i fell in love with a war

91 15 0
                                    

okulun bahçesine vardığımızda minhoyla karşılaşmamıştım, bir ara görür gibi olmuştum ancak kalabalığın arasında gözden kaybolmuştu.

otobüse bindiğimde nedensiz bir şekilde kalbime sancılar girmeye başlamıştı. hep olurdu zaten, umursamayıp gözlerimi kapattım ve otobüsün kalkışıyla eş zamanlı olarak uykuya daldım.

jisungun dürtüklemeleriyle uyandıktan sonra etrafıma baktım resmen kitaplardan çıkmış gibi çok güzel bir manzara bizi karşılamıştı; yemyeşil upuzun ağaçlar, masmavi bir gökyüzü ve mükemmel bir göl manzarası tam 'minho da burada olsaydı keşke' diye düşünürken başka bir otobüsten inmiş ve etrafta kayıp kedi yavrusu gibi dolaşan onu gördüm. yanına gidip gitmemek konusunda emin değildim o yüzden kaldım, biraz pasif birisiyim galiba... ama o beni görmüştü gözlerimiz buluştuğunda içimdeki o kıvılcım yeniden ateşlenmişti ta ki jisungun söyledikleri kafamın içinde oynamaya başlayana kadar. 

göz temasını hemen kesip çantamı sırtıma taktım ve yanına gitmek için önümüzdekilerin otobüsü boşaltmasını sabırla bekledim ama bu sırada minho çoktan kaybolmuştu. 

hava kararmadan ortalığı gezmemiz için 2-3 saatimiz vardı. jisung felixin yanına gidip üçlü olarak takılmayı teklif etmişti fakat ben göl kenarında oturup dinlenmeyi tercih ederdim bu yüzden beni bırakıp gitmesini söyledim, yaklaşık yarım saat süren bir ikna çabasından sonra felixi arayıp onu buradan götürmesini rica etmiştim ve onlar giderlerken arkalarından el sallayıp önüme dönüp hafifçe esen serin rüzgarın ve batan güneşin etkisiyle rengi pembeye dönen gölün keyfini çıkartmaya başladım.

yanıma başka birisinin oturduğunu fark etmemle o tarafa dönmeme bile gerek kalmadan o kişinin minho olduğunu anlamıştım. yarım saat, bir saat ikimizde konuşmadan tek bir laf dahi etmeden oturup içinde olduğumuz huzurun tadını çıkartmaya çalışıyorduk

''eğer sana çıkma teklifi edersem gerçekten ret mi edeceksin?'' o kadar soğuk ve düz bir ses tonuyla konuştu ki resmen olduğum yerde titremiştim

''eğer sana o adamla aranda ne geçtiğini sorarsam gerçekten bana cevap vermeyecek misin?'' onunki kadar olmasa da soğuk bir tonda konuşmaya çalışmıştım. dönüp bana baktı bir kaç kez ağzını balık gibi açıp kapattıktan sonra 

''senden bana en karanlık, en korku verici travmalarını ve hayal kırıklıklarını anlatmanı istesem bunu konuşmaya saniyesinde hazır olabilir misin hyunjin? uğradığım tacizi yaptığım onlarca iğrenç şeyleri birisine anlatmanın bu kadar kolay olduğunu düşünüyor musun gerçekten. konuşamıyorum laflar ağzımdan çıkmıyor ben her ne kadar tüm bunları gömüp üstünü örtüp yaşanmamış gibi davranmaya ve mutlu olmaya çalışsam da sen onları yeniden gün yüzüne getirip beni üzmek için çalışıyorsun cidden anlamıyorum senden istediğim tek şey zaman niye üstüme geliyorsun bu konu hakkında.'' dedi. şok olmuştum gerçekten nasıl bunu onu üzmek için yaptığımı düşünebilirdi

''kim sevdiği insanla arasında sırlarda örülü bir duvar olsun ister minho, ilişkiler böyle yürümüyor. benim en korktuğum an ve hayal kırıklığım ne biliyor musun? sensin minho, hayatımda en korktuğum an senin yüzündendi ve hayal kırıklığına uğradığım anın da sebebi sensin. sana güven vermediğimi düşünüyorum, aslında bir çok şey hakkında düşünüyorum ama bunları konuşmak için uygun alan burası mı emin değilim.'' kafasını ellerinin içine gömüp ağlamaya başladığı an bu ilişkide tek sorunları olan kişinin minho olmadığını fark ettim, içinde bulunduğumuz durum o kadar toksik ve korkunçtu ki; ikimiz de hastaydık birimizi babamız yaralamıştı ötekimiz zaten doğuştan yaralıydı belki de ihtiyacımız olan şey zamandır diye düşündüm ona sarılırken. belki de her şeyden özellikle de birbirimizden bir süre uzaklaşıp iyileşmeye ihtiyacımız vardır...

timeless/hyunho (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin