Bölüm Şarkısı:
Barış Çapkın, Son Sözümİyi Okumalar...
Sözler kalbin iskeletidir. Dudaklarımızdan çıkan her bir söz göğüs kafesimizi zorlayarak kalbimize nişan alırdı.
Çakır'ın odasında konuştuklarımız bizi bir uçurumun iki ucuna itmişti ve dengemizi sağlayabilmek için ikimizden biri o uçurumu boylaması gerekiyordu. İkimizin sağ çıkması mümkün değildi.Kalbimi yokladım, hâlâ atıyordu.
Yaşıyordum ama göğsüm sıkışıyordu.
Uçurumun iki ucu bir köprü görevini görürken onu o halde bırakmak içimde katlanılamaz bir acıya yol açıyordu. Yardım etme şansım olsa bile o da onu o uçurumdan itmek olurdu. Öyle bir hale gelmiştik ki yardım ettik zannetsekte kendimize en büyük kötülüğü yapıyorduk.
"On dakikaya aşağı inmezsen kendime göre makarna yapıp, uyuyacağım." O kadar alakasızdı ki dediklerim,ses tonum bile garip çıkmıştı. Cevap vermesini beklemiyordum ama içten içe benimle eskisi gibi konuşsun istiyordum. Hatta beni sinir bile edebilirdi. Suskunluğu hepsinden beter hissettiriyordu.
Boğazımda bir jilet vardı sanki konuştukça kesiyor ve büyük yaralar açıyordu...
Çakır'ı görmesem de dediklerimi duymadığını hissetmiştim. Odada sanki tek ben nefes alıp veriyordum. O ise nefes almayı bile becerememişti dediklerim karşısında. Bileğimi kapının koluna götürüp aşağı indirmeye çalıştım. Bir kapı kolunu bile aşağı indiremeyecek kadar güçsüzdüm, bitkindim. Makarnayı bahane etsem de yemek yemek bile istemiyordum, yesem bile anında kusabilecek haldeydim. Odasından çıktım onu dört duvar arasında yalnız başına bırakarak. Merdivenleri trabzanlardan destek alarak yavaş adımlarla indim.
Aşağı iner miydi acaba?
İnse bile konuşur muydu yine eskisi gibi?
Mutfağa girdim. Hazırda bekleyen makarnayı biraz daha bekleterek kendi kafama göre evde olan malzemelerle makarna sosu yaptım. Makarnaları içinde sos olan tencereye boşaltıp ocağı açtım. Biribirini bulana kadar iyice karıştırdım. Makarnayı hiç yemek istemiyordum lakin karnımın gittikçe ağrıdığını hissettiğim için mecburen bir tabak olsa bile yemem gerekiyordu .Üst çekmeceden bir tabak ve alt çekmeceden çatal çıkardım. Tabağa makarna koyarak yemek masasının üstüne koydum. Buz dolabının içinde gözüme çarpan meyve suyunu çıkartarak bir bardağa doldurup masaya geçtim. Evde sadece çıkardığım dolap açma kapatma sesleri vardı.
Çatalı makarna dolu tabaka batırıp ağzıma götürdüm.
"Sen benim elimden makarna yedin mi? Bir yaparım bütün parmaklarını yersin ona göre."
Yediğim makarnadan ne tat ne tuz almıştım. İlk defa bana yemek yapacaktı. Duvar saatine baktığımda saat 9'u yirmi geçiyordu. Odasından çıkalı beş altı dakika olmuştu. Çatalı makarnaya batırıp tekrar ağzıma götürdüm. Belki şimdi karşımda otursa yine kendini övüp bitirirdi. Yaptığı makarna ile bile övünebilirdi. Olmayan iştahım bozuk moralim yüzünden daha çok kaçmıştı. Yarısını bile yemediğim makarna tabağını masada ittirip bardaktaki meyve suyunu bir dikişte içtim.
Dirseğimi masanın üstüne koyarak çenemi avucuma yasladım. Öylece duvar saatine baktım. Dakikalar saniye kadar akıp geçerken on dakikayı geçeli uzun bir zaman olmuştu. İnmemişti. Çakır'ı tanımasam çok inatçı olduğunu düşünürdüm ama bu sefer inadından aşağı inmediğini sanmıyordum. Reddedilmenin altında kalmıştı. Onu en son gördüğümde yıkılmış haldeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKINA DİVANE
Genç KurguDile kolay olan bazı sözler kalp için de geçerli değilmiş . Ben bunu er ya da geç öğrenecektim. Şimdi bütün çıplaklığıyla bütün ihtişamıyla karşımda dikiliyordu . Boğazımı düğüm düğüm eden bu sancıya dayanabilmek için çok çaba sarf ediyordum. Dilim...