17

212 19 25
                                    

(Uzasın diye daha da sıçıyorum o yüzden kusuruma bakmayın azda uzun kitabım olsun ödkslslskdkskkwd)

Jake bir kaç kere daha aramıştı fakat cevap gelmiyordu. En sonunda telefonunun şarjı bitince bir banka oturdu. Hava gittikçe soğuyordu. Evden aceleyle çıktığı içinde üstüne bie şey almamıştı.

Eve geri gitmek için ayağa kalktı. Hem telefonunu şarj eden Heeseung'u böylelikle daha kolay bulurdu.

Fakat nelerden geçtiğini hatırlamıyordu Jake. Heeseung her yere gitmiş olabilirdi çünkü uzun zamandır beri burada yaşıyordu. Jake de bunu bilerek evinden baya bir uzaklaşmıştı.

Sokaklardan geçmeye başladı. Eninde sonunda bildiği bir yere varacağını düşünüyordu.

Dönüp dolaşıp aynı yere gelmişti. Oturduğu bankın önünde duruyordu şimdi. İç çektik ve yeniden oturdu oraya. Belki birisi geçerdi ve ondan yardım isterdi. Ama önünden geçen rastgele bir insana da güven olmazdı.

Önünden birisinin geçtiğini hissedince kafasını kaldırdı şimdi de Leeseo ile bakışıyorlardı. Leeseo heyecanla konuşmaya başladı.

"Jale Hyung! Gece gece burada ne yapıyorsun?"

"Asıl sen burada gece gece ne yapıyorsun?"

"Wonyoung'un evinden geliyordum. Heeseung Hyung nerede? Hep onla takılırdın."

Jake cevap vermedi, dalıp gitmişti. Leeseo'nun yeninden konuşmasıyla kendisine geldi.

"Yanına oturabilir miyim, Hyung?"

"He, tabii tabii. Gel otur."

Jake yana kayıp Leeseo için yer açtı. Leeseo kendini banka bıraktı. Ayaklarını sallıyordu ve etrafına bakıyordu. Yeniden başka bir soru sordu.

"Heeseung'un gelmesini mi bekliyorsun?"

Jake gülümsedi. Öyle yapacağını pek düşünmüyordu. Leeseo'ya cevap verdi.

"Evet ama gelecek mi bilmiyorum."

Leeseo hüzünle ona bakıyordu.

"Kavga mı ettiniz? Benim yüzümden mi? Sizinle alakalı çok şey paylaştım çünkü çok merak ediyordum. Üzgünüm."

Jake gülümseyerek ona baktı. Bir kaç saat birlikte oturdular.

Jake üşümeye başlamıştı. Hatta titriyordu. Leeseo bunu fark etmişti. Hemen konuştu.

"Jake Hyung, üşüyor musun? İstersen benim evime gidebiliriz."

"Aslında beni evime götürebilirsin Leeseo. Buraları çok iyi bilmiyorum."

"Tabiki götürürüm Hyung! Hadi gidelim."

Leeseo hızla ayağa kalktı. Gece geç saatler olmasına rağmen enerjisi yerindeydi. Jake de kalktı ve birlikte yola çıktılar. Jake nerede oturduğunu Leeseo'ya söylemişti ve şimdi şehrin merkezine inmişlerdi.

Birisinin Jake'e seslenmesiyle ikisi de duraksadı. Ses arkalarından geliyordu. İkisi de arkalarına döndüler ve onlara doğru koşan Heeseung'u gördüler. Jake şaşırmıştı. Asla geri döneceğini düşünememişti fakat şu an koşarak ve ona seslenerek Jake'in yanına geliyordu.

Onların yanına gelince Leeseo'ya görmezden geldi Heeseung. Jake'i kendisine çekip öpmeye başladı. Leeseo ağzı açık bir şekilde onları izlemeye başladı. Jake de şaşırmıştı, onu itmek zorundaydı çünkü yanlarında Leeseo vardı.

Jake Heeseung'u uzaklaştırdı fakat çokta uzaklaşmamıştı. Çünkü Heeseung kollarını onun beline sarmıştı. Heeseung bağırmaya başlamıştı.

"Üzgünüm, Jake! Ben malın tekiyim. Keşke seni dinleseydim."

"Tamam, Heeseung! Bağırma."

Heeseung hıçkırarak ağlıyordu. Kafasını Jake'in omzuna bastırdı. Leeseo sırıtmaya başladı. Yavaşça onların yanından uzaklaştı. Jake iç çekerek konuşmaya başladı.

"Sakin ol, Heeseung."

"Üzgünüm, Jake! Seni dinlemeliydim."

"Biliyorum, seni affettim. Özür dilemeyi bırak."

Heeseung sustu ve Jake'e sarılmaya devam etti. Jake hem soğuktan hemde heyecandan titriyordu.

"Gidebilir miyiz, Heeseung? Üşüdüm."

"Evet, evet haklısın."

Heeseung Jake'den uzaklaştı ve yürümeye başladılar. İkisi de sessizdi. Heeseung iç çekerek yine konuşmaya başladı.

"Üzgünüm, Jake."

"Aay, bir sus! Yeter. Affettim dedim ya."

Heeseung gülümseyerek ona baktı. Gözleri kızarmıştı. Ele ele tutuşmaya başladılar. Bir kaç dakika sonra eve varmışlardı.

————————————————————

Bu kadardı sövmeyin pls 🥰

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu kadardı sövmeyin pls 🥰

SAY MY NAME | HeeJakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin