Astronomi Kulesi

179 12 8
                                    


   Zeynep odadan çıkmadan önce iki kız uzun süreli bir münakaşaya daldı. Zeynep kalıp yardım etmek istediğini söylediğinde yanakları hala elma gibi kızarmış olan Eylül buna karşı çıkıyordu. Kazanan tabii ki de keçi gibi inatçı olan Eylül'dü.

Kısa sürede bütün profesörler de dahil olmak üzere odada hiç kimse kalmamıştı. Sadece Çapulcular ve genç kız vardı.

"Adımla ilgili olan şey bu kadar da komik değildi, canım." Sirius beklenmedik bir şekilde alınmış gibi duryordu.

"Hadi ama... Inanılmaz komikti. Seninle tanıştığım dakikadan beri bu anın hayalini kuruyorum. Bu şakayı yapmanın."

  "Öyle mi?" Black , genç kıza üç adım yaklaştı. Aralarında birkaç adım var yoktu.  Sirius yaklaştıkça normal bir zamanda olsa nefes alışverişi yavaşlar, ne yapacağını bilemezdi. Ama şu an gri gözlü oğlanı rahatsız etmek bir hayli eğlenceliydi.

"Öyle. Hadi ama kabullen, komik bir şakaydı." Aralarında kalan mesafeyi de kapadı. Asıl flört işlerinde başarılı olan her zaman Black olmasında rağmen şu an hiç de öyle degildi.

"Yanii.. Tamam çok da kotu değildi."

Genç kız özgüvenli bir şekilde bir kahkaha patlattı. Çok gülünce sadece sol yanağında minik bir gamze beliriyordu.

"Kabullenmene sevindim." Birkaç saniye boyunca aralarında sessizlik vardı. Tuhaf bir sessizlik. Gözleri konuşsa da dile gelse belki şiirler dökülebilirdi ama şu dakikada ellerinde olan tek şey birbirlerinin nefes alma verme sesleriydi.

"Orda dikileceğinize yardım etsenize!" James bağırarak herkesin ilgisini çekmeye çalışıyordu.

Hepimiz McGonagall'ın bize bıraktığı eşyalara bir halka oluşturup bakmaya başladık. Dört büyücü ile temizlik yapmak hiç de eğlenceli olmayacaktı.

"Şimdi. Herkes beni dinlesin... Bu işi iki saate bitireceğiz yoksa şu köşeye oturup her işi size bırakırım." Eylül bı anda görev dağılımı yaptı, kimse bir sopa ve kumaştan oluşan ve yeri silmeye yarayan şeyin adını dahi bilemiyor ancak bu şekilde betimliyordu.

Aradan bir saat geçmiş herkes kendi işini hızlıcana bitirmişti. Yanında herkes fiziksel olarak yorgunluktan bayılacak haldeydi.

Kim neden büyü yapılan bir yerde ceza olarak böyle bir metot kullanırdı ki? Hani cezanın eğitici bir yanı bile yoktu. Ama caydırıcı olduğu kesindi.

Asalarını da aldıktan sonra saat resmen gece bir olmuştu. Ama bu kadar hareket etmeden sonra anında uyku moduna geçebileceğimi sanmıyordu. Çapulculara bir bakış attı. James ve Remus uyumak için sabırsızlanıyordu. Peter ise uyuyor denebilecek bı haldeydi. Adeta ayakta uyuyordu.

  Sirius ise halinden oldukça memnuniyetsiz bir biçimde gözlerini bir yere dikmişti. Genç kız bir sıkıntısının olduğunu anlamıştı ama ona soracak kadar yakın olup olmadığını düşünüyordu.

  Çapulcular ikiye ayrıldı. Üçlü yataklarına koşarak ilerlediler. Arkalarından da genç kızın geldiğini düşünerekten. Sirius ise merdivenleri çıkmaya başladı.

Sirus'un arkasından gitse dahi Sirius onu duymuyordu. Kafası bir şeye takılmış olmalıydı. Neyi düşünüyordu acaba? Kız merak etmişti. Onu bu kadar üzen şey de neydi?

Sirius dakikalar sonrasında astronomi kulesine gelmişti. Ilginçtir ki hala kız ve fark etmemiş, tek olmadığını anlayamamıştı.

Aldığı nefesler derin ve gürültülüydü. Sanki kendini ağlamamak için zor tutuyordu. Yavaş yavaş kulenin en uç kısmına yürüdü, yere çöktü. Dizlerini iyice kendine çekti. Kafasını ise dizlerinin arasına gömdü.

  Kız yanına gidip gitmemek arasında kararsız kalmıştı. Ne yapsa diye düşünürken Sirus'un ağlama sesini duydu. Oğlan resmen hıçkırarak ağlıyordu.

Yanına gitmesi gerekti... 

Kız saklandığı duvarın arkasından çıktı ben yavaş yavaş onun yanına yürüdü. Onu korkutmak için yavaş adım ilerliyor,  gürültü yapmamaya çalışıyordu.

  "Sirius..." Sessizce yanına oturdu. Önceki saatlerden oğlanın teması çok sevmediğini düşünse de herkes ağlayabileceği bı omuz isterdi.

"Senin ne işin var burada?" Çocuk, genç kızı görmeyi beklemiyordu. Kafasını kaldırdı ve gözyaşlarını hızlıca sildi. Hazırlıksız yakalanmıştı. Onu böyle görmesini istemezdi.

"Uyku tutmadı da... Ben de geleyim dedim. Şey, Sirius bunu duymak istersin belki. Bir şey olursa konuşmak istediğin dinleyebilirim veya sadece yanında birini hissetmek istediğin hep buradayım. Yalnız hissetmeni istemem."

Yerde duran elinin üstüne elini yerleştirdi kız. Sirius'un güvendiği biri olmak istiyordu. Her şeyini anlayabileceği biri.

Çocuğun kızarmış gözleri, ağlamaktan hafif pembeleşen burnu ve dudakları sanat eseriydi adeta. Gözleri tekrardan doldu. Bu sefer elini çekmedi oğlan. Tam tersi içten daha da çok yakınlaşmayı diledi.

  Çok çabalamıştı. Ama nafileydi. Bir gözyaşı düşmüştü. Kalanı ise çorap söküğü gibi gelmişti. Artık kızın gözlerinin içine bakarak ağlıyordu. Daha dün okula gelen kızla böyle bir anı hayal etmemişti. Başka bir sürü şeyi hayal etse de, bu en son aklına gelen şeydi.

  Sirius'u bu halde görmek Eylül'ün canını yakıyordu. Biraz daha ona doğru yaklaştı. Ondan fazlasıyla büyük olan vücuduna sımsıkı sarılmak bütün dertlerini ona unutturmak istiyordu.

  Sirius'a onun yalnız olmadığını söylemek ister gibi sarıldı. Sirius ise artık kendine hakim olamıyordu. Gri gözleri artık kıpkırmızı olmuştu. Bu saatte bile bu kadar güzel görünen kızı gözyaşlarından dolayı göremiyordu.

Dalgalı saçını okşamaya başladı oğlanın. Bazı bukleli yerleriyle de oynuyordu. Ikisi de birbirine bir şey söylemiyordu. Kız oğlanın bir sey demesini bekliyordu, onu rahatsız ettirmek istemezdi. Sirius ise şu an pek hazır değil gibiydi.

Oğlanın ağlaması duruldu. "Teşekkür ederim... Burada olduğun için."

"Ben senin için hep burada olacağım Sirius."

Eylül'ün bu lafı çocuğun kalbini ısıtmaya yetmişti. Ne de olsa yanında birinin olduğunu hissetmek rahatlatıyordu.

Oğlan hızlı bı hareketle kendini kız kollarından çıkardı. Ama bu sefer de kızın bacağına kafasını koydu. Saçının okşanması hoşuna gitmişti. Onu güvende hissettiriyordu.

Kız dönüp kalmış ne yapacağını bilemiyorken sessizliği Sirius bozdu.

"Kard-. Regulus işareti almış..."

  Kardeşi kelimesini son  anda kullanmaktan vazgeçmesi genç kızın dikkatinden kaçmadı. Regulus demek ki bu kadar erken yaşta ölüm yiyen işaretini almıştı. Ailesi yüzünden olsa gerekti.

  Yanlış bir şey demekten korktuğundan bir şey diyemiyordu. Bir kelime tercihi ile oğlanı kendisine karşı çevirebilirdi.

" Onların tarafında olduğunu biliyordum ama bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim. Hep tek suç ailemizin gibi davranırdı ama o da istiyormuş demek." Sirius sinirini dışarı vuruyordu.

"Sirius ben durumu çok bilmiyorum ama korku insana çok fazla şey yaptırabilir-"

"Ama ben yapamadım. Benim gibi olmayı seçebilirdi." Sirius kızın konuşmasını bölüp bu argümanı atmıştı.

Saçını tekrardan okşamaya başladı. Oğlan tekrardan gerilmeye başlıyordu. "Sirius, aşkım, sen gayet güçlü bir insansın. Ama herkes senin gibi olmayabilir."

Dediği şeyden sonra ikisi de bir şey söylemedi. Sadece yıldızları izlediler.

In Another Universe | Sirius BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin