BÖLÜM 5

11.9K 563 57
                                    





Rüzgâr bir anda sertçe esip saçlarımı, görüşümü engelleyecek şekilde yüzüme dağıttığında, boştaki elimi gözüme girmek üzere olan tutamlara atıp kulağımın arkasına sıkıştırdım.

İncelemeye devam ettiğim yapı; devasa arazideki sayılı evlerden bir tanesiydi. Beyaz renge sahip son derece gösterişli yapı, içine girdiğiniz an kaybolacakmışız hissi yaratıyordu içimizde. Üç katlı beyaz villanın, giriş kapısına ulaşmamızı sağlayan mermer merdivenlerine doğru ilerleyen Milat, arkasında bıraktığı bizi umursamadan, basamakları çıkıp gözden kayboldu. Annemin babamla konuştuğunu yeni fark ediyordum ve Milat'ın bu sert tavrından sonra ikisi de susarak gözden kaybolan oğullarının arkasından bakmışlardı.

Eflah'ın avcuna hapsedilmiş elimin ter içinde kaldığını hissediyordum fakat avuçlarımızı ayırmak adına bir harekette bulunmamıştı.

Birkaç adım uzağımdaki annemin bana baktığını fark edince, merdivenlerden aldığım gözlerimi onun güzel yüzüne çevirdim. Sanırım yoldayken her şey çok daha kolaydı ve sanırım içeri girmekten ikimiz de çekiniyorduk.

Bir anlığına nefes almakta zorluk çektiğimi hissettim ama yalnızca birkaç saniye sürdü bu. Bilinçsizce badem şeklindeki tırnaklarımı Eflah'ın derisine batırdım, bunu fark etmem bir saniyemi aldı ve başını bana çevirdiğini hissettiğimde, ona bakmadan parmaklarımı gevşettim.

''İçeri geçelim,'' Babam, Eflah'la sıkıca kenetlenmiş ellerimize birkaç saniye durgunca bakıp söylediği cümlenin ardından, annem tereddüt yerleşmiş bir yüz ifadesiyle bana güven vermek ister gibi gülümsedi; bunun içimi rahatlatması gerekiyordu fakat ben bu gülümsemeyi bile sahici bulamamıştım ki...

Çakıl taşlarıyla dümdüz bir zemin hâline getirilmiş yolda ilerliyorduk ki, çok uzağımızda olmayan merdivenlerden bir kadına ait topuklu ayakkabı sesleri gelmeye başladı. Dördümüz de olduğumuz yerde durduğumuzda, adım seslerinin bir çalışana ait olabileceğini düşünmüştüm ki, babam ve Eflah bile bir kadına ait bu adımları yadırgamış ve çatık kaşlarla merdivenlerin en tepesine bakmış olmaları, bu düşüncemi yalanladı.

Dizlerinin birkaç santim altında biten siyah deri elbisesi ve kırmızı renk stiletto ayakkabılara sahip, esmer ve alımlı bir kadın, üstten bakışlarıyla bizi inceliyordu. Kadının kim olduğunu bırakmış, neden o şekilde baktığını anlamaya çalışıyordum.

''Ne?'' Annemin fısıltısı bana ulaştığında, babam, biyolojik abim ve ben aynı anda ona döndük. Yüzünde neredeyse dehşet ifadesi vardı gözlerine inanamıyormuş gibiydi. ''Erna... Bu bir şaka mı?''

Adının Erna olduğunu öğrendiğim kadının kim olduğunu bilmiyordum ama merak etmiştim. Koyu kahverengi gözlerini bize kötü bir şekilde dikmiş, ardından üzerindeki dar elbiseye rağmen seri şekilde yanımıza gelip, yüzüne eklediği yapmacık gülümsemesiyle bir anda anneme sarılmıştı. ''Manolya... Ne kadar da özlemişim seni,'' İnce ses tonu fazla tiz çıkıyordu ama bunu bile bile yapmadığı her halinden belliydi; doğal ses tonu böyleydi.

''Ben de...'' Dedi annem ikilemde kalmış bir ifadeyle. Daha çok bu kadının neden burada olduğunu sorguluyormuş gibi çıkmıştı ses tonu.

Babam bu görüntülerine katlanamıyormuş gibi kadını annemden ayırdı ve çatık kaşlarıyla, ''Neden geldin?'' Diye sordu. Kadın yüzü, gözle görülür biçimde babamın sorusunun ardından bozulmuştu. Yine de hemen toparlayıp sol elini babamın omzuna yerleştirip ona bir adımla yaklaştı. Annemin çatılan kaşlarına karşın ben şaşkınlıkla izliyordum bu görüntüyü. ''Canım, dün eksik dosya getirmişim yanlışlıkla... Bugün de sen şirkete gelmeyince eve getireyim dedim dosyayı,''

GEÇ KALMIŞ DOĞRULARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin