9| Yoğun feromon ve saldırı.

193 27 11
                                    


"Efendim, Kim Taehyung benden şüphelenmeye başladı."

Gözleri telaşla göz kapaklarının ardından titrerken dudakları arasından titrek bir soluk çıkmıştı. Şimdilerde daha iyi anlıyordu eğitiminin önemini. Ve eğitimini bitirmediği için büyük bir pişmanlık duyuyordu...

"Panik yapma öğrenci Jeon." Dedi efendi Sangsu, sağ eliyle sakalını sıvazlarken düşünür gibi bir hâli vardı. Arka taraftan esen rüzgârın sükûneti bulunduğu yerden bile hissedebilmişti Jungkook.

"Ne yapacağız peki?"

Jungkook'un sorusuna karşı başını dikleştirerek baktı safkana. Bu kadar kısa süre içerisinde kendilerini ele veremezdi, mutlaka sarayda halktan gizli bir koz elde etmeliydi.

"Oradaki durum ne? Bir şeyler öğrenebildin mi?"

"Elbette." Dedi Jungkook. Aklına kraliçenin hizmetkârlarıyla konuştukları geldi. "Güzel..."

"Kraliçe bu pazartesi okula prens Taehyung ile birlikte gelecekmiş. Sanırım yetenek yarışması düzenleniyor. Bu durumda bende bir şekilde dikkatlerini çekip güvenlerini kazanmalıyım."

Jungkook bu konu hakkındaki düşüncelerini efendi Sangsu'ya açıklarken kafasında hızlıca planla ilgili bir taslak oluşturuyordu. En kısa zamanda bu işi halletmeli ve intikamını almalıydı.

"Bu kadar mı?" Dedi efendi Sangsu ve iç çekerek dudaklarını hafifçe kıvırdı. Onun gülümsemesine pek rast gelinmezdi, aslına bakılırsa kendisini görenlerin sayısı bir elin parmağını geçmiyordu.

Jungkook içinden 'hayır, bu kadar değil ama size onun kızgınlığını anlatamam. Özellike de onun için ayarlanan omegaları...' diye ekledi. Tam kalbinin ortasında bir sıkışıklık ve bedeninde kol gezen sinirin varlığını ise yalnızca nefrete yordu. Çünkü o kim Taehyung'dan nefret ediyordu,ve hep nefret edeceğini düşünüyordu.

"Güzel iş başarmışsın Jungkook. Planın da mantıklı. Prens Taehyung için aklımda başka bir şey var, ama kabul edeceğinden emin değilim..."

Jungkook kaşlarını çattı. O asla efendisine karşı çıkmazdı, bu yüzden başını iki yana salladı ve efendi Sangsu'ya büyük bir kararlılıkla baktı. "Kabul edeceğimden emin olabilirsiniz efendim."

"Düşünebilen bir insanı üç türlü şey düşünmekten alıkoyar evladım; bunlardan biri öfkedir. Lakin öfkenin daimliği yoktur ve düşüncesizliğini ağır bir şekilde ödeterek sana zarar verebilir." Duraksadı, kısa bir düşünmenin ardından devam etti. "Bir diğeri hüzündür. Hüzün insanı düşünmekten alıkoyar ama bu herkimse için geçerli değildir. Bazılarında ters tepen bir durumdur. Ayrıca hüzün geçicidir. Daimliği yoktur. Ve açıkçası bu prens Taehyung için etkili olacak bir duygu değil."

Efendi Sangsu tereddütle Jungkook'a baktı ve yutkunarak devam etti. Öncekilere göre sesi daha kısıktı. " Ve sonuncusu; aşk. İnsanı aptala çevirir, ne şaşar ne de geçicidir. Herkeste aynı tepkiyi verir. Karşındaki insan seni kötü yere koyamaz, seni kötü olarak düşünemez çünkü bu başta kendisine ve aşkına yapılan bir ihanet gibi gelir...Ayrıca gerçekler ortaya çıksa bile sana asla zarar veremez...Aşk, zaaftır, zayıflıktır."

Jungkook dudakları aralık bir şekilde efendi Sangsu'yu dinlerken neredeyse dilini yutacaktı. Ah şu kalbi...bunun düşüncesiyle bile nefretle çarpıyordu. Lakin ne yazık ki kendisi bunu onaylamak zorunda kaldı, içlerindeki en mantıklı sonuç buydu çünkü. Aşk...çılgınca bir intihardı.

De l'enferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin