
FanfictionShin soukoku kitabı:) Şiddet, zorlama ve işkence tarzı şeyler içerir. Smut var... (Bana bunlarla gel yaa dhskfsbsfsbs)