BAŞARDIK!

537 16 10
                                    


Burnuna gelen çikolata kokusuyla kalp ritmimhızlanmaya başladı genç kızın. Haftalardır arkadaşıyla yapmaya çalıştığı şeyi gerçekten de başarmış mıydı? Bu düşünce onun havalara uçmasına yetiyordu bile.

Gözlerini büyük bir stresle açtı. Ne kadar yeni bir hayat için heyecanlı olsa da aynı zamanda içini kaplayan büyük bir korku da vardı. Ya bir şeyler yolunda gitmezse diye düşünmeden kendini alı koyamıyordu.

Gözlerini açtığı gibi karşısında oturan arkadaşını gördü. Zeynep büyük bir merakla etrafı inceliyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir haftadır çalıştıkları şeyi başardıklarını idrak etmeleri ikisi için de zordu. Sonuçta bu gerçek değildi. Belki de gerçekti. Belki de gerçek olmaması asıl her şeyi iyi hissetirendi.

Kırmızı koltuklar göründüğünün aksine komforlu ve genişti. Bu zamana kadar izlediği bütün Harry Potter filmlerinde trenin oldukça sıkışık bir yer olduğunu düşünmüştü ama gerçekte hiç öyle değildi.

Kısa süreli bı etrafa bakma ve algılamanın ardından şoktan ilk çıkan Eylül oldu. Kahverengi gözleri ışık saçıyordu.

"BAŞARDIK!! BAŞARDIK!"

Zeynep birkaç saniye boyunca kızın yuvarlak, yumuşak hatlı yüzüne boş boş baktı ama hemen ardından o da heyecanına katıldı. Iki arkadaş deli dana gibi peronun içinde 'başardık başardık' diye bağırıyordu. Tabii neyi başardığını merak edebilirsiniz haklı olarak.

İki kız geçen hafta Harry Potter serisinin tekrardan bitirince artık bunun sadece hayallerinde yaşayabileceği bir şey olmaması gerektiğine kanaat getirmişti. Saatlerce yaptıkları paralel evren araştırılmarı, onca yaptıkları meditasyon ve hayatı sorgulamaları üstüne işte şimdi buradaydılar.

Paralel evrenler üzerine yaptıkları uzun süreli araştırma sonucunda bir şekilde shifting diye bir şey olduğunu keşfetmişlerdi. Başta herkes gibi inanmamış ama kaybedecek pek de bir şeylerinin olmadığını fark etmişlerdi. Denemekten bir zarar gelmeyeceğini en kötü sadece zamanlarının çöpe gideceğini düşündüler. Bunun da yataklarında yatıp hayal kurmaktan farklı yoktu.

Saatlerce zamanlarını alan konulardan biri ise hangi zamana gidecekleriydi ama bunu beynilerinden önce kalpleri seçmişti. O da Sirius Black ve James Potter'ın olduğu zamandı.

Çapulcular ile aynı dönemde Hogwarts'ta okumak büyüleyici bir deneyim olacaktı. Aslında gerçekten de büyüleyici olacaktı çünkü zaten Hogwarts büyücülük okuluydu.

Buraya gelmenin heyecanını yaşayacakken insanlar onları ilk günden deli sanmasın diye bastırdılar. Sakince yerine oturdu ve dağılmış saçılarını eliyle taradı güzel kız. Insanların onları burada ilk görüşüydü, ilk izlenim bu hayatta en önemli bulduğu şeylerden biriydi.

"Asalarımız nerede?"

Zeynep'in panikle karışık sorusuna cevap verememişti. Çünkü asaların nerede olduğunu o da bilmiyordu. Bütün vücudunu stres ele geçirecekti. Buraya gelirken asaları nerede tutacakları hakkında hiçbir şey düşünmemiştik. "Yani bir ihtimal asaları olmayabilirdi bile." diye endişeye kapıldı ikisi de.

"Dur bakalım bı!"

Kabini altını üstüne getirdikten sonra asalarını en tahmin edilmesi gereken yerden yani bavullarından çıkınca aptallıklarına güldüler. Şimdi ki küçük sıkıntı ise büyü yapabilip yapamayacaklarıydı. Ne de olsa yıllardır kendi evrenlerinde muggle'lardı..

Elindeki asayı salayıp filmelerde de kitaplarda da olan bir büyüyü söyledi. Tuhaf gelecektir ki sanki asayı yıllardır tuttuğu kalemi tutuyor gibi kavradı. Sanki önceden bunu her gün yapıyordu. Kalemle nasıl içimizden geçen bir şeyi anında düşünmeden yazarız aynı o şekilde bir büyü yaptı. Adeta öğrenilmiş bir refleksti. Başarılıydı.

Tam Zeynep kendi kendine büyü deniyor ve kızlar kahkalar atıp adeta mutluluk saçıyorken Evans'ı gördüler.

Ikisi de birbirlerine bakıp bir daha gülüştü. Lily ise davranışlarından dolayı gerilmiş gibiydi. Yeni olan bu kızların hayalindeki Lily diğer insanların düşüncesinin aksine biraz daha çekingen ve içine kapanık biriydi. Bu onu daha da şirin yapıyordu.

Lily'nin kızlara selam vermemesi kızların ona selam vermeyeceği anlamına gelmiyordu. Hemen yerinden zıplayarak kalkıp kapıyı açtı.

"Hey. Şey... Selam."

Kendisine göre bile fazla atılgan davranmıştı, uzun saçlı kız. "Umarım Lily'le iyi anlaşırırız yoksa gerçekten de üzülebilirdim." diye içinden geçirdi.

"Merhaba, siz yeni öğrencilersiniz değil mi?"

Zeynep kafası ile onayladı. Eylül ise konuşmaya devam etti.

"Evet doğru. Bu sene Beauxbatons'tan transfer olduk. Ben Elizabeth ve arkadaşım da Grace. "

İkisi de buraya daha iyi adapte olabilmek için adlarını yabancı bir ad ile değiştirmişti. Eylül. Elizabeth; Zeynep, Gace'İ kullanacaktı.

"Tanıştığıma memnun oldum. Ben de Lily. Umarım ait olduğunuz binaya düşersiniz. Doğrusu endişelenmenize gerek yok Seçmen Şapka mutlaka sizi doğru yere koyacaktır."

Zeynep ile Eylül dediği şeye hafifçe kibarlıktan güldü ve kendisine görüşürüz dediler.

" Ne de olsa tanışmanın kısası makbulmüş. "

kızın dediği şeyeZeynep yüksek sesle güldü. "O sanki tam olarak öyle değildi."

Yolun kalanı boyunca bir süre yolu izleyip bir süre ise aralarında muhabbet ettiler. Heyecanlarını bastıramıyor, yanaklarını ağrıtacak kadar sırıtıyorlardı.

Trenin yavaşladığını anlar anlamaz geciktiklerini fark edip bavullarından son dakikada kıyafetlerini çıkardılar. Hızlıcana kıyafetlerini formalarla degisitirdiler. Forma: siyah etek ve beyaz gömlekti. Ayağına hafif topuklu siyah rugan bı ayakkabı gitmişti, Eylül.

Daha binaları belli olmadığından herhangi bir kravat veya cübbeleri yoktu.

Trenden büyük bir grup olarak beraber indiler. Hagrid 1 sınıfları önden götürdü.

İki kız ise kalan üst dönemleri takip ediyor onlar ne yapıyorsa onu yapıyordu.

Hogwarts kapısından içeri girerken gözlerinin yandığını hissetti. Bu gerçek gibi değildi. Sanki rüyaydı. Aslında rüyadan çok da bi farkı yoktu.

Herkes yemek masasında yerlerini almış oturyordu. Önce 1. sınıflar binalarına yerleştirildi. Herhangi bir çocuk, bir binaya değiştirildiğinde o binanın kalan öğrencileri yüksek sesle tezahürat yapıyor, onları karşılıyordu.

"Wright, Cassandra. Ravenclow!"

Ravenclow binasında bir alkış koptu. Her ne kadar ortada bir alkış olsa bile insanlar artık sıkılmıştı. Onlarca öğrenci seçilmişti ve artık herkes yemek yemek istiyordu.

McGonagall 1. sınıfların bittiğini anons etti. Hemen arkasından da ekledi. "ElizabethPlazma."

Seçmen Şapka beklediğinden çok daha uzun bir süre düşündü taşındı. Kızı da bir güzel strese soktu. Bı ara gerçekten de Slytherin seçileceğimi sanmıştı genc kız. HAtta hiçbir yere yerleşemeyeceğini çünkü bir muggle olduğunu.

"Cesursun. Kendini arkadaşların için feda edebilirsin. Içinde bir hırs var. Bir tutku. Zekisin de...." " GRYFFINDOR!"

Gryffindor masasından gelen alkış ve bağışlarla gülümsemesi büyüdü. Istediği bina sonunda gelmişti. Anlık olarak Seçmen Şapka kendisini Slytherin'e koyacak sansa da buradaydı. Büyük bir gururla.

Masaya hızlıcana göz attı. Kimin nerede oturduğu oldukça önemliydi. Gözleri dört kişilik bir öğrenci grubunu arıyordu. Ve işte oradaydılar. Arkamdan Zeynep'in sahneye çıktığını bilerekten Çapulcuların yanına oturdu.

Sanki orası hiç kalabalık değilmiş ve onları tanımıyormuş gibi yapıyordu. Lakin onların nasıl öldüğünü bile biliyordu. Bir sebebi de buydu buraya gelmenin... Buranın kaderini değiştirmek.

Arkasından hemen Zeynep de geldi ve karşısına oturdu. Alkışlar durmuş ve Dumbledore kısa tuttuğunu söylediği uzun konuşmasını bitirmişti.

Tek bir kelime ile masa yemekler ile donatıldı.

"Şu tabağı uzatır mısın?"

In Another Universe | Sirius BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin