15

17 5 13
                                    

Hellooo bu bölüm için çok heyecanlıyım. Ay içim kıpır kıpır. Ama hayır yeşil gözlü bey kim öğrenmeyeceksiniz ama baska seyler öğreneceksiniz artık kalanını beyninizde tamamlamaya çalısırsınız gfndhkx. Yavas ilerlemeliyiz ki bu kız kitabı iki bölüme bitirmesin asklarım.

Buyrunuz bölüm sizlerleeeee

_&_

Yeşil gözlü çocuk?

Ağaçların arkasından gözlerime dolu gözleriyle bakan çocuğu görmem gerilememe sebep oldu. Dolu gözleri neden bu kadar tanıdıktı?

Beni neden izliyor bu? Aptal gibi kendi kafamdaki soruları düşünürken bir anda arkasını döndü ve hızla uzaklaştı. Hadi amaa yetmedi mi bu gizlilik kim ve beni neden takip ediyor? Biraz daha onu düşünürsem patlayacağım galiba.

Huzurumu kaçıran yeşil gözler yüzünden eşyalarımı toparlayıp ağacın kenarına bıraktım.

Uçuruma doğru yürüdüm. Kulaklarıma babamın sesi doldu. Gözlerimin önüne minik bir kızla babasi geldi.

🍁

"Minik tırtıl orası uçurum uzaklaş ordan"

Korkuyla bana seslenen babama tebessüm ettim. Ben uçurumdan korkmam ki.

"Ama baba burası çok güzel"

Arkamdan ne kadar kızsada uçurumun dibine kadar gittim ve tam ucunda oturdum. Bacaklarımı uzatmıstım ama bacaklarım kısa olduğu için sadece ayaklarım dışarda kalıyordu.

"Hadi ama minik tırtıl korkutuyorsun beni"

Babamı daha fazla korkutmak istemediğim için. Ona gülüp ayağa kalktım. Ve koşarak kucağına zıpladım.

🍁

Aklıma gelen anı ile gözlerim dolmuştu o uçurum burası değildi ama buranın karşısıydı orası da uçurumdu ama orası tamamen farklı bir yerdi onlar gittikten sonra da bir daha gitmemiştim.

Uçurumun en ucuna gidip ayklarımı uzattım sadece ayaklarım dışarda kalacak şekilde. Ellerimi arkamdaki çimenlere koyup kendimi geri yasladım.

Gök yüzü bugün bana ihanet eder gibiydi tüm güzel hava yavaş yavaş kayboldu. Üzerini kara bulutlar aldı. Aynı hayatım gibi lise 2. Sınıfta ailemi kaybedişimle tüm güneşim söndü üstünü kara bulutlar oldu sonsuza kadar.

Hafif çiselmesini beklerken bian da hızlı hızlı sanki bir şeyden intikam alırmış gibi hırçınlıkla yağdı. Ellerimi bıraktım sırtımı toprakla kavuşmasıma sebep oldum.

O an hiç düşünmedim ne kirlenecek tişörtümü ne çamur olacak kısa saçlarımı.

Yağmur hızını artırarak yağmaya devam etti. Bende gözlerimi kapatıp göz yaşlarıma yağmura karışması için izin verdim.

Çığlık atmadım. Acılarımdan şikayet etmedim. Yeter demedim. Sessiz hıçkırıklarımda boğuldum. İçimde kopan fırtınalarla boğuldum. Belki bağırsam bir nebze dinecek acım özlemim ama ben susmayı seçtim. Kendimi kendi sessizliğimle cezalandırmayı tercih ettim.

Ağlamaktan ağırlaşan göz kapaklarıma karşı çıkmadım rahat bıraktım. Beni karanlığa gömellerine izin verdim.

Çünkü hiç bir karanlık yaşadığım zifiri karanlıktan beter değildi...

~~~~~~~

Kaç saat orada öylece uyudum bilmiyorum ama uyandığımda üzerimde bir ceket vardı siyah bir ceket. Aldığım koku bana bunun bir erkek ceketi olduğunu anlamamı sağladı.

Yağmur gitmişti ikindi vakti gibi duruyordu daha hava kararmamıştı.

Olduğum yerden kalkmaya çabaladım ama başta pek kolay olmadı yağmurun altında durduğum için kemiklerim ağrıyordu.

Zorla olduğum yerden kalkıp kendimi eşyalarımı almaya zorladım. Tam alıp gidiyordum ki elimdeki ceketi hatırladım.

Bu kimin ki?

Kim benim üzerime bunu bıraktı?

En önemlisi bana dokundu mu?

Düşüncelerimi bir kenera bırakıp belki ceplerinden bir şey bulabilirim diye ceplerini karıştırdım.

Tam ümidi kesip bırakacaktım iç cebine bakmadığımı hatırladım.
Evet burda bir kağıt vardı katlanmış bir kağıt üzerinde ise gökyüzüm'e yazıyordu.

İyi de nasıl?

O beni tanımıyor ki. Yada ben mi öyle zannediyorum?

Titreyen parmaklarımla kağıdı açtım.

Gökyüzüm biliyorum o mesajı gördüğünü ve biliyorum şuan kim olduğumu bildiğini. Seni bulmam zor oldu ama. Güzel kız o yaşlar yakışmıyor harelerine. Özür dilerim kim olduğumu senden saklayacağım için. Çünkü bilsen bir daha bana gelmezsin biliyorum ve ben seni tekrar kaybetmeye dayanamam gökyüzüm. Ve merak etme saç teline bile dokunmadım. Ama dayanamadım uzun uzun izledim şişik gözlerini kızarmış burnunu.
Şimdilik hoşça kal gökyüzüm...

                                                 Yaralı...

Anlam veremiyorum bu kim? Kim ki beni tekrar kaybedecek. Ben hatırlamıyorum Bera diye birini ki. Kim ki bu çocuk kim bu yaralı. Yine beynimi karman çorman etti.

Ama içimden bir ses herşeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu söylüyor.

Ağrıyan kalbimle eşyalarımı ve ceketi aldım bir gün bunu ona onu bulduğum da verecektim.

Yürüyecek halim olmadığı için kendimi otobüs durağına yönelttim. 5 dakikalık bekleyiş üzerine gelen otobüse bindim.

Kendi durağıma gelişimle kendimi eve attım. Gitmem gereken bir yer vardı. 6 yıldır hiç gitmediğim o ev. Ailemle yaşadığımız eve. Çünkü içimden bir ses aradığım cevapları orada bulacağımı söylüyordu.

Hızla eşyalarımı hazırlayıp duşa girdim. Kendime gelmem gerekiyordu. Hızlı bir duş ardına hazırlanıp dışarı çıktım. Bindiğim bi taksiyle evin adresini verip beklemeye başladım. Taksinin duruşuyla parayı verip aceleci bir şekilde indim. Evet şimdi bu kocaman evin tam önündeydim yıllardır gelmeye korktuğum evin.

Şimdi öğrenilmesi gereken gerçekler açığa çıkması gereken sırlar vardı.

Kimdi bana bize bu oyunu oynayan?

Doğru ya oyun. 6 yıl önce onlarla birlikte araştırmaya korkup mezara gömdüğüm oyun. Ha hani şu normal çocukların oynadıklarından değil.

Piskopat bir katilin oyunu...

_&_

Aman Allahım noluyooooooo.

Bende bilmiyorum ya noluyooooo. Evet yine tam yerinde kestim.

Biliyorum ki pazartesi ve cuma bölüm atacaktım ama maalesef yapamadım. Üzgünüm ama telefi olarak. Yarın yada bu akşama da bir bölüm daha gelicek.

Meraklanın azcık canım hep nötrn ilerliyordu hikaye azıcık heyecan katmayalım mı.

Seviyorum sizi <333

Hoş kalın mutlu kalın ballarımmm💞

Unutlan Canlar & Yeni HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin