1 Ay Sonra
Öne doğru uzattığım bacaklarımdan birini doktorum Azra hanımın yönlendirmesiyle kaldırırken, üç saniyenin sonunda tekrar indirmiş, bu sefer de öbürünü kaldırmıştım. Fizik tedavi randevularım artık sıklaşmıştı ve her seferinde hastanede bana eşlik eden kişi babam oluyordu. Haftanın üç günü buradaydık, ardından beraber vakit geçirmeye gidiyorduk ve hava kararmadan da eve dönmüyorduk.
Okula devam ediyordum tabii ki ama bazen iki gün üst üste gidemediğim zamanlar oluyordu; sebebi ise dilimin kitlenmesi ve kendimi ifade etmekte zorluk çekiyor oluşumdu. Tam bir ay önce, ardından günlerce ağladığım kadının bir süre sonra neredeyse tüm bağlarını kopardığını fark ettiğimde, anne kelimesini de onunla birlikte kalbime gömmüştüm.
Azra hanım doğrulmamı ve yüz üstü yatmamı istediğinde, dediğini yaparak ters döndüm. Göğsümün altına yastık koyduktan sonra dizlerimi kırarak bacaklarımı kalçama yasladı. Bu hareketleri iki bacağım için uyguladıktan sonra gülümseyerek omzuma dokundu ve ayağa kalkmamı işaret etti. Ayağa kalkarak üzerimi düzelttim. Babam oturduğu yerden kalkıp beyaz montumu giymem için uzatırken, ''teşekkür ederim,'' diye mırıldanarak hemen giydim.
''Renas, bacaklarınla ilgili bir problemin var mı?''
''Hm,'' diye mırıldandım düşünüyormuş gibi yapıp bir yandan da siyah postallarımı giyerken. ''Olur olmadık yerde tutulup düşmemi sağlamaları dışında mı?'' Odadaki bir görevlinin yerdeki matı kaldırırken, söylediklerimle duraksadığını gördüm göz ucuyla, doğrulmadan hemen önce.
Azra hanım, babam gibi iç çekti ama yüzündeki hoş gülümsemeyle bana yaklaştı. Otuzlarının başında olduğunu öğrendiğim genç kadın, kişisel doktorum Murat beyin de eşiydi. Koyu kumral, çene hizasında küt saçları ve iri gözleri vardı. Çok hoş bir kadındı.
''Sorun değil, güzelim. Bu durumu aza indirmek için buradayım.''
Doktorun odasından çıkıp Murat beye de uğradık ve gerekli kontrolleri yaptıktan sonra arabaya bindik. Babam, ''Ne yapmak istersin?'' Diye sordu kemerlerimizi bağlayıp yola koyulduktan sonra.
''Senden bir şey isteyebilir miyim?''
Kısa bir duraksamanın ardından hayretle bana döndü.
''Tabii ki. Nedir?''
Önce direksiyonu çeviren güzel ellerine baktım; onda henüz yeni fark ettiğim bir şey vardı; sol elinin her bir parmağına oğullarının baş harfleri işlenmişti. Bu görüntüye gülümseyip profiline baktım. ''Bana araba kullanmayı öğretir misin?''
〰〰〰〰〰
''Kızım niye ayağını hemen kaldırıyorsun ya?! Basılı tut ve yavaşça kaldırıp gaza hafifçe bas.''
''Ay! Niye bağırıyorsun ya?!''
Hemen yan koltuğumda oturan babam arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı. Birkaç saniye sonra doğrulup alnındaki saçları geriye attı ve kucağındaki montumu düşmek üzereyken kurtardı.
''Bak, bağırmıyorum, güzelim. Bağırmıyorum, balım peteğim.'' Hafifçe bana doğru yaklaştı ve daha sakin bir şekilde tamamen durmuş arabayı tekrar harekete geçirmem adına direktifler vermeye başladı. ''Şimdi, motoru çalıştır, vitesi boşa al, el frenini çek,'' tam olarak dediğini yaptım. ''Aferin. Şimdi de sol ayağınla sonuna kadar debriyaja bas, çekme. Vitesi bire al, el frenini indir,'' Tekrar söylediğini yaptığımda, bunu yüzüncü defa tekrarlamıyormuşuz gibi memnuniyetle gülümsedi. ''Ayağını debriyajdan çok hafif kaldır, gaz pedalına azıcık bas.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇ KALMIŞ DOĞRULAR
Teen FictionRenas, beyincik dejenerasyonu teşhisi konulmuş on yedi yaşında genç bir kızdır. Kalan ömrünü annesiyle geçireceğini düşünürken, hayatına bir anda yıldırım gibi düşen baba ve ağabey faktörü dengesinin şaşmasına neden olur. Zorlu mücadelelerle hayata...