BÖLÜM 25

4.6K 239 8
                                    


Kafamın alev aldığını hissediyordum çünkü güneş tam olarak tepemdeydi. Hastane bahçesinde çok fazla gölgelik alan vardı fakat Milat D vitamini eksikliğimi öne sürerek buharlaşmama neden olacak bir yere oturtmuştu beni. Bir elimi alnıma, Milat'ı daha iyi görebilmek amacıyla koymuştum ve bahçede dikilmiş, doktorum Murat beyin gelmesini bekliyorduk.

İki gün önceki doğum günümden beri ne yesem bir süre sonrasında çıkarıyordum. Bu yüzden vücudumda büyük halsizlik oluşmuştu, ayrıca denge problemleri her iki adımda bir düşmemi sağlayacak şekilde artmıştı.

''Doktor gelmiş, Renas,'' dedi elindeki telefona bakan Milat. ''Hadi gidelim.'' Elini sırtıma yerleştirip kalkmamı sağladı. Etraf çok kalabalık değildi ama düşersem, bir daha bu insanları görmeyeceğimi bilsem bile buraya adım atamazdım.

Ayaklarımı zemine bıraktıktan sonra birkaç saniye dengede kalıp kalamadığımı öğrenmek açısından yalnızca durdum. Bir süre sonra Milat'la yürümeye başladık ve iki yana açılan otomatik kapıdan içeri girdiğim anda serin hava vücudumu sımsıkı sardı.

''Kucağıma alabilirim seni?''

Ona bakmadan başımı iki yana salladım. Tembelliğe alışmamam gerekiyordu, en azından kendimi biraz olsun zorlayabilmeliydim.

''Sorun yok, birazdan daha düzgün yürüyebileceğim.''

Bir şey demedi ama kol kola girmemizi sağladı. Asansöre bindiğimizde yanımızda duran üç kişiden uzaklaşmak adına en köşeye geçip ineceğimiz katı beklemeye başladık. Milat'la birkaç ay öncesine göre şu anda daha yakındık ama birbirimize çok yaklaştığımız söylenemezdi. Sadece artık ondan o kadar da çekinmiyor ve onu görmezden gelmiyordum.

Asansörün kapıları iki yana açıldığında beraber indik ve uzun koridorda biraz ilerleyip sol tarafa yöneldik. Doktorumun isminin yazılı olduğu kapıyı tıklatıp gel komutunu aldığımızda Milat önden geçmem açısından bana yol verdi. İçeride yalnızca doktorum değil, fizyoterapistim, aynı zamanda doktorum Murat beyin eşi Azra hanım da vardı.

''Merhaba, buyurun,'' diyerek koltukları işaret eden Murat beye uyarak karşılıklı oturduk Milat'la. Azra hanım da Murat beyin yanındaydı ve elinde kağıtlar vardı.

''Hoş geldiniz, nasılsın Renas?''

''İyiyim,'' dedim Murat beye yarım bir gülümseme sunarken. Yaklaşık bir saat önce Azra hanımın yanından çıkmıştım. ''Siz nasılsınız?''

''Sen iyiysen bizler de iyi oluruz,''

Milat elindeki kağıtları doktoruma uzattığında Murat bey alıp incelemeye başladı.

''Bacaklarında bir sorun var mı şu anlık Renas?'' Diye mırıldandı ne zaman yanıma geldiğini bilmediğim Azra hanım. Yanı başımda dikiliyordu ve sadece benim durabileceğim kadar kısık bir tonda konuşmaya çalışıyordu. ''Odanızdan çıktığım gibi kramp girdi ve işlevini kaybettiler, bahçeye abimle çıkabildim. Şu an daha iyi ama yere basarken aklımda sürekli dengemi kaybedip düşeceğim korkusu var.'' dedim ben de onun gibi mırıltılarla.

Bir şey söyleyecek gibi oldu ama hemen ardından dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı.

''Bir sorun mu var?'' Milat'ın endişe kokan ses tonuyla Azra hanımla birlikte ona baktık. Pür dikkat Murat beyi izlediğini fark ettiğimde başımı doktoruma çevirdim. Abimi duymamış gibiydi ve çatık kaşlarla kağıtlara bakmaya devam ediyordu. ''Murat bey,'' Milat yeniden ona seslendiğinde derin bir nefes alıp kağıtları masasının üzerine bıraktı ve bana döndü.

GEÇ KALMIŞ DOĞRULARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin