Dudaklarında lolipopu yalayıp sağ yanağında dolaştırdı Jungkook. Elleri ceplerinde, bacakları hafif aralık ve onuzları dik bir şekilde rahat bir tavırla oturuyordu. Taehyung'un gelmesini yarım saattir bu şekilde bekliyordu ve yanı başında durup kitap okuyan Jimin ise onun bu haline aldırmadan Yoongi'yi görmeyi umuyordu.
Belki birazcık olacakları merak ediyor olabilirdi fakat en büyük nedeni Yoongi'ydi. Kendisini elinde kitap okurken görmeliydi, ondan hiç beklemediği bir şekilde kitaplardan hoşlandığını öğrenmişti.
Dün gece Jungkook aniden kapısını çaldığında neye uğradığını şaşırmıştı. Okulun çoktan kapandığını bildiği için gidemiyordu, yanına gitmek istediği zamanda Taehyung tarafından engellenmişti ve Jungkook'un aniden karşısına çıkması kendisine kısa süreli bir şok yaşatmıştı. Omuz silkerek dalgınca kitabına bakmaya devam etti.
Bacaklarını toparlayarak sırtını dikleştirdi Jungkook. "Bir türlü gelmek bilmedi saygıdeğer prensimiz." Diye ağzında geveledi lafını.
Yaklaşık beklenen bir on beş dakika sonrasında kapı her zamankinden biraz daha sesli bir şekilde açılarak Taehyung görüldü. Yoongi'yi Jungkook için göndermişti, en azından bir bakması için. Onun hâlâ yangın merdivenlerinin orada bekliyor olma düşüncesiyle sırıttı. Keyifli bir ifadeyle içeri girerken aniden gülüşü yüzünde dondu. Yanındaki arkadaşları o durdu diye duraksarken gittikçe kasılan beden yüzünden hepsi gerilmişti.
"Hoşgeldin, Kim."
Dudaklarında sinsi bir sırıtma, elleri ritimli bir şekilde masayı turlarken delici bakışları Taehyung üzerindeydi. Onun kasılan ve duraksayan bedeninin şaşkınlığını görmek beklediğine değmişti. "Ama olmadı böyle ya, kırk beş dakika bekledik seni. Hep böyle geç mi gelirsin?"
Ortamda oluşan sessizlik gittikçe herkesin gerilmesini sağlarken Taehyung sinirle kahkaha atarak kafasını arkaya yatırdı. Yutkunduğu için belirginleşen âdem elması sessiz olan sınıfta iç çekişlerin duyulmasına sebebiyet verirken Jungkook keyifli ifadesini bozarak tamamiyle ciddileşti.
"Ne işin var burada?"
Omuz silkti Jungkook. "Bilmem, sana sormalı."
Taehyung yumruklarını açıp kaparken konuştu. "Bundan kurtuldun demek ki?" Dedi. Soru sormak bir kenara, hesap sorar gibi çıkmıştı sesi.
"Sakın, bir daha, benimle, uğraşma, Kim." Dedi Jungkook kelimelerin üzerine bastıra bastıra konuşurken. Taehyung'un alev alan gözleri ona döndüğünde yüzü ifadesizdi, fakat sesindeki gerginlik bariz bir şekilde belliydi.
Taehyung'un dudaklarında bir sırıtış oluşurken kendini dizginlemeye çalıştı. "Ne yaparsın o zaman Jeon? Hünerlerini göstermekten çekinme, çünkü ben de rahat durmayacağım."
Mavi ve gri saçları siyah lensli gözlerinin üzerini tamamiyle kapatırken başını eğdi. Dudaklarındaki tehlikeli gülümseme belki birçok tehlikenin habercisiydi lakin henüz kimse bunun farkında değildi. "Gördüğün zaman zaten ikimizde hünerlerimizle konuşacağız Kim Taehyung. Fakat aklında bulunsun ki, ben kimsenin hükmüne boyun eğmem."
Elleri yumruk olan adama kısaca bir bakış attı Jungkook. İstediğini elde etmişti, Taehyung'u yeterince sinir ettiği düşüncesiyle kolunu Jimin'in omzuna atarsk sırıttı ve gitmeden önce yanından geçtiği adama hitaben konuştu. "Senin gibi bir hükme köle ise, hiç olmam."
Sınıftan çıkarken kulaklarını tıkamış gibi kendisine söylenen her söze tepkisiz kaldı fakat bir söz onu yerinde sinirle donakalmasına neden oldu.
"Seni de o büyücüler gibi yerle bir edeceğim Jungkook! Cesaretin varsa öğle arasında spor salonuna gelirsin, çünkü ben lafta cesareti hiç sevmem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
De l'enfer
FanfictionHerkesin hayran olduğu ve nadiren öğrenci yetiştirdiği ile bilinen efendi Sangsu'nun, yine herkesin bildiği fakat asla görmedikleri 'safkan büyücü' özelliğine sahip öğrencisi Jeon Jeongguk, bir gün büyücülerin intikamı için kurt adamların olduğu ka...