(Aslında şarkının alakası yok ama koyasım geldi:')
Gerçekten bir sürtüğün teki olduğumu mu düşünüyor, bu kadar mı değersizim gözünde? Hızlıca gözümden akmak için fırsat kollayan yaşlarımı sildim. Sinirle eve doğru yürümeye başladım, başka şansım da yok zaten... Bırak gidecek evi, bir ailem bile yok. En azından yanıma anahtar almayı akıl etmişim, eve girip mutfağa doğru ilerledim. Üst kattan inen Akutagawa'yı duydum ama umursamadım. Poşti bırakıp arkamı dönmüştüm ki Akutagawa sinir ve sevgi karışımı bir ifadeyle karşıma dikildi. Yanından geçip gitmek isteyince kolumu tuttu. "Nereye böyle, haber vermeden çekip gidiyorsun. Telefonun da evde, sen bana kafayı mı yedireceksin Atsushi?" Sarılmak için hamle yaptığında onu sertçe ittirip kolumu kurtardım. "Bana hesap soran sen misin?! Ben yokken neler yaptın Akutagawa, belki eve başka bir fahişe atmışsındır, hm?!!" Şaşırdı. "Ne saçmalıyorsun sen, ne oldu birdenbire?" "Bana hiçbir şey olmadı, birisi benim gözlerimi açtı o kadar. Sen cidden bu kadar aşağılık biri miydin be?" İki elini havaya kaldırdı. "Bir dakika bekle, beni bu kadar aşağılık yapan olaydan haberim bile yok. Lütfen anlat şunu." Kısa bir süre kahkahalarla güldüm. "Aslında çok iyi biliyorsun ama beni bozuntuya vermek istemiyorsun değil mi? Şu lanet maskeyi takma artık, her şeyi biliyorum diyorum! Beni bir sürtük gibi gördüğünü de, eskiden beri kaç kişiyi bu hale düşürdüğünü de! Akutagawa, sen cidden-" Lanet olası gözyaşım yine yanağımdan akıp gittiğinde ona arkamı döndüm. Gözlerimi sildim ve hızla kapıya yöneldim." Atsushi bekle!" Onu dinlemedim, kapıyı açtığımda az önceki havadan eser yoktu. Yağmur deli gibi yağıyordu ve benim bir şapkam bile yoktu ama bu saatten sonra dönmek istemiyorum o yüzden aldırmadan koşmaya başladım. Önümü dahi zor görüyordum. Arkamdan Akutagawanın geldiğini duyabiliyorum ama sanki bilerek beni yakalamıyor. Daha da hızlandım, tekrar az önceki gibi dar ve tenha sokaklara karıştım. Bir süre sonra Akutagawa kayboldu, sanırım gittiğim yolu bulamamıştı. Sevinçle tekrar başka bir sokağa döndüğümde kartonları kafasının üstüne koymuş ızlanmasını önlemeye çalışan bir adamla yüz yüze geldik... Hafifçe geri adı attım, dikkatle tepkimi izledi ve sırıttı. "Sokakta kalan birine benzemiyorsun hiç, burada ne işin var?" Tam cevap vereceksen şimşek çaktı ve bu korkuyla yerime sinmeme yetti. Adam güldü ve kartonu ceket gibi sırtıma attı. Hafifçe çırpındım, adam sarhoşun teki zaten uzak durmak en iyisi. "Şey ben gitmeliyim, buna hiç gerek yok. Sizde kalabilir." Kartonu daha çok sıktı, sinirlenmişti. "Ne zırvaladın?! Yağmurun bitmesini bekle!" Kısa ama yeterince sesli bir çığlık attım. "Bıraksana istemiyorum diyorum kıt herif!" Şemsiye ile kafasına sertçe geçirdim, karton elinden düştü bende koşarak geldiğim yere ilerledim. Ama çok gidemeden biriyle çarpıştım. Hass- Bu adamın arkadaşı filan mı yoksa... Kafamı kaldırıp adama baktım ama neredeyse göremiyor gibiydim. En iyisi arkamdaki herifle iş konuşmuşuz gibi davranmak! "Ne bitmez iş bu be?! Sokak cinayetlerinin çoğu burdan çıkıyor. Kaldır beni pislik herif!" Umarım bu onu inandıracak kadar iyidir. Bir anda uzattığım eli tutup beni kendine çekti. Hızla ayağa kalktığımda göğsüne çarptım ve sonunda derin nefesler alarak beni tutan adamı gördüm. Akutagawa... Beni ne ara buldun be, kahretsin! Elimi kurtarmak istedim ama olmadı. Yüzüne daha dikkatli baktım. "Bırak elimi." Yüzünde ufacık bir sevgi belirtisi veya gülümseme yoktu. Bir taş kadar sert bakıyordu. Elimi çekiştirdim ama yine de kurtulamadım. "Atsushi! Sabit dur, seninle konuşacağız! Ama kaçıp gitmek istersen sen bilirsin, bu havada donarak ölmek sana uyarsa." Bileğimi bıraktı ve az önceki adamın olduğu yer gitti. Vurduğu her yumruk net bir şekilde duyuluyordu, adamı öldürecek bu salak! "Akutagawa, yeterli! Gitmeliyiz..." Dediğimi dinleyip durdu ve aynı sakinlikle yanıma geldi. Elimden sıkıca tuttu ve ilerlemeye başladı. Şemsiyeyi tekrar açıp elime verdi, en son adamın kafasına atmıştım... Tanrım, ne utanç verici. Bir süre sonra kapıyı açtı ve eve girdik. Kapıya yaslanıp derin nefesler aldı, sonra gözleri benimkilere döndü. Yere doğru döndüm, hala sorumu yanıtlamamıştı ve ben ona deli gibi kızgındım. "Neden böyle bir şeyden bahsediyordun sen, kimden ne duydun? Anlat bana, yoksa bir çözüm bulamam..." Hala ona bakmıyordum.
"Ben senin için bir sürtüğüm, öyle mi?" Akutagawa şaşırdı. "Ne diyorsun sen, ne sürtüğü?! Saçmalama Atsushi! Kim bunu senin aklına soktu bilmiyorum ama-" Sustu sanki tekrar cevap istiyordu. "Kendin söyledin! Sabah seni Luis aradı ve bende oradaydım. Resmen benden sürtük diye bahsettiniz."Kısa ama öz olsun bu bölümde bu kadar olsun canlar. Keyifler nasıl, sınav heyecanı tutup yatamayan abim ablam varsa (ki umarım yoktur.) uyumak için kitap okuyun harbi işe yarıyo. Ben seneye giricem ama umarım seçmek için Bi bölüm bulurum...
Bir de bişey daha söylicem, şu benim haziranda yayınlınıcak kitap hakkında. Büyük ihtimalle 'Onsra' bu haftasonu Pazar günü yayımlanıcak. Saati hakkında Bi bilgim yok ama sonrasını da düşünürsek akşam yaparım gibi. Şimdiden okuyup beni destekleyecek herkese teşekkürler. Görüşmek üzereee😙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın Hatası
Hayran KurguShin soukoku kitabı:) Şiddet, zorlama ve işkence tarzı şeyler içerir. Smut var... (Bana bunlarla gel yaa dhskfsbsfsbs)