10| Ağlayan bebek.

186 25 5
                                    

Jungkook zor bela bir şekilde, çoğunlukla Namjoon'un yardımıyla kızgınlıkta olan Delta'yı saraya kadar götürmek durumunda kalmıştı.

Çünkü Delta onu bırakmıyordu.

Bu onun için anormal bir durumdu çünkü Jungkook bir kurt değildi ve onun feromonu yoktu, hissedebileceği veya bağlantı kurabileceği bir başka canlı yoktu. Fakat Taehyung inat etmiş gibi kendisini asla bırakmıyor, belinden kavramış bir şekilde onu da yanında sürüklüyordu.

Taehyung'un ona vermiş olduğu bu fırsatı pek tabii kullanacaktı. Özellikle de kraliçe onun bu yardımını görürse belki kendisine bu sarayda bir görev verir de, Jungkook bu sarayda birkaç koz elde edebilirdi. Maksat ortalığı karıştırmak ve aksi bir durumda kralı veyahut kıdemli birini ellerine geçen kozla tehdit etmekti.

"Jungkook, istersen sen bırak ben götürürüm onu." Dedi Namjoon deltanın kolunun altından ona bakmaya çalışırken. Zorlandığı belliydi fakat Taehyung'u da düşünüyordu, eğer büyükannesi ya da annesi onu bu omegayla birlikte -bu şekilde, sarmaş dolaş- görürse kesinlikle yanlış anlar, ve Taehyung'un üzerine giderek olmayan bir şeyi zorla oldururlardı.

Tüyleri ürperdi Alfa'nın.

"Gerçekten-ah, özür dilerim bekle. Taehyung, kendine gel artık! Taehyung napıyorsun? Niye çocuğun göğüslerine dokunuyorsun. Özür dilerim Jungkook!"

Namjoon telaşla Jungkook'un üzerine abanıp kızgınlık dolayısıyla zapt edemediği kurdu yüzünden omegaya izinsizce dokunan deltayı geri çekmeye çalışırken, Jungkook tamamen donmuş bir şekildeydi. Buraya gelirken başından her türlü şeyin geleceğinin bilincindeydi; hatta idam edilebileceğini bile düşünmüştü. Fakat Tanrı aşkına, nefret ettiği adam onu izinsizce elliyordu resmen!

"Sorun değil." Diyerek boğazını temizledi ve ardından yavaş adımlarla Taehyung'un odasına doğru yürümeye devam ettiler. "Neden böyle oldu?" Dedi Jungkook merakla. Namjoon ona kısaca bakıp şaşkınlıkla konuştu. "Nasıl yani? Siz anlamadınız mı?"

"Yani- evet, anladık ama emin olamadım."

"Evet, haklısın aslında. Ben de olsam, ben de pek inanmazdım. Çünkü kimin aklına gelirdi ki henüz kızgınlığının başındayken yanındaki tüm bastırıcıları tüketmiş olacağını...Oysa, daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı."

Kendi kendine başını salladı Jungkook. Namjoon'un kendi üzerinde dolaştırdığı mûzip bakışların farkında değildi. Bu yüzden Taehyung'u yatağına yatırdıktan sonra doğruldu ve ellerini beline koyarak ovuşturdu. "Niye bu kadar ağır ki bu?"

"Adı üstünde Delta, ve üstelik kızgınlıkta. Her neyse, buraya kadar yardım ettiğin için sağol, ben saray hekimini çağıracağım."

Başını onaylarcasına sallayarak Namjoon'un ardından kapıya doğru yöneldi. Aklı hâlâ baygın delta'dayken bakışlarını kısa bir süreliğine ona çevirdi fakat ürpermiş bir edâyla tekrardan önüne döndü.

Şimdi eve gidip, Jimin'i kontrol etmeli ve efendi Sangsu ile bir görüşme yapmalıydı.

...

Ertesi gün Jungkook okula gitmedi. Kendi kasabasına dönecek ve deltanın kızgınlığı bitene dek orada kalacaktı. En azından planı bu yöndeydi. Yanına aldığı birkaç küçük eşyasıyla birlikte, siyah lenslerini çıkararak eline bir not kâğıdı aldı ve yarı zamanlı işine gitmiş olan Jimin'e kısa bir not yazarak doğruldu.

Jimin'in mint yeşili saçlara sahip olan -Yoongi- alfayla işleri ilerletmeye başladığının farkındaydı ve bu yüzden biraz da ona özel alan tanımak istiyordu. Çünkü o, o kadar utangaçtı ki Jungkook burada olduğu sürece Yoongi'nin yanına gidebileceğini düşünmüyordu.

De l'enferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin