1| İhanet Gecesi.

495 43 20
                                    


Bu bolum gecmisi anlatan bir bolumdur ve Jungkook'un dogum gunu yasanan olaylarin bir kismini icerir.

İyi okumalar!

...

Gizli bir köyün, gizli bir gecenin ve gizli bir dağın sakladığı çok şey vardır...

Öyle ki yaşlı adam, dalmış gözlerini karşıya dikmiş bakarken aklından birçok düşünce geçiyordu. Bu ıssız yer, sadece ona ve onun yolundan gitmek için seçilen dokuz öğrenciye lutfedilmişti.

Gökyüzünden önüne doğru düşen bir yıldırıma kaydı ifadesiz bakışları. Gelecek haberi biliyordu, onun ve ögrencilerinin evi tehlikedeydi ve bunu atlatmanın tek bir yolu vardı.

Yıldırımın içinden düşen beyaz ve gri karışımı gümüşi saçlarla parıldayan kız, buz mavisi gözlerini efendisinin üzerinde tutarak diz çökmüş ve tamamiyle ona olan bağlılığını belli etmişti.

"Söyle ögrenci Astrid, bana kurtuluşumun haberini ver."

Gözleri doldu Astrid'in. Bir felaket çağırıştırırcasına parıldıyordu buz gibi irisleri, ve bir felak gibi süzülüyordu dudaklarından kelimeler.

"Efendi Sangsu, Della'nın doğumu yaklaşıyor."

Yaşlı adam donmuşçasına soluklandı bir kaç saniye. Bu demek oluyordu ki felaket, kurtuluştan bir adım önceydi. "Zamanımız azalıyor, Della'yı buradan götürmemiz gerek. Onu buradan götür Astrid, olabildiğince çabuk."

Panik yapan Astrid dizleri üzerinde doğrularak yaşlı gözlerini sildi. Elbette ki Della'yı götürecekti fakat ondan önce hissettiği bir şey vardı. "Geliyorlar efendim." Dedi hissettiği auralarla birlikte. "Çabuk kaç Astrid! Zamanımız kalmadı, çocuk burada doğmamalı."

"Efendi-"

"Geldiler."

Dışarıdan gelen büyük gürültü ve yıkım sesleri şimdiden bir çok kayıbı ve felaketi ön gösteriyordu. Büyülü olan bu ıssız yeri ne kadar tutabilirlerdi emin değillerdi fakat onlar efendi Sangsu'nun öğrencileriydi.

Gerçek kimlikleri saklı olan bu ögrenciler öğrenildiğinde kurt adamlar ve büyücü - kurt adam melezleri tarafından özel olarak yapılan silahlarla öldürülüyorlardı.

Her kurt adam - büyücü melezi aynı değildi. Efendi Sangsu'nun yetiştirdiği melezler ise en güçlüsüydü. Çünkü bilinmeyeni bilenlerdendiler, onlar özeldiler. Yandaşları gibi benliğini kaybetmeyen kesimi yönetirler ve nadiren de olsa karşılaştıkları safkan büyücülerine itaat halindeler.

Yaptıkları bağlılık yeminleri dolayısıyla güçlerinin bir kısmını efendileri rahatlıkla yönetiyordu. Ölümsüz olan bu adam, yolunu tamamiyle öğrencilere adamıştı ve tek gayesi onlara kendi benliklerini kazandırarak iki tarafta bitmek bilmeyen bu çatışmanın bir şekilde sonunu getirmekti. Onun öğrencileri barışçıldı fakat aksi kesim ise bilinmeyen ve özel olarak seçilen bu öğrencilere karşı fazlasıyla kıskanç ve tedbirliydi.

Lakin, yıllar sonra elbet bu çatışma bir safkan tarafından sona erecekti.

"Efendi Sangsu!" Diye bağırdı kız. Saçları şiddetle esen rüzgar sebebiyle dağılmışken odaklanmış bir şekilde büyü yapan efendisini izledi. Fakat ne yazık ki tam olarak izleyemeden aklına gelen Della ile yoğunlaştırdığı gücüyle bir yıldırım çağırdı. Bedenini ele geçiren ışıkla kendini kaldıkları şu anlık görünmeyen izbe mağaranın önüne bıraktı.

Kardeşini ve yeğenini kurtarması gerekiyordu.

Geldiği gibi kardeşinin şişen karnına dikkat ederek kucağına aldı onu. Sessiz inlemeler ve kesik nefeslerini işitiyordu Astrid. Fakat yüreğindeki korku ara sıra donmasına neden oluyordu.

Mağaranın çıkışına ulaştığında sesler daha da artmıştı. Yaklaşıyorlardı, melezler ve kurt adamlar güçlü bir birlik kurmuş onları alt etmeye çalışıyorlardı.

Dokuz öğrencinin birlik olması gereken bir zaman dilimindeyken onlardan biri hamile, diğeri de kardeşinin yanındaydı. Geri kalan yedi öğrenci burayı elbette ki hallederdi fakat burada yaşayan diğer yandaş melezler zarar görebilirdi. Onun dikkatini dağıtan şey kardeşi oldu. "N-nefes alamıyorum." Dedi Della kesik kesik nefeslerle.

Astrid belindeki çakısını zoraki bir şekilde tek elle atıp ifadesizce bileğini kesti. Bileğinden akan sarı kan rengi asilliğini belli edecek şekilde parıldarken o ifadesizliğini koruyarak kolunu kardeşine uzattı. "İç Della."

Dudaklarına değen kanı kuruyan boğazına rağmen zorla yuttu Della. Karnındaki bebeği onun canından bir parçaydı ve en öncelikle onu korumalıydı. Bebeğini asla bir hata olarak görmüyordu, babası tehlikenin kendisi olsa bile. Bu yüzden son gücüyle nefes nefese "G-gidelim." Dedi.

Astrid silkelenip kendine geldiği gibi hızlıca mağaranın çıkışını buldu. Dağın kenarlarında yürümek için yollar yapılmıştı ve bu yollar oval bir şekilde döne döne aşağı iniyordu. Aşağı inmek için vakti yoktu fakat tekrar yıldırım çağıracak enerjisini kan kaybettiğinden dolayı kendisinde bulamıyordu aynı zamanda. Bu yüzden bir dayanak ararcasına efendisinin sözlerinden birini aklına getirerek son gücünü kullanmaya başladı.

"Ve elbet güçler kaybedilir. Savaşın ardındaki kaybedişler gibi acizlik vardır bedenlerde. Önemli olan ruhu bulmaktır, odaklanır ve içinizdeki ruhu bulursanız. Kaybettiğiniz gücün mislini alırsınız."

Şakaklarından akan ter ve beynine vuran ağrı onu mahvediyordu. Gözleri kayarken elleri yumruk haline gelmiş ve titrek bir nefesle gökten ayak uçlarına düşen yıldırıma bakmıştı.

Titreyen dizlerini zorla haraket ettirerek bilinci kapanmak üzere olan kardeşini yoğun ışık silisesine sokarken görüş açısına bir melez girdi.

"Astrid, nereye kaçıyorsunuz böyle?"

Şokla aralanan gözleri gereğinden fazla irileşirken üzerine gelen özel zehirli bıçağı son anda fark edip uzaklaşmaya çalıştı fakat yüzünü boydan boya çizen bu zehir, yıldırımın onları götürmeden önce görünen son görüntüsüydü.

Çünkü karşısındaki melez yandaşlardan biriydi, ve o gecenin bir diğer ihanetiydi.

...

İlk bolum gecmisten geliyor. Macera dolu bir kurguyla sizlerleyim yani. Bu arada da yks calisma surecine girecegim cunku hic bir sekilde temele sahip degilim. İstedigim bolum icin simdiden calismaya baslamaliyim. Biliyorum burasi fazlasiyla ihmal oldu, fakat yine de ilham geldikce yaziyorum. Umarim bunun sonu da ss gibi olmaz.

Her neyseeee
Yazim yanlislari ve anlamsiz cumle varsa effedin, kontrol etmeden atiyoeum.

Bb
👀🤍💌

M.J'

De l'enferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin