Ay bölüm resimlerini yapmayı unutmuşum 🥹 Neyse geç olsun güç olmasın 🧸
İyi okumalar...
---
Sonsuzluğa maruz kaldım bir anda. Ne yapacağımı bilemedim. Ağlamaktan sıkıldım. Bağırmaktan sesimi kaybettim. Kahkahalarım rüzgâr olup gitti. Sonsuzluk bile istemedi beni. Gitmem, burayı terk etmem için elinden gelen her şeyi yaptı. Pes edecekti ki zaafımı buldu.
Zaafım sevdiklerim oldu ve zaaflarım yara aldı. Her birinde bir kesik izi. Tek birinde kurşun kaldı ve o kurşunda onu benden aldı.
Şimdi uzaklarda bir yerde kaldı zaafım. Toprağa teslim bile edemedim bedenini. Bana bir daha göstermeyeceğini bildiğim o toprağa veremedim. Her şey aslında her zaman olması gereken şekilde, bensiz ilerledi. Gömdüler ruhu solmuş bedenini.
Ben ne mi yaptım?
Sonsuzlukta uyudum. İlaçlarla besledikleri uykum, sonsuzlukta ağlatmaya devam etti yaşlı gözlerimi. Orada bile gelmedi yanıma. Rüyalarımda bile uğramadı yanıma kırgın kalbi. Böylelikle daha çok öfkelendim, daha çok ağladım. İki saatte bir gözümü açtığım an daha öfkeli, daha yüksek bir kriz geçirdim. Ta ki bedenim yorgun düşene kadar...
Koluma taktıkları serumun yeri sızlarken çıplak ayaklarımla soğuk zemine sağlam adımlarla basarak ilerledim. Hayat, ilk defa bana çelme takmaktan vazgeçerek kimseyi çıkartmadı karşıma. Aksine yardım ederek onu bulmamı sağladı. Üçüncü sorgu odasına girdiğimde camın ardında kafasını masaya koymuş uyuduğunu gördüm. Cam tarafı geçip yanına girdiğimde elimdeki silah tüm parmak uçlarımı karıncalandırdı. Gözyaşlarım yüzünden bulanan görüşümü düzeltmek için hırsla sildim gözyaşlarımı.
Koluna sarılı olan beze çarptı gözüm. Onu durdurmak için geç kalmışlardı. Artık o yoktu. Onu gözünü kırpmadan, benim işlemediğim bir suçun bedelini ödemesi için öldürmüştü.
O eşsiz melodi, bir hiç uğruna sustu. Susturuldu.
O hayat şarkısı, bir daha duyulmamak üzere gitti.
Silahı kaldırdım. Namlum kafasını işaretledi.
O ormanlar, bir daha yeşeremeyecek şekilde yakıldı.
Parmağım duraksamadan tetiğe ilerledi.
İçimden bir şeylerin kopup gittiğini hissettim. O an elimde bir silah olsa onu vurabileceğimi biliyordum ama hayatın son şakasıydı oradaki çaresizliğim. Zaten sonrasında şakalardan nefret ettim. Kovdum hayatı, zehre boyun eğdim. Kaderimin üzerini çizdim ve yazabileceğim tüm kalemleri kırıp kağıtları yırttım.
Hayat yoktu.
Kanı elime sıçradığı an durmuştu.
O saniyelerde oynadı kafamın içindeki beyaz perde. Tekrar tekrar hissettim o sıcak kanı. Tekrar gördüm gözlerinde onu öldürmekten aldığı zevki.
Midem bulandı.
Ölürse öleceğimden emin değildi ama yine de denedi. Bir ihtimal uğruna vücuduna giren kurşun, sonu oldu.
Sonu oldum.
O kadar acıdan sonra sevmek için seçtiği kız sonu oldu ve ben tetiğe dokundum.
"Geber." 2 günün ardından dudaklarımdan dökülen tek kelime bu oldu. Sesimi, dediklerimi, kendimi yabancıladım ama anladım ki zaten ben hiçbir zaman kendim olamamıştım. Hep korkmuştum yaftalanmaktan. Hep korkmuştum gerçekten katil olmaktan.
Artık ise korkmuyordum.
Tetiğe yavaşça bastırdım. Silahın nerede patlayacağını bilerek, anın keyfini sürerek yapmak istedim. O an dibimde patlayacak olan kafasından sıçrayacak kan umurumda olmadı. Gözüm görmedi, kulağım duymadı. Alacağım kan kokusundan bile rahatsız olmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Değişimi (TAMAMLANDI.)
Literatura FemininaHerkesten saklanan o sır, günü geldiğinde kesilmeyi unutulmuş zehirli sarmaşık gibi hayatına sarıldığında elindeki tüm makaslar yok olmuştu. Onu kesip kurtulamazdı. Zehre karşı koyarken kendi yılanını kaybettiği bu oyunda kazanmak için ebabil kuşuna...