sad beautiful tragic (final pt.1)

111 16 3
                                    

13.05.2027

okul mezuniyetinin telaşı kapıma dayanmışken bir anda telefon ekranımda beliren bildirimi gördüğümde nefesim daralmış ve kalbim ritim atlamıştı

'büyük buluşma günü'

bir süre ekrana baktıktan sonra bilgisayardan tarihi kontrol etmiştim ve gerçekten sonunda o 4 yıl geçmişti. her şey bana daha dün gibi hissettiriyordu sanki son öpüşmemiz bir kaç saat öncedeymiş gibi. aklıma gelen anılarla birlikte gözlerimin dolmasına engel olamamıştım ama kendimi bir an önce toparlayıp hazırlandım, son anda aklıma gelmesiyle birlikte onun bana yıllar önce vermiş olduğu ve kapağını açmaya bile kıyamadığım beyaz kutuyu da çantama atıp ev arkadaşlarıma haber vermeden çıkıp yola koyuldum

otobüsü beklerken kendi kendime sorguladım 'acaba gerçekten iyileştim mi?' ya da 'o gerçekten iyileşti mi?' aklımda gelmemesine dair en ufak bir ihtimal dahi bulundurmadım çünkü minhonun sözlerini tutacağına dair olan inancım çok güçlüydü.

otobüse bindikten sonra da bu düşüncelerim durmamıştı. bu 4 yıl içinde yaptıklarımı düşündüm

1-2 haftaya mezuniyetim vardı, okulu üstün başarıyla bitirmiştim, staj yaptığım yer beni mezuniyetten sonra da ekiplerinde görmek istiyorlardı, babamın tüm izlerini üzerimden atmıştım, düzenli olarak terapiye gitmiştim, bir sürü yeni arkadaş edinmiştim, 

en yakın arkadaşım jisungun felixle olan küçük nişanına katılıp sağdıçlık görevini üstlenmiştim. birbirleri için o kadar mükemmel birer eş ve arkadaşlar ki bizde minhoyla böyle olur muyuz diye sorguluyorum ara ara.

, işin aslı güzel bir hayata sahibim, sağlıklıyım, mutluyum ve sonunda tüm bu mutluluğu onunla da paylaşabilecek olmak içimde kelebeklerin uçuşmasına neden oluyordu.

otobüsten indikten sonra geriye 20 dakikalık bir yürüyüş mesafesi kalmıştı kalbim heyecandan o kadar hızlı atıyordu ki , yokuş yukarı yürüdüğüm için de olabilir, patlayacak gibiydi.

vardığımda etrafta fotoğraf çekilen çiftlerden başka kimse yoktu. acaba ben mi yanlış zamanda geldim diye saatime baktım fakat olması gerekenden 5 dakika erken bile varmıştım... 

etrafıma dönüp alanın her yerini gözlerimle taradım fakat yoktu... gelmemişti. 

belki yolda geldiği araç arızalanmıştır ya da hazırlanması uzun sürmüştür diye kendimce bahaneler üreterek bir köşeye oturup bekledim

1 saat 2 saate, 2 saat 3 saate dönerken hava iyice kararmıştı. havanın kararmasıyla birlikte benim içimdeki umut ışıkları da tek tek sönüyordu

umarım unutmuştur diye geçirdim içimden, umarım gelmemesinin sebebi unutmuş olmasıdır da onu başka birisiyle görmek zorunda kalmam

ne kadar süre orada oturup onu beklediğim hakkında fikrim yok tek anımsadığım şey telefonuma ev arkadaşlarımdan ve jisungdan gelen sayıyız cevapsız çağrılardı. en son jisungun aramasını açtım ve konuşmasını bekledim

''geldi mi'' heyecandan nefes nefese konuşuyordu

''gelmedi, saatlerdir bekliyorum ama gelmedi işte. niye gelmedi ki. acaba beni sevmeyi mi bıraktı'' konuşurken sesimin titremesine ve gözlerimden düşen yaşlara engel olamamıştım. kabullenemiyordum, kabullenemezdim başka birisini hayatına almış olsa bile buraya gelip benimle yüzleşmesi gerekirdi ama o kaçmayı tercih etti. bunun burada bitmesine izin veremezdim bir kez de olsa görmem gerekiyordu.

''hyunjin bence bu işi kurcalamamalısın, senin iyiliğin için söylüyorum belki de bu şekilde olması ikiniz için de daha iyidir'' sinirlenmeye başlıyordum, ne diye beni tutuyor ki

''annem değilsin jisung ve ben neyin benim için iyi olup olmadığına karar verebilecek yaştayım oyalama beni'' tam telefonu kapayacaktım ki tekrar konuştu

''dur, dur tamam özür dilerim yanlıştı söylediğim şeyler. nasıl bulmayı düşünüyorsun peki''

''bilmiyorum b-ben sadece bulmam gerektiğini biliyorum'' telefonun öteki ucundan çaresizlik dolu bir iç çekiş geldi

''yanlış hatırlamıyorsam sen babaannesinin evine gitmiştin belki hala orada yaşıyorlardır onlardan bilgi edinebilirsin'' bu dahice öneriden sonra jisung a teşekkür ettim

''önemli değil ama beni bilgilendirmeyi unutma''

''tamam, görüşürüz'' dedikten sonra telefonu kapattım. yorgundum fakat minhoyu bulana kadar uyumak gibi bir planım yoktu.

gecenin bir körü yarı yaya yarı uber yolcusu olarak minhonun babaannesine giden yolu bulup kapılarına vardım

gecenin bir körü olduğu için uyumuş olabileceklerini düşündüm ancak bunun yerine camlarında perdeler olmayan bomboş sarı bir evle karşılaştım, minhonun kapısına kadar beni sırtında taşıdığı o ev... zambakları da solmuştu, zambaklar o kadar güzellerdi ki en fazla 3-4 kere gelmeme rağmen kokuları hafızama kazınmıştı.

buradan bir şey çıkmayacağını anladıktan sonra tekrar bir uber çağırmıştım ve oturup bekleyebilmek için otobüs durağına doğru ilerledim

bu yolculuk beni planlamadığım bir şekilde zamanda geriye götürmüş ve tüm o tatlı anıları gözümün önüne getirmişti. keşke yine bir yerden elinde yemek kaplarıyla çıksa diye düşündüğüm sırada aracım gelmişti.

eve dönüş yolunda bir çok şeyi anlamdırmaya çalıştım kendimce. ağlarken şoför iyi olup olmadığımı ve yardıma ihtiyacım varsa anlatabileceğimi söyledi bu sözünün üstüne daha da ağlamaya başladım 

abi arabayı yol kenarına çekip torpido gözünden bir şişe su çıkartıp bana uzattı ama benim elimi uzatabilecek kadar bile enerjiye sahip değildim, bu yüzden arkaya gelip kendi içirdi. ben biraz durulunca bir paket çubuk kraker uzattı ve yemem için bekledi

''ah be oğlum kim seni böyle üzdü'' 

''anlatsam anlar mısın ki amca'' 

''belki anlamam ama çözmene yardımcı olabilirim'' anlatmaya başladım, zaten kaybedecek neyim vardı ki. konuşmam bittiğinde bir süre konuşmamış ve yere bakarak beklemişti

''emin misin elinde başka hiçbir bilgi olmadığına, aklını biraz daha kurcala illaki birbirinize söylemişsinizdir'' o anda fark ettim hangi üniversiteye gittiğini söylemişti SEUL MİMARLIK.

''HATIRLADIM ABİ ÇOK SAĞ OL'' bir anda adama sarıldım o da beklememiş olacak ki biraz sarsıldı ancak sonrasında kollarını babacan bir tavırla açıp geri sarıldı. o şoför koltuğuna yerleştikten sonra bir kez daha eve gitmek için yola çıktık

varır varmaz bilgisayarın başına geçip okulu araştırmaya başladım ancak karşılaştığım şeyle birlikte vücudumun tüm uzuvları çalışmayı bırakmıştı o an içimden keşke başka birisiyle olmuş olsaydı diye geçirdim, keşke bensiz mutlu bir hayatı olsaydı ama yaşasaydı...


timeless/hyunho (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin