Selamm.. Okulunuz nasıl gidiyor? Ben hem dershane hem okul hem de kitabı dengelemekte zorlanıyorum açıkçası...Hepiniz umarım iyisinizdir. Hepinizi öpüyorum, iyi okumalar
Öpüldünüz<3
Kızlar artık eskisinden de yakın olmuşlardı. Eylül başta kıskançlık hissi ile içini dolduran Teresa'ya sempati duymaya başlamıştı. Hatta sempatiden de fazlaydı. Kızla gayet yakın arkadaşlardı.
Öbür açıdan Zeynep için her şey tam olarak da iyi değildi. Zeynep genelde bir arkadaş grubunda nedenli ya da nedensiz sevmediği biri olurdu. Burada da olmuştu. Bu konu Eylül ve Zeynep arasında sürekli konuşulan bir konuydu. Bu huydan nasıl vazgeçilir diye ama büyük ihtimalle bu imkansızdı.
Hepsi beraber kahvaltıya indi. Daha sabahın erken saatlerinde olunduğu için kimse uyanmamıştı. Komik olan şey ise Ravenclow masasının tam dolu olmasıydı. Ravenclow ile kıyas edilemez derecede az sayıda olan Gryffindor'lular aralarında parlıyordu.
Gryffindor masasına oturan genç kızlar sohbet ile beraber yemek yemeye başladılar.
Kısa sürede yanlarına Çapulcular da gelmişti. "Günaydın hanımlar, ve." James her zamanki gibi Lily'e olan özel ilgisini gösterecekken vazgeçti.
Bir şeyler değişiyordu. Tam da kızların istediği şekilde. Eylül tam olarak en son Zeynep ve Potter cephesinde ne olduğunu bilmiyordu, en kısa zamanda öğrenecekti ama ne yazık ki ders programının yoğunluğundan buna zamanı yoktu.
Bir anda ondan fazla baykuş yemek salonundan içeri girdi. Hepsi mektup taşıyordu. Kimisi ailesinden kimisi ise arkadaşlarından bir cevap bekliyordu.
Tabii baykuşlar sadece mektup getirmiyordu. Aralarından bazıları günlük gazete veya magazinsel dergi de taşıdığı oluyordu. Genelde günlük gazeteyi her arkadaş grubundan dış dünyaya en meraklı olan kişi alır diğer arkadaşlarına haberleri verirdi.
Bu görev ise Gryffindor altıncı sınıflarında sadece iki kişiye özeldi.
Baykuşlar herkese mektubunu attıktan sonra Eylül Sirius'a baktı. Her mektup dağıtıldığında Sirius asla kafasını kaldırmıyordu. Bir kere bile bakmıyor sanki bakarsa bir şey olacak gibi davranıyordu. Onu da bir yerde anlıyordu, Eylül. Sonuçta ailesi ile arası iyi değildi .
Zeynep ailesinden gelen mektubu açarken aynı şeyi Eylül de yapıyordu.
"Canım kızımız,
Nasılsın? Bu yılın derslerin zor olduğunu söylüyordun. Biz senin iyi yaptığına inanıyoruz ama sormazsak da olmaz. Derslerin nasıl?Bizim hakkımızda hiç endişelenmene gerek yok. Biz iyi durumdayız. -"
Eylül'ün ailesinden gelen mektubu okuması Hufflepuff'tan arkadaşı olan Helen'in bağırması ile bölündü. Oturmadan önce selam verip, beraber espri yapıp güldüğü kız bir anda bağırarak ağlamaya başlamıştı. Acı içinde hıçkırıklara boğulan kızı duyan herhangi biri endişeyle o tarafa bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Arkasını döndü ve ne olduğunu anlamaya çalıştı. Zeynep'le birbirlerine bakıp anlaşmaya çalışıyorlardı ama ikisi de bir şey bilmiyordu ki bilgi aktarımı olsun.
Helen, hıçkırıklar içinde koşarak Yemek Salonu'ndan çıktı ve gözlerden kayboldu. Helen'in ortamdan çıkması ile dedikodular kulaktan kulağa yayılmaya başladı. Kısa bir sürede Eylül'ün de kulağına gelen şey şuydu: Bir grup maskeli büyücü Helen'in ailesini sırf muggle olduğu için katletmişti.
Eylül'ün bu bilgi ile kanı dondu. Savaş her seferinde kendini daha da büyük bir şey ile belli ediyordu. Artık bu reddedilemez bir gerçekti. Savaş kızların bildiği zamandan bile daha ince yaşanacaktı.
Tabii tek panik olduğu şey savaşın gelmesi değildi. Hatta panik olduğu şey savaşın gelmesi değildi. Savaş olacağını bilerek ve riskleri kabul ederek bu evrene gelmişlerdi. Hesaba katılmayan tek şey ise ailelerinin riskte olduğuydu.
Zeynep Weasley ailesini çok sevdiği için ordan bir üye olmak istediğine karar vermişti. Ama Eylül'ün böyle bir isteği yoktu. Eylül ailesinin tamamıyla aynı kalmasını dilemişti. Ve öyle de olmuştu.
Şimdi ise ailesi büyük tehlike altındaydı. Keşke büyücü olmalarını da ekleseydi diye düşündü. Bu dakikada bu boş bı fikridi. Şu an muggle iki ebeveyne sahipti.
Onları asla riske atmayacaktı. Hogwarts'tayken onları koruyamazdı. Yapacak pek de bir şey yoktu. Dindar olmamasına rağmen belki de dua etmeyi denemeliydi. Korunsunlar diye.
Sirius'un yanakları kızardı. Bunu yapanların ailesinden biri olduğunu biliyor ve utanç duyuyordu. Lakin yapacak bir şeyi yoktu. Ailesi tarafından zaten red yemişti. Onları istemediğini söylemiş soy ağacından ise silinmişti. Bunu daha belki Sirius bile bilmiyordu. Soy ağacı olayı belki daha yaşanmamış olabilirdi.
Helen'in arkasından arkadaşları gittiği için Eylül kalabalık yapmak istemedi. Sadece ne yapacağını bilmiyordu. Ailesini bu kadar risk altında bırakmak zorunda kalması ona koyuyordu. Şu an istese gidip Voldemort'un bütün hortukuluklarını yok edebilirdi.
Stresli bir şekilde masadan kalktı. Tüm iştahı kaçmıştı. Büyük salondan sık adımlarla çıktı. Arkasından ise Zeynep geliyordu.
"Eylül sakin ol. Ailene bir şey olmayacak."
"Nasıl bir şey olmayacak? Onlar da birer muggle! Hiçbir fark yok. Yarın gazetede kendi ailemi görebilirim. Bu nasıl bı his biliyor musun?" Gözleri sulanmıştı. Çaresizlik en kötü şeydi.
"Tamam... Derin nefes al. Ne yapabiliriz düşünelim. "
"Bir şey yapamayız. Böyle şeylerin garantisi yok."
"Annene ve babana mektup yaz. Taşınsınlar. Zaten yeni taşınmışlardı. "
"Yapamam Zeynep... Onlara söylemem lazım. Yoksa onları da bu stresle yaşatamam."
Birbirlerine sıkıca sarıldılar. Buradaki tek gerçek aileleri birbirleriydi belki de.
![](https://img.wattpad.com/cover/351374582-288-k453453.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In Another Universe | Sirius Black
خيال (فانتازيا)"Mükemmel bir parçasın. " diye fısıldadı Black. Elleri bacağını okşuyordu. "Sevgili olalım." Eylül herhangi bir şey söylemedi. Anın da büyüsü ile sadece devam etmek istiyordu. "Sevgili mi?" Kıza yeni dank etmişti. Aslında gayet de romantik bı andı...