1.6

121 16 10
                                    

düşünüyordu. düşündükçe korkuyordu. telefonuna baktı, cevapsız aramalarla dolup taşıyordu. mesajları da aynı şekildeydi.

jake dediklerinde haklıydı. şu an yaptığı çok saçmaydı, mantıklı düşünememişti. jake sayesinde gerçekler bir kez daha yüzüne vurmuştu.

kendi durumu her ne kadar komik görünse de deve kuşlarına benzetti. kafalarını toprağa sokmak onlar için bir kaçıştı, o şekilde dursalar dahi olan olmaya devam ediyordu. kendisi de böyleydi.

kendisine ağır gelen bedenine rağmen yanındaki tahtalara tutunarak doğruldu.

ciddi manada aptal gibi hissediyordu. öyle ki sırf onu unutsunlar diye jake ve huening kai'den yardım almıştı... sözde mantıklıydı o an...

ellerini kafasına götürdü. salak kafam diye sayıkladı. kendi içinde boğuşurken insanları ne zor duruma sokmuştu hâlbuki. bu özelliğinden nefret ediyordu. bazı zamanlarda fark etmeden, düşüncelerinin içinde kaybolduğundan etrafına karşı bencilce davranabiliyordu. bu anlar da onlardan biriydi.

bencildi. bu gerçekti. fakat tek o değil, etrafındaki çoğu insan bencildi şimdiye kadar. arkadaşları dışında, tabi riki ve soobin'i saymazsak... saymayalım da. kandırığın tekiydiler.

telefonunu çıkardı. düşünceleri onun için kulak çınlamasıydı yalnızca,başka bir hayırları yoktu. ve geldiği hâlin bir sebebi de onlardı. ne deniyordu bu duruma... tinnitus? evet, bu çınlama durumuna tinnitus deniliyordu.

derin bir nefes aldı. heyecanlanmıştı, aynı zamanda göreceği tepkiden de korkuyordu. çok korkuyordu. ancak, yapacak bir şey yoktu.

baştan mesajlara girmeyi düşündü, ama aniden eli daha karar veremeden heeseung'ın numarasını tuşlamıştı.

𓆝 𓆟 𓆞 𓆝 𓆟

yeşillik bir alandaydı. önünde kocaman bomboş bir arazi uzanıyordu. etrafına baktı, kendisi dışında birini göremiyordu.

ileriye doğru adımlamaya başladı. fakat birden arkasından seslerin geldiğini duymaya başladı. deniz sesi gibiydi. arkasına döndüğünde arkasında kalan yeşillik alanın denize dönüşmüş olduğunu gördü.

bakmaya devam ederken uzakta, orda olduğunu fark etmediği bir nokta gördü. nokta saniyeler içerisinde belirginleşti ve insan suretini aldı. şimdi karşısında koyu kahverengi saçları dağılmış,beyaz gömlek ve altında siyah kumaş pantolon giymiş olan bir çocuk vardı.

"beomgyu..." diye fısıldadı. kendisi dışında duyamayacağı bir şekilde.

fakat çocuk duymuştu anlaşılan. yavaşça kendisine doğru döndü. heeseung o an beomgyu'nun kendisine gülümsediğini görmüştü.

o da gülümsedi, gözleri yanıyordu. sonunda onu bulabilmişti.

"beomgyu, sonunda seni bulabildim." diyerek hızlı adımlarla denize, orada ona gülümseyen çocuğa doğru gitmeye başladı.

ama bir sorun vardı. heeseung yaklaştıkça beomgyu'nun yüzündeki ifade ciddileşiyor, yüzündeki gülümseyen ifade yerini bunu yapmamasını söyleyen bir ifadeye bırakıyordu.

heeseung bunu fark edince durdu. çocuk ile arasında az bir mesafe kalmıştı hâlbuki.

o anda beomgyu'nun gözlerinden bir yaş yanağından süzülüp üzerine düştü. ve göz yaşlarının değdiği yerler yavaş yavaş silinmeye başladı. beomgyu ağlıyordu, ağladıkça da silinmeye devam ediyordu.

tinnitus (wanna be a rock) :: txthypenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin