Tekrardan selam!
Nasılsınız? Haftada bir bölüm gelecek artık dedikten sonra iki hafta ara vermiş gibi oldum :( kusura bakmayın. Fırsat buldukça yazmaya çalışıyorum. Ama bundan sonra bı sisteme otururum diye umuyorum.
Bir de bölüme geçmeden küçük bir sorum olacak seri ile ilgili. Harry Potter serisinde Voldemort hortkuluklardan birine zarar geldiğinde hissedebiliyor muydu? Ben bunu biraz internette araştırdım ama tatmin edici bı bilgi bulamadım.
Kitapları da okumuş bı insan olarak sanki hissediyordu diye hatırlıyorum ama yanlış da hatırlıyor olabilirim. Bilen varsa cevaplayabilir mi?Hepinize iyi okumalar. Öpüldünüz <3
James ağzına aldığı son lokmadan sonra zorla çiğnemeye çalıştı. Ağzı o kadar doluydu ki, Quidditch antrenmanı olduğunu bilmeyen biri James'in kıtlıktan çıktığını düşüncekti.
"Potter, boğulacaksın!" Kızıl saçlı kız ne kadar umursamaz davranmak istese de yapamıyordu. Özellikle bu aralar James'in ilgisinin azaldığını hissettiğinden içini huzursuzluk kaplıyordu. Bunun nedeni aldığı ilgiyi kaybetmek istememekten mi yoksa çocuğu gerçekten de sevdiğinden mi kendisi de bilmiyordu. Kendisinin daha kendine kabul etmediği bir şeydi bu.Öte yanda ise Zeynep vardı. Diğer kadın olarak... James'in hemen yanında oturuyordu. Okuldaki en az beş kişinin aşkla baktığı, gözlüklü çocuğu antremanda izlemek için o da bir hayli hızlı yemeye çalışıyordu. Midesinin çatlayacağını hissettiğinde fark etmişti. Bu genç oğlanın hızına yetişmek Hogwarts'taki finallerden geçer not almaktan da zordu.
Saçları günün önemi ile özenle yapılmış çocuk, yanındaki genç kıza odaklanmaktan pek de yemek yiyebilmiş gibi durmuyordu. Quidditch antrenmanı sadece Potter için değildi, antrenmanı olanlar arasında Black de vardı. Lakin oğlan bunu hiç istemiyordu. Onun yerine, yanındaki yaptığı her espriye kahkahalarla gülen kızla zaman geçirmek istiyordu.
"Sirius... Şu kız sanırım senden hoşlanıyor."
Eylül ne kadar bunu sesli dile getirmek istemese de kız o kadar çok bu tarafa doğru bakıyordu ki artık bir şey demesi gerek gibi hissetmişti. Alt dönem olduğunu tahmin ettiği sarışın kız Eylül'ün olmak istediği güzelliğe sahipti.
Sarı upuzun saçlar. Tabii ki de düz ve ışıltı olacak. Büyüklüğü önemsiz ama rengi fazlası ile önemli olan yeşil renkli gözler. 'Kilo alamıyorum ben.' dercesine zayıf vücut. Dolgun dudaklar...
"Ne? Bebeğim bütün okul bana aşık, böyle şeylere alışman lazım."
Sirius'un bir eli kızın bacağındayken bir eli ise çatalı tutup tabakta dolandırıyordu. Yüzünde muzip bı ifade vardı.
"Ben mağarada yaşadığımı sana söylememiş miydim bir tanem?"Aralarında şu an olan şey abartı bir tiyatro oyunculuğundan ibaret olsa bile genç kız bu zamirleri gerçekte de kullanmayı istiyordu. Istediği bir şey daha vardı: Bu isteğinin çocuğun da isteği olmasıydı.
"Patiayak hadi! Antrenmana."
James gözlüğünü minik bir büyü yaptı ki kırılmasın. Masadan kalktı. Sirius'un kalkmasını bekliyordu.
"Dostum ben gelemem. Hem çok yorgunum."
Bu yalana destek çıkacak tek bir kişi vardı. "James baksana çocuğa, ne kadar bitkin duruyor. "
Eylül çocuğun yüzünü avucu arasına almış yanaklarını sıkıyor ne kadar yorgun olduğunu kanıtlamaya çalışırken çocuğun ne kadar şirin olduğunu düşünüyordu.
"Dostum, aşk yorgunluğu mu üstündeki?"
James arkadaşını bu şekilde pek sık görmediğinden antrenmana gelmemesine göz yumdu. Ayrıca Potter da aklında etkilemesi gerektiği bir kız olduğundan bu konuya daha fazla düşünerek zaman veremezdi.
Zeynep de odadan çıktıktan sonra muhabbet ortamı daha da ciddileşmişti. Bunun sebebi ise Lily ve diğer kızların az önce çıkan ikiliyi konuşmasıydı.
"Ya keşke sen de girseydin, böyle sanki benim yüzümden gitmemiş gibi oldun." Eylül zaten onun yüzünden gitmediğini gayet de iyi biliyordu. Sadece bunu yanında oturan yakışıklı çocuktan duymak istemişti.
"Bu bir problem mi? Seninle zaman geçirmeyi tercih ederim." Göz kırptı.
Genç kız tatmin olmuş bir ifadeyle gülümsedi. Ama gülümsemesi çok uzun sürmedi.
"Başkası için gitmemezlik yapsam sorun olur muydu? Mesela Alice..."
"Olurdu. Ayrıca o kişi Alice olsa bu sadece benim için sorun olmazdı."
Sirius bembeyaz dişlerinin hepsi görünecek bir kahkaha patlattıktan sonra anca cevap verdi. Yanındaki güzel kızın inu kıskanması hoşuna gitmişti.
"Güzel. Zaten senin dışında başka biri için antrenman asmam. Benim için önemli olduğunu anlamışsındır."
Genç kız sıcak bastığından uzun kahverengi saçlarını arkaya doğru attı.
"Yaa ben de seni seviyorum aşkım." Bunu tamamıyla ciddi söylemese de tonunda bir farklılık vardı. Sesi oldukça ince çıkmıştı.
Sirius güldü. Aralarındaki tuhaf çekimi bastırmak için gülerek kızı hafifçe ittirdi. Birkaç saniye durup kızı yavaşça süzdü. Ardından ise konuşmaya başladı.
"Çok yakınsın." Aralarında milimetre anca vardı.
"Öyle miyim?"
"Mmm" Sirius kafasını hafifçe salladı. "Kanıtlamamı ister misin?"
Oğlan parlayan gözlerle kızın dolgun, kırmızıya dönmüş dudaklarına bakıyordu. Adeta oraya kitlenmiş gibiydi.
Genç kız elini oğlanın çenesine koydu. Ve yavaşça kafasını yukarı doğru kaldırdı. Ikisinin gözleri buluştuğunda ise ağzından birkaç kelime çıktı.
"Biraz romantik olmayı öğrenmen lazım. İlk sefer neden öğle yemeğinde olsun!" Sitem etti kızcağız.
Sirius yanındaki tatlılığa güldü. "O zaman Hogsmade'i bekleyelim. Hem orada sana küçük bir sürpriz yaparım. Oldu mu prenses?"
Eylül kıkırdarken kafa salladı.
Akşama kadar gün akıp geçmişti. Iki kız da aşk hayatlarına o kadar önem vermişlerdi ki Hortkulukları unutmuştulardı. Lakin bu gece herkes yattıktan sonra Ortak Salonda oturup olan yapıyorlardı.
Eylül'ün elinde bir not defteri vardı. Yapılacaklar Listesi.
Önceki yapılacaklar listesi tamamıyla çöpe atılmış, ortaya fikir atılmaya tekrardan başlanmıştı.
Kızlar yakın bir tarihte Çapulculara konu hakkında bilgi vermeyi kafalarına koydular. Evet, ikisi de güçlü büyücü olmalarına rağmen iki kişi çok az bir sayıydı. Üstelik ortada 7 hortkuluk varken iki kişi baş etmeleri imkansıza yakındı.
Ortada olan bilgilerle fikirleri birleştirince pek bir şey ortaya çıkmıyordu. Yapılacak şeyler oldukça kısıtlıydı.
Tom Riddle'ın Günlüğü aralarında bulaması en zor hortkuluklardan biriydi. Kızların hatırladıkları kadarıyla günlük Ginny'de ortaya çıkıyordu. Onu oraya koyan da Lucius Malfoy'du. Günlük bu evrene Lucius'un eline dahi geçmemiş olabilirdi. Bunu öğrenmenin tek yolu işte Sirus'un bu tatilde eve gitmesiydi.
Hufflepuff'ın kadehi sıkıntılı nesneydi. Voldemort kadehi Bellatrix Lestrange'e emanet etmiş, o da nesneyi Gringotts Bankası'ndaki kasa dairesinde korumuştur. Şu an nerede olduğunu kimse bilmiyordu ve büyük ihtimalle de bilemeyecekti.
Ravenclow'ın diadremi okulda olan sayılı Hortkuluklardandı. Kızların ikinci hedefi buydu. Birincisi ise Basiliks'in dişiydi.
Kafalarında birçok şey oturttuktan sonra artık ayakta duracak halleri kalmamıştı. Iki gündür düzgün uyuyamıyorlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
In Another Universe | Sirius Black
Fantastik"Mükemmel bir parçasın. " diye fısıldadı Black. Elleri bacağını okşuyordu. "Sevgili olalım." Eylül herhangi bir şey söylemedi. Anın da büyüsü ile sadece devam etmek istiyordu. "Sevgili mi?" Kıza yeni dank etmişti. Aslında gayet de romantik bı andı...