gercek hayatta gecen 5 yil rideau evreninde on dakika (ozur dilerim her sey benim sucum)
cumartesi
02.34
mecnun
buğrahiç de kısa olmayan bir süredir sarılmalarından kaynaklı olarak buğra, mecnun'un uyuduğundan emin gibiydi. kolları ona sarılmış, nefesi boynuna dokunurken buğra, geçen sürenin ardından ona sarılan kollarını hafifçe gevşetti ve elini onun saçlarının arasına karıştırdı. "mecnun," dedi sessizce. "...seni yatırmama izin verir misin?" dediğinde hem onu uyandırmaktan korkuyor hem de onun izni olmadan kılını bile kıpırtmatmak istemiyordu.
mecnun sakince başını salladığında buğra geriye doğru hareket etti. kollarını onun bedeninden ayırmadan sakince mecnun'u yatağına yatırırken hiçbir şey düşünmemeye çalışıyor, yalnızca birkaç saat önce ona verdiği sözü tutmak için elinden geleni yapıyordu. mecnun'un başını yastığa yaslayıp üzerine yorganı örterken "iyi geceler." demeyi unutmamıştı.
sakince yattığı yatağa sinip kolunu onun bedeninden ayıran mecnun, "sen nerede uyuyacaksın?" diye sorduğunda sesi uykulu ve gözleri kapalıydı.
"bilmiyorum," diye yanıtladı onu buğra. "...ama yüksek ihtimalle salonda."
sessizce "eve gidebilirim." dediğinde yorgunluktan gözlerini açamıyordu.
"mecnun," dedi buğra kısıkça. "...istiyorsan seni eve bırakabilirim ama bana fikrimi sormak istersen," söylediği her bir kelimeyi tartmaya çalışıyordu. "...burada kal."
"tamam." diye onayladı onu mecnun. "burada kalacağım." derken uykusundan dolayı bazı harfleri yuttuğunun farkında değildi.
ne düşüneceğini bilmediği için sakince birkaç saniye mecnun'u izledi. yatağında onu görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki yalnızca ufacık bir an yanına uzanmak istedi. sakince "iyi geceler." diye tekrarlayıp yataktan kalkmaya çalıştığında ise mecnun gözlerini aralamıştı.
"buğra," diye seslenirken kısık gözlerle onu izliyordu mecnun. "...salona gitme."
durgun bir yüzle ona bakarken aklından belki yüzlerce şey geçiyordu buğra'nın. "ne yapmamı istiyorsun?" derken sesi yumuşaktı.
"burada kal." dediğinde gözlerini kapatmış ve elini onun dizine çıkarmıştı. "salona gitmeni istemiyorum."
"daha önce çok koltukta uyudum."
"ya," dedi yüzünü yukarı dönüp ışıktan gözünü kapatırken. "...beni reddetme hakkın mı var senin amına koyayım? kapat ışığı gel işte, istemesem çağırmam."
fazla düşünmeden onayladı onu buğra. zaten ona sarılmamak için kendisini zor tutuyorken mecnun'un açıklama yaparak onu yanına çağırması, kalkıp ışığı kapatmaktan alıkoyamadı onu. sakince yatağa girip yorganı üzerine alırken mecnun'un kolunu belinde hissetmesiyle yutkundu. ona sarılırken buğra, çok kısa bir an nefes alamadığını hissetti. kalp atışlarını duysa mecnun ona çok kızar mıydı? sarılsa, bedenindeki titreyişi hisseder miydi? kollarını onun bedenine sararken, nefes alamadığını ancak fark etmişti.
o kadar özlemişti ki, uyumadan saatlerce kokusunu duymak ve bedenini sarmak istiyordu. bu anı kafasında o kadar kurmuş ve o kadar geri plana itmeye çalışmıştı ki gerçekliğini kavrayamıyordu buğra. birazdan uyanacak ve günlük, boktan rutinine devam edecekmiş gibiydi. her şey o kadar fazlaydı ki buğra, uyanmanın tedirginliğini üzerinden atamıyordu. bedenini sıkıca sararken dudaklarını onun saçlarına bastırmıştı. mecnun, geri çekilmeden ona sarılmaya devam etti. bacağının arasından geçen bacağı ve saçlarının o her zamanki, tanıdık ve güvenli kokusu; mecnun, gerçek olamayacak kadar güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rideau
Cerita Pendekbirkaç saniye öylece buğra'yı izledi. mecnun, buğra'nın düşündüğü kadar basit biri değildi. belki de ikisi de birbirlerini en başında yanlış tanımışlardı. mecnun, çantasını daha sıkı tuttu; yedi yılını boşa geçirmiş olma ihtimali onu korkuttu. "ben...